top of page
Gavs’ul-sakaleyn Es-Seyyid Şeyh Osman Nuri Hazretlerinin Yaşam Serüveni ve Kerametleri

ŞEYH OSMAN NURİ HAZRETLERİNİN MARDİNDEKİ DERVİŞLERİNE İBRETLİK VEDA KONUŞMASI

“Bu yolu; zahiren Şeyh Ömer Ziyaeddin Efendi Hazretlerinden; manen doğrudan Resulü Ekrem Nebiyi Muhterem'in s.a.v mübarek ellerinden teslim aldım. Yolumuz; ay ve güneş gibi parlak bir yoldur, benim tarikatımı yıkmaya şeytanın gücü yetmez! Tek şey hariç: Şeriatın emrinin dışına çıkarsanız bu yola zarar verirsiniz! Her kim ki şeriatsız davranıyorsa onu önce ikaz edin sonra da aranıza almayın…”


Efendi Hazretleri; Mardin'in merkezinde, köylerinde, kazalarında Hakk’ın zikredildiği halkalar kurmuştur. Değişik zamanlarda; köy ve kazalara gidip söz sohbet etmiş, dervişlerin maddi manevi müşküllerini halledip aralarındaki dostluk ve kardeşlik bağlarının güçlenmesine katkı sağlamıştır. Allah’ın izniyle en çaresiz hastaları dua okuyarak iyileştirmiştir. Beldelerde tarikatın yayılıp kök salması için çok büyük bir çaba göstermiştir.


Şah-ı Evliya, Sultan Şeyh Osman Nuri (Bağdadi) Hazretleri, günlerden bir gün geniş çaplı bir toplantı yapmaya karar vermiş ve dervişleri evine davet etmiştir. Çünkü Genelkurmay'dan gelen telgrafta, Mardinli arkadaşlar için acı, Diyarbakırlı Müminler için güzel bir haber vardır. Sultanımızın tayini Diyarbakır'a çıkmıştır. Sultanımız, Mardin ve civarındaki dervişlere, hem söz sohbet edecek hem de kendileriyle vedalaşacaktır.


O yıllarda Sultanımız, Mardin'de çok büyük bir konakta ikamet etmektedir. Burası, binlerce insanı ağırlayacak kapasitede, bağı bahçesi olan bir konaktır, daveti onun için burada vermiştir. Sultanımız; Hanımı Ayşe validemize, Mardin'den ayrılacaklarını, arkadaşlara yemekli bir davet verip kendileriyle helalleşeceğini ve kısa zaman sonra da ailece Diyarbakır'a gideceklerini söylemiştir. Bu haberi duyan Ayşe validemiz duygulanıp ağlamıştır. Sultanımız, validemize niçin ağladığını sorunca o mübarek Cennet Hatunu, analar anası, dervişanın göz nuru Ayşe validemiz…


“Efendi, gurbetten, ta uzaklardan bu topraklara geldik… Gariplik çektik. Senin sayende zaman içerisinde birçok insanla tanıştık, kendileriyle ahbap, kardeş olduk… Tam buralara alışmışken, bu ellerden göçeceğimizi söylediniz. Yeniden gurbete gitmenin ve erbabı gönülden ayrılmanın hüznü kapladı içimi, affına sığınırım, bağışla...” Deyince, Sultanımız da duygulanmış ve validemize…


“Ayşe Hatun, ben de en az senin kadar üzgünüm. Ama maddi- manevi yapmam gereken işler var. Üzülme, gideceğimiz her beldede, dostluğuna arkadaşlığına doyamayacağın, akrabalarından sana daha yakın güzel insanları Tarikatı Ali'ye kazandıracağım inşallah. Şimdi bu gönül erbabı arkadaşlarımızla vedalaşmak için elinden gelen bütün hünerlerini ortaya koy… Yanına da yakın civarda oturan bacılardan beş on kadın çağır, onlar da sana yardımcı olsunlar. Onlarla birlikte Cuma günü iki bin kişilik yemek hazırlığı yapın…” Diyerek validemize emir vermiştir. Sultanımız; Emir erlerinden, askerlerden de bir kaçını yanına alarak çarşıya gitmiş ve davet için alış veriş yaparak bunları eve göndermiştir. Kendisi de Mardin'deki efkârı umumi ile vedalaşıp haftaya Mardin'den ayrılacağını söylemiştir. Bu haberi duyanların içini büyük bir hüzün kaplamıştır. Bu haberi alır almaz memurundan esnafına herkes hıçkırarak ağlamaya başlamıştır. Sultanımız, vedalaştığı insanlara, ayrılığın zahiri olduğunu, gönülden ayrılığın olmadığını, önemli olanın gönül birliğiyle baki âlemde bir ve beraber olmak olduğunu söylemiştir. “Fazlı bari Cenab-ı Hak'ın sayesinde, çağrıldığımız her gönle; her şartta gelir, erişiriz” deyip kendilerini teselli etmiştir.


Sultanımız; daveti cuma gününe ayarlamıştır; çünkü dostlarıyla son bir defa cuma namazı kılmak istemiştir. Cuma günü gelince, insanlar, köylerden kazalardan Mardin'e akın etmişlerdir. Sultanımız; o beldelerde halkaya çavuşluk yapan dervişlerine talimat vermiş, aynı camide toplanmalarını emretmiştir. Namazı, Sultanımız kıldırmıştır. Nur, feyiz, hüzün ve gözyaşı içinde cuma namazı kılınmıştır. Namaz çıkışında da aynı duygu seli katlanarak devam etmiştir. Sultanımız önde, dervişler arkada eve varınca, evdeki bayan dervişler de bu hüzünlü vedalaşmaya katılmışlardır. Sultanımız, yemekten sonra bahçede toplanan dervişlere çok önemli nasihatlerde bulunmuştur…


“Bu, sizlerle son toplanışımız! Bir daha zahiren bu topraklara gelmeyeceğim! Kulaklarınızı açın ve beni dikkatlice dinleyin… Âdem'den bu güne insanlığın düşmanı olan şeytana fırsat vermeyin! Küçük şeyleri büyütüp şeytanın aranızda nifak çıkarmasına müsaade etmeyin! Dedikodu etmeyin, ettirmeyin! Hastalık ve çile geldiğinde “Of!” demeyin, sabır gösterin, şükredin! Derik’teki derviş arkadaşlarımız, sizden çok daha eski ve emektarlar, sizlerden daha çok söz sohbet dinlediler. Onlarla çok sık görüşün ve şeriatın dışına çıkmayın. Halkaya devam edin. Çocuklarınızın maneviyatına önem verin. Onların da derviş olmaları için kendileriyle söz sohbet edin, onları da zikir halkalarına ve sohbetlere götürün. Çocukların talim terbiyesine önem verin! Hak için gözyaşı dökün. Allah için dökülen bir damla gözyaşı, yarın mahşer gününde yetmiş yıllık küçük günahlarınızın silinmesine vesile olacak. Dünya hayatının cazibesine kapılıp ahiretinizi sıkıntıya sokmayın. Helal olduğundan şüphelendiğiniz kazançlarınızı evinize sokmayın, çoluk çocuğunuza yedirmeyin, fakir fukaralara dağıtın. Evlerinize derviş arkadaşlarınızı davet edin, onlara izzet ikramda bulunun. Evlerinizde, zikir halkalarının kurulması için derviş arkadaşlarınızı davet edin ki Hakk’ın rahmeti evlerinize insin.


Bu yol Hakk’a giden en kestirme yoldur. Nefsinizle mücadeleye, son nefesinize kadar devam edin. Yalnız şunu unutmayın. İbadet de kabahat de gençlikte olur. Yaşlılıkta ibadet etmek zor olur. Nefis şeytan son nefesinizi verene kadar peşinizi bırakmaz. Sizleri yoldan çıkarmak için türlü türlü hilelerle karşınıza çıkar; aman nefsinize şeytana uymayın…


Üzerlerine Hakk’ın nuru inen maneviyat sahibi arkadaşlarınızı ziyaret edin, onların gelmesini beklemeyin. Manen keyifli olan arkadaşlarımız, nefsinin eline geçen dervişlere sahiplik etsinler, onların elini bırakmasınlar. Tarikat özel bir yoldur. Halden anlamayan ağyar ile oturup tarikat sohbeti etmeyin. Çünkü bu; hayatta bal yememiş birine, balın tadını anlatmak gibi bir şey olur. Tarikata meyilli olan insanları halkaya dâhil etmek için emek verip zahmet çekin onları da halkaya kazandırın.


Bu yol zeki insanların yoludur! Ahmak insanlardan derviş olmaz! Günlük derslerinizi aksatmadan çekin ve onunla da yetinmeyin. Dersinizi günden güne az da olsa artırın. Aranızda laubalilik yapmayın! Bu dervişe yakışmayan bir davranıştır! Halkaya zarar verirsiniz, tarikata münafıkların söz söylemesine sebep olursunuz ve bunun neticesinde de İmam Ali'den sille yersiniz!


Mutlaka halkalara gidin, söz sohbete ve zikre katılın. Kadri zikrini halkadaki dervişlerle birlikte çekin. Mazereti olmayan her derviş, aşk vecd ile zikre katılsınlar. Zikir esnasında, halkayı idare eden derviş arkadaşımız, zikredilen esmayı değişince, halkadaki dervişler de, hemen buna ayak uydursunlar. Zikir halkasına ağyar olanları almayın. Halkaya yeni katılan arkadaşlar, ağır ağır zikre dâhil olsunlar, usta dervişlerden nasıl zikredileceğini öğrensinler.


Sesi güzel olan arkadaşlar, zikrin içerisinde Peygamberin, îmam Ali'nin, Ehlibeytin ve Şeyhlerinin üzerine beyit söyleyerek halkaya onların ruhaniyetlerinin teşrif etmelerine katkı sağlasınlar. Beyit söyleyen arkadaşların, zikri ateşleyecek şekilde aşklı ve keyifli olması gerekir. Zikir çekenler, zikirden kopup beyit söyleyen arkadaşı dinleyerek zikir halkasını durdurmasınlar. Beyit söyleyen arkadaşımızın da çekilen esmaya uygun beyitler söylemesi gerekir. Eğer halkada sesi güzel başka bir derviş arkadaş varsa onlarla yer değiştirip zikre dâhil olsunlar. Zikri idare eden arkadaşımız; halkada tam manası ile zikir çekemeyen arkadaşların yanlarına oturup onların halkaya dâhil olmalarını sağlasınlar. Zikir esnasında; cezbeye giden arkadaşımıza, zikir adabını bozmadan, kendisine zarar gelmemesi için sahiplik etsinler.


Lailaheillallah esması ile zikre başlayın, Allah esması ile zikri devam ettirin. Daha sonra Ya Hay, Ya Hu, Ya Nur esmalarına geçin. Zikirde acemi arkadaş çok ise Lailaheillallah zikrini fazla uzatmayın; çünkü acemi dervişlerle bu esmanın zikri zor olur. Allah, Hay ve Hu esmalarının zikri kolay olduğu için; uzun uzun bu esmalar ile zikri sürdürün. Zikre, oturarak başlayın. Arkadaşlarımız oturarak zikretmekten yorulmuşlarsa zikri idare eden kişi, derviş arkadaşları ayağa kaldırsın, zikre ayakta devam edilsin. Mazereti olan dervişler, diz çöküp oturamayan arkadaşlarımız halkanın dış çemberinde zikre katılsınlar. Zikir temposuna ayak uyduramayan arkadaşımıza, yanında oturan derviş, incitmeden hafifçe kendisini dürtsün veya kulağına usulca zikre uymasını, zikrin ahengini bozmamasını söylesin. Bu ikaza muhatap olan derviş kardeşlerimiz de üzülüp bozulmasın…”


Efendi Hazretleri sıklıkla, bu yolun fedakârların yolu olduğunu, bu yolda kırılıp darılmanın yeri olamadığını, bu yolda zahiri makamın, paranın, pulun kıymetinin olmadığını; yalnızca Hakk’a ve Hakk’ın nuruna mazhar olanlara kıymet verileceğini, bu yolda hürmetin esas olduğunu ve tarikat yaşının da önemli olduğunu; yaşlılara hürmet edilmesini, hasta ve düşkünlere sevgi ve şefkat gösterilmesini, imkânlar çerçevesinde fakire, mazluma; yetim ve öksüze, yolcuya yardım edilmesi gerektiğini söylemiştir.


Vefat eden dervişlerin cenazesinin yıkanıp defnedilmesine değin her aşmada dervişlerin yardımcı olmalarını söylemiştir. Geride kalan aile fertlerinin ziyaret edilmesini, vefat eden derviş yaşarken nasıl aranıp soruluyorsa o şekilde zaman zaman mezarlarının ziyaret edilmesini söyleyip sözlerin şöyle sürdürmüştür. “Onların kabrinin başında Kur'an okuyup dua edin. Zamanınız varsa çok kısa süre de olsa beş dakika şeyhinizi rabıta edin. Dünya sevgisi sizi yakıyorsa bir beş dakika da ölümünüzü tefekkür edin. Böyle rabıta yaparsanız nefis size zulmetmekten vazgeçer. Ölüm tefekkürünü tam tutturursanız günleriniz rahat ve huzurlu geçer. Hayatınızın her döneminde israftan sakının. Ama olmaya ki cimrilik edesiniz, bu yol cimri insanlara uygun bir yol değildir!


Bu yolu; zahiren Şeyh Ömer Ziyaaddin Efendi Hazretlerinden; manen doğrudan Resulü Ekrem Nebiyi Muhterem'in s.a.v mübarek ellerinden teslim aldım. Yolumuz; ay ve güneş gibi parlak bir yoldur, benim tarikatımı yıkmaya şeytanın gücü yetmez! Tek şey hariç: Şeriatın emrinin dışına çıkarsanız bu yola zarar verirsiniz! Her kim ki şeriatsız davranıyorsa onu önce ikaz edin sonra da aranıza almayın…


Bu yolda emmioğlu, dayıoğlu, bacı, kardeş dinlenmez! Yolunuzdan sizi alı koyup engel olanlardan uzak durun! Kur'an'a bir bakın! Cenab-ı Rabbilizze, Nuh'un karısını, oğlunu, Lut'un karısını, Peygamberimizin amcasının nasıl helâk edildiklerini uzun uzun anlatıyor…


Çok küçük yaşlarda (dokuz yaşında) Tariki Âli'ye intisap ettim, geri dönüp Bağdat'a geldim! Bağdat’ta beş yüze yakın akrabamız vardı. Akrabalarımızı teker teker ziyaret ettim ve intisap ettiğim yolu ve Efendimi kendilerine anlattım. Akrabalarımdan bir kısmı buna çok memnun oldular. “ Allah mübarek etsin, İnşallah bizleri de götür biz de intisap edelim.” dediler. Bir kısmı sessiz kalıp hiç yorum yapmadılar. Bir kısmı da, ileride bana engel olacak, benim önümü kesecek sözler söylediler. Beni taltif eden akrabalarımı da alıp Efendim Şeyh Ömer Ziyaeddin Hazretlerine götürdüm. Onlar da, Hak ve hakikat ile tanıştılar ve istikbalde de benim her zaman yanımda oldular, nefsin, şeytanın elinden yakalarını kurtarıp Hakk’a vasıl oldular. Diğer akrabalarımla ilişkilerimi sınırlandırdım, zaman içerisinde de tamamen kendileriyle ilişkimi kestim. Mevla yardımcıları olsun, dünyaları zor, ahiretleri de sıkıntılı...


Her kul kendi hesabını verecek, ona göre yaşayın, ona göre hayatınızı düzenleyin. Bu yolda kaderi olanlar önünde sonunda gelip bizi bulurlar. Çalışıp çabalayın, mevki-makam sahibi olun, dünyanız da ahiretiniz de rahat olsun! Nurlu, keyifli dervişler; bir kandile benzerler, kandiller nasıl yanıp etraflarına ziya saçıyorlarsa nurlu dervişler de etraflarına rahmet ve güzellikler saçarlar. Bir beldede salih (kâmil manada iman ehli) bir kul yaşıyorsa o beldeye gelen bela ve musibetleri Cenab-ı Hak tehir ediyor, sırf o kul, o semtte yaşıyor diye o güzel kulunun hatırı için kendilerini affediyor…


Salih amel sahibi insanlara hürmet edin, izzet ikram edin. Sizler fırsat, oluşturup kendileriyle zaman geçirmenin yolunu arayın. Hakk’ın nuruna mazhar olan o kullardan bir şeyler öğrenin, onları diğer kullara benzetmeyin. Sakın ha böylesi kulların gönüllerini kırmayın…


Geniş zamanda Hak ile beraber olun ki darlık geldiğinde de siz çağırmadan himmet, hidayet size erişsin. Hepinizi Hakk’a emanet ediyorum! Yolumuz İmam Ali'nin yolu! İmam Aliyel Mürteza cümlenizle birlikte olsun inşallah!” Demiş ve bir Fatiha okuyarak sohbetini sonlandırıp arkadaşları ile vedalaşmıştır. Onları yolcu ettikten sonra, ailesiyle birlikte Mardin'den ayrılarak yeni görev yeri olan Diyarbakır'a hareket etmişlerdir...


Makale; Gavsul-sakaleyn Es-Seyyid Şeyh Osman Nuri Hazretlerinin torunu Es-Seyyid Osman Nuri Ölmeztoprak tarafından, Şeyh Osman Hazretlerinin oğlu Es-Seyyid Muhammed Latif Efendinin nakilleriyle kaleme alınmıştır.


Hizirlayolculuk.com

© Hizirla Yolculuk 2021-2023
bottom of page