Gavs’ul-sakaleyn Es-Seyyid Şeyh Osman Nuri Hazretlerinin Yaşam Serüveni ve Kerametleri
ŞEYH OSMAN HAZRETLERİNİN, TÜRK- RUS SAVAŞINDA TOP GÜLLELERİNİ ELİYLE MANEN TUTUP FIRLATMASI, KENDİSİNE VE ATI SABHA’YA KURŞUN İŞLEMEMESİ RUS, BİRLİKLERİNİ BOZGUNA UĞRATMASI
"Kahraman Askerlerim! Bu harpte ölenlerimiz şehit, kalanlarımız gazi olacaklardır! Şahadet mertebesi her kula nasip olacak bir mertebe değildir! Harp ederken, Allah aşkını, vatan ve millet, Ümmet-i Muhammed aşkını gönlünde taşımayan şehit olamaz! Biraz sonra Ruslar ile harbe başladığımızda, sizlerin gerisinde değil önünde harp edeceğim!" (Gavs’ul-sakaleyn Şeyh Osman Nuri Hazretleri)
Gavsu’ul-sakaleyn Şeyh Osman Nuri Hazretleri, bir komutan olarak Erzurum’a vasıl olduğunda yanında getirmiş olduğu Bağdat halkının gönülden aşk ile bağışlamış olduğu asker, altın ve hayvanları, cephe kumandanlığına eksiksiz olarak teslim edilmiştir. Bağdat'taki görevi, İstihkâm Subayı olması münasebetiyle cephe gerisinde görev verilmek istenmiştir. Ama Efendi Hazretleri bunu kabul etmeyip I. Karakol'da Ruslar ile muharebe etmek isteğini Genelkurmay Komuta Merkezine iletmiştir. Genelkurmay Komuta merkezi de gönülden, aşk ile bu göreve talip olan bu Yüce Ruhaniyeti, l. Karakol'da Komutan olarak görevlendirmiştir.
Efendi Hazretleri Bağdat'tan birlikte gelen askerlerle beraber harp etmek üzere cepheye hareket etmiştir. Cepheye vardıklarında çok vahim bir manzara ile karşılaşmışlardır. Cephedeki askerleri yanına toplayarak ilk konuşmasını şöyle yapmıştır:
"Rus ordusu her ne kadar bizden sayıca fazla olsa da, ellerindeki silah ve mühimmatları bizimkinden iyi ve fazla olsa da bizde mevcut olan bir şey onlarda bulunmamaktadır. Bizde bulunan, onlarda bulunmayan şey İMANDIR!" Moral ve maneviyatı çökmüş olan bu askerler, yüce ruhlu Kumandanın ve kendisiyle birlikte gelen askerlerinin savaş aşkı ve vecdi ile dolu olduklarını görünce, onlar da bu zatın normal bir kumandan olmadığını, yüce bir kumandan ve manevi bir zat olduğunu hissetmişlerdir. Ve konuşmasını şu şekilde sürdürmüştür. "Ölenlerimiz şehit, kalanlarımız gazi olacaklardır. Şahadet mertebesi her kula nasip olacak bir mertebe değildir. Harp ederken Allah aşkını, vatan ve millet (Ümmet-i Muhammed) aşkını gönlünde taşımayan şehit olamaz! Biraz sonra Ruslar ile harbe başladığımızda, sizlerin gerisinde değil önünde harp edeceğim!" dedikten sonra orada bulunan askerlere o gün harpte kimlerin şehit, kimlerin gazi olacağını tek tek söylemiş ve şehit olacak askerlere, abdest alıp ikişer rekât namaz kılmalarını emretmiştir. Şehit olacak askerler namazlarını kıldıktan sonra Efendi son konuşmasını yapmıştır. Bugün alınacak yerlerin nereler olduğunu, ne kadar Rus askerini esir alınacağını, kesinlikle Ruslara teslim olmamalarını, esir düşmemelerini söylemiştir. İki hedeflerinin ya gazi ya şehit olmasını söylemiştir.
Ruslar, Palandöken Dağları'nın eteklerine kadar gelmiştir. O gün yapılan harpte buyurdukları gibi işaret ettiği askerler şehit düşmüştür. Çok kanlı bir çarpışmadan sonra süngü harbi yapılmıştır. Çok fazla rus askeri telef edilmiş, birçok köy ve kasaba Rus ordusunun işgalinden kurtarılmıştır. Bu durum Rusların moralini çökertirken, cephe gerisindeki Türk birliklerine de sevinç ve üstün bir maneviyat kazandırmıştır.
Cephe gerisinde; Şeyh Osman Nuri kumandanına kurşun geçmediği haberi askerler arasında şaşkınlık yaratmıştır. Bu durum karşısında yanındaki askerler de bu komutanın sade, düz bir subay olmadığını onlara idrak ettirmiştir.
Harp esnasında Bağdat'tan kendisiyle birlikte getirdiği, harpte üzerine bindiği 'Sabha' adlı atına da kurşun geçmediğini görmüşlerdir. Akla aykırı bu hadise karşısında olsa olsa bu manevi bir zattır algısı, yanındaki askerlerin kumandanlarına bağlılıklarını kat be kat artmıştır. Harpten arta kalan zamanlarda yaralı askerler ile tek tek ilgilenirken, şehit düşenlere olan saygı ve sevgisinden açıkta kalmamaları için defin edilmelerini askerlerine emretmiştir. Bir komutan olarak kaybedilen toprakların tekrar alınacağını, bir karış topraktan dahi vazgeçilemeyeceğini subay ve askerlerinin beyinlerine kazımıştır. Efendi Hazretlerinin üç gün üç gece süren bu ilk harbine, iki tarafın da rızasıyla mola verilmiştir. Sonra her iki taraf da esir takası için anlaşmıştır. Ruslardan, son esir alınan üç bin civarı asker Ruslara gönderilmiş ve karşılığında Müslüman askerler alınarak esir takası yapılmıştır. Ruslara esir düşen Müslüman askerlerimiz Osmanlı Cephesi'ne ulaştıklarında ilk söyledikleri söz: "Ruslar büyük bir panik içerisindeler. Konuştukları tek şey cepheye intikal eden Efendi Hazretleri'nin göstermiş olduğu insanüstü gücü. Bu güç karşısında ne yapacaklarını bilemeyecek durumdalar. “demişlerdir.
Harp esnasında; Efendi Hazretleri, dünya tarihinde eşi menendine rastlanılmadık manevi tasarruflar yapmıştır.
Ruslar, bizim askerimizi sıkıştırdığında; Şeyh Osman Efendi bir kayanın üzerine çıkıp yüksek Davudî bir seda ile sala vermiştir. Bu saladan, Cenab-ı Hak'ın nasıl bir gazabı Rusların üzerine inmiş ise Ruslar avazlarının çıktığı kadar bağırarak ve ağlaşarak silahlarını atıp harp etmekten vazgeçip, Türk askerlerine teslim olmuşlardır. Böyle bir hale, bundan önceki hiçbir İslam Harbinde rastlanmamıştır. Savaşta; kendine ve atına kurşun işlememesi, Rusların moralini oldukça bozmuştur, Rus askerini manen çökertmiştir.
Şeyh Osman Hazretleri, cephe gerisinden gönderilen harp taktiklerini genelde uygulamamıştır. Kendi çizdiği askerî strateji ve taktikler ile harp etmiş ve başarıya ulaşmıştır. Rusların attıkları top güllelerini onlarca metre havaya fırlayarak tutup tekrar Rus saflarının içine atarak onları imha etmesi, Müslüman subay ve askerleri şaşkına çevirirken, Rus ordusunu dehşete düşürüp bozguna uğratmıştır.
Şeyh Osman Nuri Hazretlerinden zuhur eden kerametler Erzurum'da harp eden askerler ve halk arasında dalga dalga yayılmıştır. Kendilerine çok büyük moral olmuştur.
Makale; Gavsul-sakaleyn Es-Seyyid Şeyh Osman Nuri Hazretlerinin torunu Es-Seyyid Osman Nuri Ölmeztoprak tarafından, olayın tanıkları ve nakiller dinlenerek kaleme alınmıştır.
Hizirlayolculuk.com