top of page
Gavs’ul-sakaleyn Es-Seyyid Şeyh Osman Nuri Hazretlerinin Yaşam Serüveni ve Kerametleri

ŞEHY OSMAN NURİ HAZRETLERİNİN İKİNCİ BİR EŞLE EVLİLİĞİ…

“Hayran, bu âleme bin defa gelsem, bininde de Mevla fırsat verse yine size intisap ederim!”


Bağdat’tan Türkiye’ye gelirken gece vakti ormanda kaybolan Ayşe validemiz, kervan reisi tarafından bulunup getirildikten sonra, kervanla yolculuk yapan insanlar o günkü imkânları ile karınlarını doyurup ve geceyi istirahat ederek geçirip sabahın erken saatlerinde Türkiye’ye doğru yola koyulmuşlardır. O kervanla yolculuk yapan ailelerin tümü, dört yılı aşkın bir zamanın hasreti ve özlemi ile doludurlar. Ve hasret duydukları sevdikleri insanlara yaklaştıkları için, genci- yaşlısıyla büyük bir heyecan içindedirler.


Irak Bağdat’tan gelen bu muhterem insanlar çok kısa zaman sonra Sultanımız Şeyh Osman Nuri (Bağdadi) Hazretleri tarafından Derik Kazası girişinde karşılanmış ve yılların hasreti son bulmuştur. Sultanımız, diğer ailelerin, Anadolu’da kalıp da bu topraklarda görev yapan subay arkadaşlarını da Derik'e toplamıştır. O aileler de sevdiklerine kavuşmuşulardır, sevinç ve hüzün birlikte yaşanmaktadır. Çünkü, birçokları kervanla gelememiştir; ya şehit olmuş ya da hastalık-yaşlılık sebebi ile seyahat edip sevdiklerine kavuşamamışlardır.


Yüksek Ruhlu Sultanımız, gelen ailelere ve subay arkadaşlarına "Şimdi ağlama sızlama zamanı değil! Şehit olanlar Hakk’a yürüdü. Hastalık ve yaşlılık münasebeti ile gelemeyenler de oralarda doğdukları topraklarda kaldılar! Yaban elde, gurbette değiller!" dedikten sonra subay arkadaşlarına dönüp “ Bunlar günlerden beri yollarda, aç susuz perişan oldular, misafir böyle mi karşılanır?' diyerek çıkışmıştır ve kafileyi ağırlamak üzere, Derik ilçesine doğru hareket emri vermiştir. Yol boyu subay arkadaşları ile sohbet etmiş ve "Çok yakında yeni bir harp başlayacak, (İstiklal Harbi) ona hazırlanın! Daha yapacağımız hizmetler bitmedi! Bu mukaddes topraklardan işgal kuvvetlerini uzaklaştıracağız inşallah… Şimdi dik durma zamanı!" diyerek arkadaşlarına moral ve maneviyat aşılamıştır.


Sultanımız, gelen aileler için kurbanlar kestirmiş, yemekler hazırlatmıştır, birlikte yemek yenmiş hasret giderilmiştir. Arkadaşlarının ailelerini üç gün üç gece misafir ettikten sonra herkesi görev yaptıkları yerlere uğurlamıştır.


I. Cihan Harbi'nden hemen sonra Efendimiz, yanında kendisi ile Ruslara karşı harp eden Yüzbaşı arkadaşının kız kardeşi ile evlenmiştir. Bu Hanımefendi'nin ismi Şevkiye'dir ve Sultanımızın küçük oğlu Kasım Oğuz Beyefendi, bu hanımefendiden dünyaya teşrif etmiştir.


Sultanımızın, Şevkiye validemizle evlenmesi şöyle olmuştur: Yüzbaşı arkadaşı, uzun süre Sultanımızla birlikte Rus ordusuna karşı harp etmiştir. Bu savaşta, Şahımızı maddi-manevi çok yakından tanıma fırsatı bulmuştur. Tanıdıktan kısa bir süre sonrada Efendi Hazretleri'ne intisap etmiş ve Sultanımıza aşk ile gönülden bağlanmıştır. Harbin bitiminden sonra da Sultanımızdan ayrılmamış ve aynı yerde Sultanımızın yanında kalmıştır. Çünkü Sultanımızın maneviyatı kendisini celp etmektedir. Gece- gündüz demeden Efendi Hazretleri'nin hizmetini bizzat kendisi görmektedir. Günlerini de Hak için gözyaşı dökerek geçiren maneviyat sahibi bir subaydır.


Efendi Hazretleri'nin manen keyifli olduğu bir günde "Kumandanım, sizden dünyalık ve ahretlik hiç bir şey istemedim. Bu gün kabul buyurursan âcizane küçük bir istirhamım olacak." demiştir. Efendi Hazretleri de "Buyur söyle!" dediğinde 'Söz verin ki söyleyeyim.' demiştir. Sultanımız da "Hiç bir zaman meseleyi öğrenmeden söz vermedim, bundan sonra da bu usulümden vazgeçmem!” Deyince Yüzbaşı : “Gurban Şeyh Ömer Hazretleri'nin başı için beni kırmayın.” diye Efendi Hazretleri'nin Üstadının ismi ile söze başlayınca Gavsul Azam Şeyh Osman Nuri (Bağdadi) Hazretleri, Yüzbaşı arkadaşına dönüp ”Ulan hayvan herif! O Yüce Sultana canım feda olsun! Canımı istesen canımı veririm onun uğruna! Çabuk söyle kabul ettim! Yalnız olmaya ki bu âlemde Efendimin ismini bir daha böyle uluorta şeyler için ağzına alasın! Bu senin sonun olur!" demiştir. Yüzbaşı:


“Sana da, Efendine de canım kanım feda olsun! Ben ne talihli bir kulum ki bu âlemde Cenab-ı Hak, size hizmet etme huzurunuzda bulunma fırsatını verdi bana! Kabul buyurun, gelinlik çağında bir kız kardeşim var, ister köle, ister hizmetçi, layık değil; ama isterseniz eş olarak alın…” deyince Sultanımız: “Evladım ben evliyim biliyorsun, eşim, çocuklarım Bağdat’talar!” buyurunca arkadaşı: “Efendi, söz verdiniz.” diyerek Sultanımızın sözünü bölmüştür, Efendimizin başka bir söz söylemesine fırsat vermemiştir. Kısa zaman sonra da bacısını alıp getirmiş ve Sultanımızla nikâhlamıştır. Arkasından da şu sözleri söylemiştir: “Hayran, bu âleme bin defa gelsem, bininde de Mevla fırsat verse yine size intisap ederim!” dedikten sonra kardeşi Şevkiye Hanımefendi'ye dönüp,


Ne talihli bir kadınsın! Zamanın Halifesine eş oldun! Bu kaderin kıymetini bil; yoksa hem dünyada hem de ahirette perişan olursun!” dedikten sonra Efendinin ayaklarına kapanmış “Beni bağışla, sizi çok seviyordum, sizinle bir de akraba olmak istedim!” demiştir.


Efendi Hazretleri de: “Kız kardeşinden bir oğlum olacak inşallah! Ona da Resulullahın oğlu Kasım'ın ismini koyacağım, seninle kanımız bir birine karışacak! “buyurmuştur. Kısa bir sessizlikten sonra "Bu çocuğun hayatı çilelerle dolu olacak, uzun bir ömür yaşayacak!" demiştir. Bir yıl sonra, muhterem insan Kasım Beyefendi dünyaya teşrif buyurmuşlardır.


Ayşe validemiz, Derik'e vardığında Sultanımızın evine götürülmüştür. Ve evde kendisini Şevkiye validemiz karşılamıştır. Hizmet erleri, Şevkiye Hanımefendinin, Efendi'nin eşi olduğunu, kucağındaki çocuğun da Sultanımızın oğlu olduğunu söylemişlerdir Ayşe validemize… Efendimizin aynı zamanda amcasının kızı olan Ayşe validemiz, Şevkiye annemize kapının önünde ayaküstü şunları söylemiştir: “Böyle bir Sultan'a eş olmak kaderimizin güzelliğidir. Yapacağımız tek şey Efendi'ye, çocuklarına ve misafirlerine hizmet etmektir. Bu tarafta rızasını kazanamaz isek, ahirette Allah (cc) onun mübarek yüzünü bize göstermez. Beni bu saatten sonra bacın bil! ”demiş ve haneden içeriye girmiştir...


Akşam eve teşrif eden Efendi, Ayşe validemize hitaben: “Emmi kızı üstüne evlendim, bana kırgın mısın?” Buyurduğunda “Hâşâ ne haddime böyle bir küstahlık! Yaradan'dan tek dileğim bu âlemde senin gönlünü kırmadan, yüzümün akı ile ahirete göçmektir.” Dedikten sonra Efendi Hazretleri; “Ayşe Hanım bu güne kadar gönlümü hiç kırmadın! Her zaman rızamı kazandın! Ben senden sonsuz razıyım! Allah (cc) senden razı olsun…” buyurmuşlardır.


Makale; Gavsul-sakaleyn Es-Seyyid Şeyh Osman Nuri Hazretlerinin torunu Es-Seyyid Osman Nuri Ölmeztoprak tarafından, Şeyh Osman Hazretlerinin oğulları Es-Seyyid Muhammed Latif ve Muhammed Arif Ölmeztoprak’ın nakilleriyle kaleme alınmıştır.


Hizirlayolculuk.com

© Hizirla Yolculuk 2021-2023
bottom of page