Gavs’ul-sakaleyn Es-Seyyid Şeyh Osman Nuri Hazretlerinin Yaşam Serüveni ve Kerametleri
ŞEYH OSMAN HAZRETLERİNİ ŞEHİT DÜŞTÜĞÜ HABERİNDEN SONRA, EŞİ ES-SEYYİD AYŞE VALİDEMİZİN RÜYASINA GELMESİ…
“Malatya! Malatya oldun olalı böyle bir evliyayı bağrına bastın mı?” (Kutb’ul zaman, Şeyh Ali Kara)
Şahı Evliyaullah, Şeyh Osman Nuri Hazretleri, I. Cihan Harbi başlayınca bugün üzerinde yaşadığımız kutsal Anadolu topraklarını savunmak üzere Bağdat'tan hareket ettiğinde, ardında genç bir gelin ve üç de küçük çocuk bırakmıştır. Bu muhterem insanlar: Hanımı Es-Seyyid Ayşe validemiz (25 yaşında), kızı Es-Seyyid Münire Hanım (8 yaşında), oğlu Es-Seyyid Muhammed Arif Efendi (6 yaşında), oğlu Muhammed Latif Efendi (1 yaşında).
Zulüm ehli, münafık, kâfir İngiliz ordusu; bugün olduğu gibi Evliyaullahlar diyarı, Bağdat'ı işgal etmişlerdir ve acımasız İngilizler, her türlü zulmü, işkenceyi en ağır şekliyle; suçu günahı olmayan mazlum Bağdat halkına ve o havalide yaşayan Müslüman Halka uygulamaktadırlar. Sultanımızın yakın akraba ve dostları direniş hareketinin içinde yer aldıkları için, erkeklerin çoğu şehit olmuştur. Kalanlar da yaşlı, çocuk ve hastalardan oluşmaktadır. Doğal olarak savaş da olsa tufan da olsa hayatta kalanlar için, acısıyla, sancısıyla hayat devam etmektedir. Sultanımızın ailesi, büyük fakrı zaruretler içinde, hayatlarını devam ettirmeye çalışmaktadırlar.
Muhterem validemiz, Es-Seyyid Ayşe Hanım'a, değişik zamanlarda, el altından Efendimizin şehit düştüğü haberleri gelmektedir. Günler açlık sefalet ve yas ile geçmektedir. Çünkü o yıllarda ulaşım ve haberleşme teknolojisi çok sınırlıdır ve halkın elinde yoktur. Ordunun elindeki haberleşme araçları da yetersizdir. Gelen bir haberi, teyit edebilmek, hemen hemen mümkün değildir; ancak iki ay gibi bir zamanda, gelen haberler, bilgiler yenilenmekte, yalanlanmakta ya da doğruluğu onaylanmaktadır. Merhum, Cennet Mekân, Anaların Anası, Es- Seyyid Ayşe validemiz, ruhen nadide bir yaradılışa sahip olmasına karşın, fiziksel olarak da Yüce Mevla'nın kendisine lütufkâr davrandığı bir hanımefendidir. Aşağılık İngiliz askerleri, bugün de yaptıkları gibi fiziken güzel olan hanımlara zorla tecavüz ettikleri için, bu mübarek validemiz, yaklaşık beş yıl evden dışarı başını uzatmamıştır. Eşin dostun yardımları ile çocuklarını büyütmekle meşguldür.
Validemize, yalan yanlış olarak, onlarca defa, Efendimizin şehit düştüğü haberi gelmiştir. Sonrasında, o yasın üzüntünün içinde, aklı kıt, dünyalığı bol ve Hakk'tan nasibini alamamış ahmak kişiler, muhterem validemize evlilik teklifleri yapıp, kendisine aracılar gönderip bu mübarek insanın acılarının daha da artırmasına sebep olmuşlardır. Tarihe altın harflerle yazılacak, validemizin şu sözleri, aracı olarak gelen zavallıları hayretler içinde bırakmıştır.
“Osman Bey'den sonra, değil evlenmek; erkek koyun eti yersem haram olsun bana! O yüce İnsanı, harbe gönderirken bana: 'Ayşe bu âlemde tekrar bir araya geleceğiz. Mevla'ya niyaz eyledim. Şahadet nasip et diye; ama O bize gazilik bahşeyledi.' dedi. Biliyorum, şehit olmadı; ama gelen haberlere inanmasam da maneviyatım kırılıyor. İkisine inanmasam birine inanıyorum. Kendimi toparlamam zaman alıyor."
Es- Seyyid Ayşe Hanımefendi için şu ifadeyi kullandık.(Anaların anası, evliyaların anası) Validemize bu unvanları, Şeyh Osman Nuri (Bağdadi) Hazretlerinin halifesi, daha sonra da irşat olarak yerine geçen Sahibüzzaman, Nuru Sakaleyn, Şeyh Ali Kara Hazretleri vermiştir. Şeyh Ali Efendi Hazretleri, Es-Seyyid Ayşe validemizi kabre indirilirken:
“Malatya! Malatya oldun olalı böyle bir evliyayı bağrına bastın mı?” diyerek Malatya toprağına hitap etmiş, o mübarek sakalından aşağıya doğru gözyaşları süzülmüştür...
Bu hatıraların yazılması da kolay okunması da… Ben, o kötü yılları yaşayanları bizzat gördüm… Aradan elli altmış yıl geçmişti… Hatıralarını anlatırlarken, azap ve keder dolu yılları, adeta yeniden yaşarlardı, gözyaşlarına boğulurlardı…
Es-Seyyid Ayşe validemizin bu çileli günlerinde, bu sefer de askeri kaynaklardan, Sultanımızın şahadet haberi gelmiştir. Maalesef bu haber, validemizin manen boşluk içinde olduğu bir saate denk gelmiştir. Şeytan; bu anı çok iyi değerlendirmiş, eşinin öldüğüne yönelik kendisine vesvese vermiştir. Es-Seyyid Ayşe validemiz, şeytanın vesvesesiyle şöyle düşünmüş: “Evet, Osman Bey beni teselli etmek için bu şekilde şehit düşmeyeceğini söyledi…”
Muhterem validemiz gecenin ilerleyen saatinden sabaha kadar çocukları ile ağlamış, sabah namazından sonra da üzüntü ve yorgunluktan, oturduğu yerde uyuyakalmıştır. Bu sırada Cenabı Hakk’ın lütfü ve izniyle Gavsu'l Âzam, Şeyh Osman Nuri Hazretleri, validemiz Ayşe Hatun'un rüyasına teşrif etmiştir.
“Ayşe Hatun, emmi kızı! Sen, Şeyh Ömer Ziyaeddin Hazretleri gibi yüce bir Sultanın dervişisin! Nasıl böyle bir gaflete düştün? Ben bu âlemden ayrılırken, seni haberdar etmeden, helallik almadan gider miyim?” diye gülüp, elini Es-Seyyid Ayşe validemizin omzuna koymuştur ve “Harbe giderken seninle helalleşmedim. Tekrar bir araya geleceğiz dedim. Ben haberleri Yüce Mevla'dan alırım ve eksiksiz bilgilendirilirim. Tasalanma; hayattayım, kendine ve çocuklarına sahip ol görüşmek üzere…” dediğinde, Es-Seyyid Ayşe validemiz, eşini yolcu etmek üzere hareket edince, manevi rüya âleminden uyanmıştır. O an, gönlündeki acı ve ıstırap, yerini tatlı bir huzura bırakmıştır. Sabahın ilk ışıkları ile Sultanımızı ilk çocuğu, Es-Seyyid Münire ablamıza da muhterem babasını rüyasında görmüş, aynı şeyleri söylemiştir. Annesine rüyasını anlatmadan, Es-Seyyid Ayşe validemiz gördüğü rüyasını anlatınca, Es-Seyyid Münire ablamız da annesinin gördüğü rüyanın aynısını gördüğünü söylemiştir. Sabah, ailece bayram etmişlerdir.
Makale; Gavsul-sakaleyn Es-Seyyid Şeyh Osman Nuri Hazretlerinin torunu Es-Seyyid Osman Nuri Ölmeztoprak tarafından, Şeyh Osman Hazretlerinin oğlu, Es-Seyyid Muhammed Arif, Es-Seyyid Muhammed Latif Ölmeztoprak’ın nakilleriyle kaleme alınmıştır.
Hizirlayolculuk.com