Gavs’ul-sakaleyn Es-Seyyid Şeyh Osman Nuri Hazretlerinin Yaşam Serüveni ve Kerametleri
ŞEYH OSMAN HAZRETLERİ’NİN SAVAŞTAN FİRAR EDEN ASKERLERİ KURŞUNA DİZİLMEKTEN KURTARIP CEPHEYE SEVK ETMESİ…
“Ben Bağdat'tan Anadolu’ya, cephede Allah için harp etmeye geldim! Sıcak mekânlarda Divanı Harp Reisliği yapmaya gelmedim!”
Gönüller Sultanı, Cephe Kumandanı Kara Vasıf Paşanın yazılı emrini Divanı Harp Reisine tebellüğ ettikten sonra, görevi resmen devralmıştır.
Ertesi gün, Sultan Şeyh Osman Nuri Efendi'nin başkanlığında Divanı Harp toplanmış ve askerlik görevini suiistimal eden üç yüz civarında askeri (Bu askerler, cepheden firar eden veya harbe iştirak etmeyenlerden, yani harpten kaçanlardan oluşmaktadır). Efendi Hazretleri, suçlarına göre grup grup askerleri içeriye aldırtıp ifadelerini almaya başlamıştır.
Cepheden firar edenlere, harbi bırakarak neden firar ettiklerini sormuştur. Onlar da kendisine şeytana uyduklarını ve pişman olduklarını, söylemişlerdir.
Gönüller Sultanı, böyle söyleyerek kurtulamayacaklarını, Divanı Harp kanunlarına göre bu suçun cezasının kurşuna dizilerek öldürülmek olduğunu kendilerine söylemiş, ifadelerini değiştirmelerini emretmiştir ve yanında görev yapan askerlere “Bunları dışarı çıkarın ve kendilerine şu ifadeleri öğretin: “Birliğimiz dağılmıştı, diğer birliklere katılmak üzereyken, bizleri yakaladılar ve huzurunuza getirdiler. Bizleri cepheye sevk edin. Vatanımız ve milletimiz uğruna harp etmeye, ölmeye hazırız!” ifadesini versinler.” Buyurmuşlardır.
Efendi'nin bu konuşmalarından ötürü, Divan-ı Harb'in, diğer üyeleri arasında söylenmeler başlamıştır “Böyle şey olur mu? Harpten firar edenlere alakası olmayan ifadeler öğretiliyor. Bunların cezası idam edilmektir!” dediklerinde Efendi Hazretleri, divanın üyelerine dönüp:
“Beyler! Sıcak mekânlarda karnınız tok, sırtınız pek, rahat rahat insanların kurşuna dizilerek ölümüne karar veriyorsunuz, cepheden haberiniz var mı? Dağlarda aç, susuz metrelerce kar ve imkânsızlıklar içinde güçlü bir orduya karşı harp etmek ne demek biliyor musunuz? Ordu, vatanı, milleti, dini savunmak için on üç on dört yaşlarındaki çocukları askere alıyor. Anasının yanında evinde olması gereken o mazlum, harpten bihaber olan yavrular, Rus'un acımasız ordusunun önüne sürülüyor, top mermileri havada infilak ederken, aşağıda onların yürekleri patlıyor, şehit oluyorlar ya da “Anaaa!” diyerek kaçıp komutanlarının yanına geliyorlar. Cepheye son gelen bilgide, elinizdeki çocukları mümkün olduğu kadar koruyun, erkek nesli tükenmek üzere, yazıyor. Onlardan önce, altmış yaş üzeri insanları cepheye sevk ettiler. Çoğu, düşmana tek kurşun atamadan soğuktan, hastalıktan hatta çok acı ama açlıktan dağlarda şehit oldular, sizin bunlardan haberiniz var mı?” diyerek sert bir şekilde Divanı Harp heyetine çıkışmıştır.
“Sizlerin almış olduğu yanlış karardan ötürü, rütbem tutmamasına rağmen Cephe Kumandanının emri ile başınıza Reis olarak atandım! Verdiğim kararlardan memnun değilseniz beni Cephe Kumandanına rapor edin!” dediğinde heyet, Kara Vasıf Paşa'yı yakinen tanıdıkları için, önlerine bakıp sukut etmişlerdir. Devamla Efendi Hazretleri:
“Ben Bağdat'tan Anadolu’ya, cephede Allah için harp etmeye geldim. Sıcak mekânlarda Divanı Harp Reisliği yapmaya gelmedim!” buyurmuştur.
Bu konuşmadan sonra diğer grubu içeriye aldırtarak neden firar ettiklerini sormuş onlar da sanki öğretilmiş gibi “Şeytana uyduk!” demişlerdir. Efendi onlara da, yukarıda bahsedildiği gibi başka ifadeler öğretip dışarı göndermiştir. Firari askerlere, dışarıda ifadeler öğretilip tekrar içeri alındıklarında Efendi Hazretleri tekrar sormuştur neden firar ettiklerini, onlar da ölüm korkusu ve yüce mahkemenin haşmeti karşısında yine “Şeytana uyduk!” deyince, askerleri tekrar dışarı çıkartıp öğretilen ifadeyi ezberlemelerini emretmiştir.
Son defa içeri getirildiklerinde, emredilen ifadeleri mahkeme heyetine söylemişlerdir. Efendi Hazretleri de onları beraat ettirerek cepheye sevk etmiştir.
Merhamet timsali olan Şahı Evliya Osman Nuri Bağdadi Hazretleri o günün akşamı mahkeme heyetini toplayarak bundan sonra mahkemenin bu şekilde devam edeceğini emredip buna alışmalarını ya da istifa etmelerini emretmiştir. Onlar da Divanı Harp Mahkeme Reis’inin emirlerine uyacaklarını, istifa etmeyeceklerini söyleyince Efendi, mahkeme heyetine hitaben şöyle konuşmuştur.
“Beyler, kanunlara göre bunların kurşuna dizilerek idam edilmeleri gerekiyor; ama bizim kurşunlarımızla ölürlerse şehit olmayacaklar. Hem dünyaları hem de ahiretleri yıkılacak; ama şimdi, cephede ölürlerse şehit, kalırlarsa da gazi olacaklar. Bu kararlarımız çok hızlı şekilde vatan sathına yayılacak ve duyan firari ve kaçak askerler gönüllü gelip teslim olacaklar. Hem Allah indinde hem de kul indinde hayırlara vesile olacak kararlara imza atacağız! Bana inanın ve güvenin!” buyurmuştur.
Makale; Gavsul-sakaleyn Es-Seyyid Şeyh Osman Nuri Hazretlerinin torunu Es-Seyyid Osman Nuri Ölmeztoprak tarafından, Şeyh Osman Hazretlerinin oğlu Es-Seyyid Muhammed Latif Ölmeztoprak’ın nakilleriyle kaleme alınmıştır.
Hizirlayolculuk.com