top of page
Gavs’ul-sakaleyn Es-Seyyid Şeyh Osman Nuri Hazretlerinin Yaşam Serüveni ve Kerametleri

ŞEYH OSMAN NURİ HAZRETLERİNİN, CİHAN ŞAMPİYONU RUS PEHLİVANI GÜREŞTE YENMESİ

“Osman Bey! Sen Osmanlı Ordusu'na Yüce Mevla'nın lütfusun! Dile benden ne dilersen!”


Sultanımız, gençlik yıllarında Bağdat'ta bir müddet pankras güreşiyle uğraşmıştır. Sultanımızın uğraşı verdiği güreş dalının (pankras) yapılmasına, o yıllarda Dünya Güreş Federasyonu müsaade etmemektedir. Sebebine gelince, zor bir spor dalı olmasının yanı sıra idmanlarda ve müsabakalarda sporcuların birçoğu ağır yaralanmakta ve ölmektedir. Kural gereği, bu spor dalında beraberlik yoktur, müsabakanın bitmesi için, pehlivanlardan birinin kazanması gerekmektedir.


Pankras güreşinin doğduğu ve geliştiği yer Bağdat ve çevresidir. O yıllarda, pankras güreşi Müslümanlarla gayri Müslimler arasında yapılmaktadır. Genelde Ramazan aylarında iftardan sonra eğlence amaçlı yapılmasına rağmen Efendi'nin yetiştiği gençlik yıllarında Pankras Güreşi dinler arası güreşe dönüşmüştür.


Sultanı Evliya, Şah Osman Nuri Bağdadi Hazretleri, Şeyhliğiyle tanınıp hürmet ve saygı gördüğü gibi, güreş sporunda da Bağdat'ın en tanınmış ve sevilen pankras güreşçilerinden birisidir.


Efendi Hazretleri'nin otuzlu yaşlarda, Bağdat'ta, bir Ramazan ayında yapmış olduğu efsane güreş hadisesi: Sultanımız, Ramazan ayından bir kaç gün önce askeri manevrada bulunmak üzere askeri birlikler ile Basra iline hareket etmiştir, geriye dönüşü Ramazan ayının yirmi birinci gününe rastlamıştır. Yaklaşık bir ay, Basra çölündeki askeri görevi münasebetiyle, evinden uzakta sıcak, tozlu ve yorucu bir görevi ifa etmektedir. O günün ulaşım vasıtası atlardır, Sultanımızın Bağdat'a ulaşması, bir hafta kadar sürmüştür, üstelik Sultanımız bir de oruçludur. Yorgun argın eve gelmiş, orucunu açmıştır. Akşam namazını kılarken, Bağdat'ın tanınmış saygın kişilerinden oluşan bir heyet, Efendimizin evine gelmişlerdir. Sebebi, yirmi gündür iftardan sonra gayri Müslimlerle yapılan güreşlerde Hristiyanların çok meşhur bir pehlivanı yirmi Müslüman pehlivanı öldürmüştür. Bundan dolayı, Bağdat halkı derin bir üzüntü içindedir. Sultanı Evliyadan Teravih Namazından sonra, o meşhur Hıristiyan pehlivan ile güreşmesini rica etmektedirler.


Sultanı Evliya, manevradan yeni döndüğünü, bundan dolayı çok yorgun olduğunu, iki gün istirahat ettikten sonra, o canavarı İslam adına temizleyeceğini söyleyince gelen heyetin içinde bulunan Efendimizin cennet mekân dayısı Es- Seyyid Haşim, (Bağdat'ın o tarihteki Emniyet Müdürü):


“Osman, oğul senin söylediğine göre o canavar iki Müslüman pehlivanın daha canını alacak!” diye sitem edince Sultanımız dayısı Es- Seyyid Haşim Bey'e dönerek


“Dayı, o zaman farz sünneti bastı! Onun bu gece defterini dürmem lazım! Bana beş dakika müsaade edin hazırlanayım!” deyip odasına geçip hazırlık yapmış ve gelen heyetle birlikte yola koyulmuşlardır. Hazreti Gavsın Camiinde, teravih namazını kılıp güreş yapılacak alana geçerler. Sultanımızın ceddi Hazreti Hamza ve mübarek dedesi İmam Ali-yel Mürteza manen tecelli ederler ve:


“Osman, güreşte senin yanında olacağız hiç endişeye muhal yok! Senden fazla olan tarafı kilosu, birazdan onu geberteceksin.” diye manen Sultanımıza moral verirler. Güreşin yapılacağı alana, yaklaşık on bin civarında Müslim ve gayri Müslim seyirci toplanmıştır. Taraflar, kendi pehlivanlarına sevgi gösterisinde bulunduktan sonra pehlivanlar güreşecekleri alana gelirler ve hakemin başla işaretiyle güreş başlar. Efendi, sahada kısa bir tur attıktan sonra, ani bir hamle ile insan azmanı gayri Müslim pehlivanın karın boşluğuna vurup karın boşluğunu yırtarak, elini içeri daldırıp iç organlarını çekip çıkartır. Karşısındaki küffar pehlivan çırpınarak ve bağırarak yere yıkılır, bir müddet sonrada geberir. (Bu güreş dalının niçin yasak olduğunu sanırım anlamışsınızdır.) Evliyaullah içinde, İmam Ali'den ve Şeyh Osman'dan başka, böylesi bir yiğide rastlamak mümkün değildir.


Bu sohbeti nakleden, Efendimizin büyük oğlu Cennet mekân Es-Seyyid Muhammed Arif, babası ile birlikte güreş yapılan alana gitmiştir ve o yıllarda on üç on dört yaşlarındadır. Güreşin bitiminden sonra, coşan Müslüman seyirciler, Sultanımızı tekbirlerle omuzlarına almışlar ve saatlerce Efendimizi omuzlarında gezdirmişlerdir.


Maneviyatın Sultanı olduğu gibi pehlivanların da Sultanı olan Gönüller Fatihi, Şeyhlerin Şahı, Şeyh Osman Nuri Bağdadi Hazretleri'nin I. Cihan Harbi'ndeki bir güreş hatırası da şöyledir: Erzurum Cephesinde, Ruslarla yapılan savaşta, karşılıklı olarak kısa bir müddet ateşkes yapılmış, harbe ara verilmiştir. Ateşkes sırasında, Ruslardan, daha önce eşine rastlanılmadık bir teklif gelmiştir.


“Sizin içinizde pehlivan var ise bizim pehlivanımızla güreş tutsun; hem o konuda da iki devlet gücünü sınamış olur ve askerlerimiz için de bir değişiklik olur!”


Aslında bu teklifin, arka plandaki sinsi nedeni: Rus ordusuna yeni katılmış olan Cihan Şampiyonu bir güreşçinin ordu içinde bulunmasıdır. Bizim pehlivanları mağlup edip askerimizin ve komutanlarımızın morali, maneviyatı bozulmak istenmektedir… Rus Cephe Komutanının teklifini kabul eden bizim Kumandanın, arka planında olup bitenlerden haberi yoktur, Cihan Şampiyonu Rus pehlivandan habersizdir. Teklif kabul edilir. Günlerden beri, soğuktan, açlıktan perişan bir halde olan kahraman askerlerimiz arasından güreş bilen iki pehlivan seçilir. Büyük bir meydanda, her iki tarafın askerleri de toplanırlar. Rusların Cihan şampiyonu, insan azmanı pehlivanı meydana çıkar ve maalesef güreş çok kısa sürer. Güreş sonucunda, hem yeniliriz hem de pehlivan askerimiz ağır bir şekilde yaralanırlar.


Ertesi gün, yapılan güreşte diğer askerimiz de aynı akıbete uğrar. Rus kumandanın yapmış olduğu plan tutmuştur. Hem Kumandanlarımızın hem de askerlerimizin morali bozulmuştur. Paşa, bu olaya o kadar müteessir olmuştur ki Rus küffara yenilmek, Paşa'nın onurunun kırılmasına, ağlamasına neden olmuştur. Efendi Hazretleri, emir subayı ile görüşerek Paşa'dan randevu talep etmiştir ve Paşa, Efendimizi kabul etmiştir.


Sultanımız, Paşa'dan, Rus sporcu ile güreşmek için izin istemiştir. Paşa, Efendi Hazretleri'nin güreş bildiğinden habersizdir. Paşa, Rus pehlivanın hayvani bir tip olması münasebetiyle oldukça ürkmüştür. Paşa: “Osman bununla baş etmek mümkün değil ve sen cephenin asla vazgeçilemeyecek subaylarından birisin!” diye karşı çıkınca Efendimiz, güreşi bildiğini, Rus güreşçiyi yeneceğini ve o insan azmanının boynunu kırıp kısa sürede geberteceğini söyleyip güreşmekte ısrar etmiştir ve Paşa'yı ikna etmiştir.


Ruslara yeni bir güreş teklifi yapılmıştır. Teklif kabul görmüş ve iki pehlivan güreşmek üzere meydana çıkmışlardır. Sultanımız, Rus pehlivanı kısa süre sonra alt etmiş; son hamlesiyle de Rus pehlivanın boynunun kırmıştır. Güreş, ordumuz adına güreşen Sultanımızın galibiyeti ile sona ermiştir. Ruslar, Cihan Şampiyon olan pehlivanlarını revire kaldırmışlardır. İki gün sonra da Rus pehlivanın ölüm haberi gelmiştir. Bu durum, askerlerimiz ve kumandanlarımız üzerinde çok büyük bir moral ve maneviyat üstünlüğü sağlamıştır.


Paşa, Sultanımız için övgü dolu sözler söyledikten sonra tarihe kayıt düşecek şu cümleleri sarf etmiştir.


“Osman Bey! Sen Osmanlı Ordusu'na Yüce Mevla'nın lütfusun! Dile benden ne dilersen!” deyince, Sultanımız da “Paşam, Allah bu orduya ve bu necip millete zeval vermesin! Sizin sağlık ve selametinizi isterim Cenabı Hak'tan!” diyerek kendisine karşılık vermiştir.


Makale; Gavsul-sakaleyn Es-Seyyid Şeyh Osman Nuri Hazretlerinin torunu Es-Seyyid Osman Nuri Ölmeztoprak tarafından, Şeyh Osman Hazretlerinin oğlu Es-Seyyid Muhammed Arif ve Es-Seyyid Muhammed Latif Ölmeztoprak’ın nakilleriyle kaleme alınmıştır.


Hizirlayolculuk.com

© Hizirla Yolculuk 2021-2023
bottom of page