top of page
Gavs’ul-sakaleyn Es-Seyyid Şeyh Osman Nuri Hazretlerinin Yaşam Serüveni ve Kerametleri

ŞEYH OSMAN NURİ HAZRETLERİNİN DERİK’TEN HÜZÜNLÜ AYRILIŞI…

“Ayrılık sadece bedenidir. İnsan sadece bedenden ibaret değildir. Ruhen sizlerle birlikteliğim Kıyamet kopana kadar devam edecektir. Bundan hiç tereddüdünüz olmasın! Asıl beraberliğimiz Mahşerde, Muhammed Aleyhi selamın Sancağı altında başlayacak ve ila-nihaye devam edecek…”


Sultanımız, Derik'te yapacağı maddi-manevi hizmetlerin çoğunu tamamlamıştır, Sultanımızın Derik'ten ayrılma vakti gelmiştir. Yaptığı maddi-manevi hizmetlerle; Şahı Evliya, Sultan Şeyh Osman Nuri Hazretleri, Derik halkının, çevre il ve ilçelerde yaşayan insanların gönlünü fethetmiştir. Bulunduğu her ortamda; Hakk’a ve halka hizmeti kendisine şiar edinen O yüce Sultan, Derik ve çevresine huzur, sükûn ve maneviyat getirmiştir. Hem bölge halkı hem de Devletimiz, Sultanımızın yaptığı hizmetler sayesinde rahat bir nefes almıştır.


Efendi Hazretleri, Derik'te görev yaptığı yıllarda, çok yorulmuştur. Ama hedeflerine vasıl olduğu için de mutlu ve bahtiyardır. Derik halkı çok kısa zamanda Sultanımızın maneviyatını iliklerine kadar hissetmiştir. Tarikat-ı Âli, hızla kaza merkezinde ve köylerde yayılmış, halkın yıllardan beri ihtiyaç duyduğu Hakk’ın Nuru ile tanışmasına vesile olmuştur. Hakk’ın rahmetinin bulunduğu her yerde olduğu gibi; Derik’te de haksızlık ve huzursuzluk ortadan kalkmıştır. Allah'ın (cc) tecellisine mazhar olan Evliyaullahın bulunduğu yerlerde, şeytan fitne- fesat çıkaramaz; çünkü onların bulunduğu yere Hakk’ın Rahmeti iner.


Elbette şeytan da görevi gereği insanları yoldan çıkarıp delalete götürmek isteyecektir. Derviş olup nefsini ve şeytanı tanıyan insanları, şeytanın kandırıp yoldan çıkartması pek de mümkün değildir. Çünkü günün her dakikasını Hak ile geçiren Sultanımız önlerindedir, şeytanın fırsat bulup zarar vereceği her noktayı onlara anlatmaktadır. Nefsini tanıyan derviş, nefis ve şeytanla mücadeleye başlar. Dünyevi-uhrevi hayatına zarar veren bu iki ezeli düşmanı tanıdıkça, tedbirini de ona göre alır, huzur içinde yaşama fırsatı bulur.


Sultanımız, Derik ve çevresinde, yüksek ruhlu çok sayıda derviş yetiştirmiştir. Bu dervişler zaman içerisinde tarikatın kendilerine vermiş olduğu maneviyatla, edep-haya sahibi yüksek ahlaklı kimseler olmuşlardır. Söz konusu dervişler; topluma; maddi- manevi örnek gösterilen kişiler olmuşlardır, aynı zamanda Sultanımıza asayişin sağlanmasında yardımcı olmuşlar, huzur ve sükûnu bozmaya çalışan münafıklara fırsat vermemişlerdir.


Sultanımız, aile ortamı içende defaten “ Anadolu topraklarında, en rahat ettiğim günler Derik'te geçti…” buyurmuştur. Derik halkı, Efendimize ve ailesine büyük bir aşkla bağlanmış, Sultanımızı asla incitmemişlerdir. 


Sultanı Evliya, Şah Osman Nuri Hazretlerinin bölgede yapmış olduğu hizmetler; Genelkurmay tarafından takdir edilmiş, Derik'ten Mardin'e ataması yapılmıştır. Bu atama, çok kısa sürede Derik ve civar köylerinde duyulmuştur ve çok derin üzüntüye sebep olmuştur; çünkü Derik halkı, Sultanımızı bağrına basmış, onun her sözünü emir kabul edip hayatlarını Sultanımızla beraber geçirmeye alışmışlardır. Sultanımızın dervişi ve çavuşu olan Mehmet Ağa, haberi alır almaz, ağlaya ağlaya Sultanımızın ikâmet ettiği eve gelmiş ve ayaklarına kapanarak “Efendi, buralardan gideceğiniz haberini aldık. Derik halkı kedere gark oldu, bizi bırakma...” Deyince, Efendimiz, Mehmet Ağa'ya “Mehmet oğul, sizi Hak ve Hakikat ile tanıştırdım. Nefsinizin ve şeytanın hilelerini size öğrettim, ayrılık sadece bedenidir. İnsan sadece bedenden ibaret değildir. Ruhen sizlerle birlikteliğim Kıyamet kopana kadar devam edecektir. Bundan hiç tereddüdünüz olmasın! Asıl beraberliğimiz Mahşerde, Muhammed Aleyhi selamın Sancağı altında başlayacak ve ila-nihaye devam edecek…” buyurmuşlardır.


Mehmet Çavuş'a; zahiren arkadaşlara sahip çıkmasını, halkaya yeni dervişler katmasını ve ucunda ölüm bile olsa Hakk’ı zikretmekten vazgeçmemelerini emredip “Mehmet Çavuş, zaman zaman sizleri ziyarete geleceğim; ama her şeye rağmen ben de bir insanım ve faniyim! Baki olan Allah'tır (cc). Yolumuz kestirmeden Hakk’a gitmektedir. Çağırdığınızda, sana ve arkadaşlara manen geleceğim inşallah.” buyuruşlardır. 


Derin bir üzüntü içerisinde olan Mehmet Ağa “Kurban, senden sonra cemalinden ayrı kalırsam yaşayamam. Bir dua et, Mevla benim ruhumu kabzetsin.” Deyince, Sultanımız “Mehmet, bedenin ve ruhun Hakk’ın nuruna gark olmuş… İnşallah, uzun yaşayacaksın ve başı İmam Ali'ye dayanan bu tarikata hizmet edeceksin… Elbette bu âlemde en zor şey, insanın sevdiğinden ayrılmasıdır. Seni gayet iyi anlıyorum; ama bizim burada yiyip içecek rızkımız bitti. Benim zahiren, Devlete hizmet etmem gerekiyor. Çünkü ben bir askerim ve Devletim benim tayinimi Mardin'e yaptı. İnşallah bundan sonra, Mardin'de hizmete devam edeceğim. Mardin'de bizi bekleyen göreve, acilen intikal etmem gerekiyor. Devletin hizmetleri aksatılamaz, aynı zamanda da İstiklal Harbi devam ediyor. Mehmet oğul, akşama arkadaşları sizin eve topla! Derviş arkadaşlarla son defa Hakk’ı zikredelim ve kendileriyle helalleşelim.” Demiş ve Mehmet Çavuş'u halkayı toplamak üzere görevlendirmiştir.


Efendi'nin verdiği emri yerine getirmek üzere Mehmet Ağa, Sultanımızın ellerini öperek hızla evden ayrılmış, akşam vakti kaza merkezini, yakın köyleri haberdar etmiş, Sultanımızın manevi askerleri, gönüldaşları, erkek dervişler, Mehmet Ağa'nın evinde; kadınlar da Mehmet Ağa'nın evinin yakınındaki bir derviş arkadaşın evinde toplanmışlardır.


Sultanımız, Ayşe validemiz ve çocuklar, hep birlikte Mehmet Ağa'nın evine teşrif etmişlerdir. Ayşe validemiz ve Münire (Efendimizin büyük kızı), kadınların olduğu bölüme geçmiş, kadınlarla birlikte oturmuşlardır. Sultanımız; oğulları Muhammed Arif ve Muhammed Latif (Lütfi) ile birlikte Mehmet Ağa'nın evinde toplanan dervişlerle birlikte olmuşlardır. Efendi Hazretleri, dervişlerine hitaben kısa bir veda konuşması yapmış; geçirdiği güzel günleri anlatıp memnuniyetlerini ifade etmiştir.  Halkaya, zikre, söze, sohbete devam etmelerini, birlikteliklerini bozmamalarını; Mehmet Çavuş'un iyi bir çavuş olduğunu ve halkayı çok rahat idare edeceğini, arkadaşlarımızın müşküllerini halledeceğini, eksik ve noksanlarını tamamlayacağını kendilerine söylemiştir. 


Bölgede bulunduğu sürece, sık sık buralara gelip gideceğini, Mardin'e gelen dervişlerin kendisini rahatlıkla ziyaret edebileceklerini söyleyip cemaatten helallik istemiştir. Halkada; Sultanımızdan ayrılmanın hüznü ile hazin bir gece yaşanmıştır. Sultanımız, bu kederli ortamı dağıtmak için halkayı çevirmelerini emretmiş ve zikri başlatmıştır. Sultanımızdan ayrılmanın derin üzüntüsü içinde olan dervişler, çok aşklı ve ateşli bir şekilde Hakk’ı zikretmişlerdir. Zikrin sonunda, Sultanımız dervişlerle tek tek vedalaşmış ve kadınların bulunduğu eve geçip onlardan da helallik isteyerek kendileriyle vedalaşmıştır.  


Eve geçen Sultanımız, sabah namazını kılıp kazadan ayrılacaktır. Sabah camdan dışarı bakınca, akşam kendisi ile birlikte olan dervişleri, dağılmayıp kendisini yolcu etmek üzere bekliyor görünce buna çok duygulanmıştır. Abdest aldıktan sonra dışarı çıkıp evin yanındaki boş arazide dervişlerle birlikte Sabah namazını kılmış, sonra da Derik'ten ayrılarak Mardin'e doğru yola koyulmuştur. Sultanımız, her ne kadar kendisinden ayrılmalarını ısrarla istemişse de dervişler, Sultanımızdan ayrılmayıp Mardin'e kadar kendisine refakat etmişlerdir. Mardin'in girişinde görevlilerle birlikte Mardin'in eşrafı da Sultanımızı karşılamışlardır. Böylece, Sultanımızın Mardin'de çok kısa sürecek olan askeri ve manevi irşat hayatı başlamıştır.


Makale; Gavsul-sakaleyn Es-Seyyid Şeyh Osman Nuri Hazretlerinin torunu Es-Seyyid Osman Nuri Ölmeztoprak tarafından, Şeyh Osman Hazretlerinin oğlu Es-Seyyid Muhammed Latif Efendinin nakilleriyle kaleme alınmıştır.


Hizirlayolculuk.com


© Hizirla Yolculuk 2021-2023
bottom of page