top of page
Gavs’ul-sakaleyn Es-Seyyid Şeyh Osman Nuri Hazretlerinin Yaşam Serüveni ve Kerametleri

İMAM ALİ HAZRETLERİNİN ŞEYH OSMAN NURİ HAZRETLERİNİ ÖVÜP KENDİSİNE “HALİFEM” DEMESİ VE ŞEYH OSMAN NURİ HAZRETLERİNİN ALLAH İLE KONUŞARAK GÖRÜLEN BİR RÜYAYI MANEN NAKLETMESİ…

Şah-ı Evliya, Gavsû'l Âzâm, Sahibüzzaman, Kutbû'l Devrân, Hıfzû'l, Kur'an, Esseyyid, Şeyh Osman Nuri (Bağdadi) Hazretleri, Mardin'den ayrılmış, evladı ıyali ve derviş arkadaşlarıyla birlikte Diyarbakır'a hareket etmişlerdir. Yaklaşık bir saat yol gittikten sonra kısa bir mola verip aşk vecd ile zikir çekmişler ve zikrin bitiminden sonra da kafileyle yeniden yola koyulmuştur. Sultanımızın atı Sabha’nın yanında yürüyen Mehmet Çavuş, gönlünden şunları geçirmiştir. “Efendi bana müsaade etse de ben önden hızla gitsem… İlk yemek molası vereceğimiz köy dayılarımın köyü… Öğlen yemeği için dayılarıma hazırlık yaptırıp Efendi Hazretlerini ve çocuklarını şanına uygun bir şekilde ağırlatsam…”


Tam o an Sultanımız gülerek “Mehmet, içinden geçenleri Mevla bana ayan etti! Sağ ol, var ol! Ne güzel yaratmış seni yaradan! Feraset sahibi, zeki ve imanlı bir kulsun. Ben senden razıyım! Allah, Peygamber de senden razı olsun. Bu yolculuk uzun sürecek! Yol boyu Tarikatı Âli'yi yayıp halkaya yeni ihvanlar kazandırarak yola devam edeceğiz inşallah… Mehmet; sana bu kervanın başını İmam Ali çekiyor, demiştim ya… İmam Ali Hazretleri, dayınların köyünde oturan ehli din ve maneviyat sahibi Mahmut isminde bir kulun bu gece rüyasına girdi ve bizim öğlen saatlerinde köylerinin yakınından geçeceğimizi kendisine haber verdi. Mahmut da sabahın erken saatlerinde kalktı ve bizler için hazırlık gördü, yol üstünde oturmuş bizi bekliyor.”deyince Mehmet Çavuş:


“Hayran, sana da, Ceddin İmam Ali'ye de kurban olayım! Sizi tanımadan önce, boş bir hayat yaşıyordum. Sayende şimdi günlerim, gecelerim dolu dolu geçiyor…" demiştir.


Sultanımız, Mehmet Çavuş'a ve arkadaşlara dönüp Mahmut'un yaşadıklarını nakletmiştir.


“Mahmut, yatsı namazını kıldı. Peygamber Efendimiz Aleyhisselatı Vesselama bir miktar Salâvatı Şerife getirdi. Bir Fatiha okuyup geceyi tamamlayarak kalkıp abdest aldı ve yatmak üzere yatağına uzandı. (Mahmut denilen bu güzel insan, akıl baliğ olduktan sonra abdestsiz yatağa girmemiştir.) İçinden şunları geçirdi. “Küçük yaşlarımdan itibaren Allah'ın emrettiği gibi yaşamaya gayret ettim. Menettiği şeylerden de uzak durmaya çalıştım. Mutlaka eksik noksanlarım vardır; çünkü ben zavallı bir kulum. Nasip olup da ne Resulullah Efendimizi ne de neslinden bir kimseyi rüyamda gördüm. Acaba ben nerede hata yapıyorum? Bu zatlar, kendilerini sevenlerin duasını boş çevirmezler. Geceler boyu niyaz edip yalvarıyorum, dünyadayken rüyada göreyim diye… Ama nasip olmadı.” Dedi ve ağladı… Çok kısa süre sonra gönlüne bir ferahlık geldi ve sağ kolunun üstüne yatıp uykuya daldı. Ceddim İmam Aliyel Murteza, Mahmut kardeşimizin rüyasına teşrif etti ve manen Mahmut'a uzun uzun teveccüh etti… Halini hatırını sordu… Sabah, torunlarının Diyarbakır'a gitmek üzere köylerinin yanından geçeceğini söyledi. İmam Ali Hazretleri benden hem torunum hem de halifem diye bahsetti…”Dedikten sonra Sultanımız cezbeye gitmiş ve “Medet Ya îmam Ali!” diye bağırmıştır. Efendi Hazretlerinin bu hali diğer dervişlere de sirayet etmiş ve dervişlerin tamamı cezbeye gitmişlerdir. Sultanımız; uzunca bir süre konuşmadan gözleri kapalı bir halde kalmıştır. Bir müddet sonra gözlerini açıp “Suphanallah, îmam Ali bizlere teveccüh buyurdu!” demiş ve Mahmut’un başından geçenleri nakletmeye devam etmiştir.


“Mübarek İmam Ali Hazretleri; öylesine severek, öylesine överek benden bahsetti ki… Mahmut; beni görmeden bana âşık oldu, uykudan uyandı ve hemen Hakk’a şükredip şükür secdesinde bulundu. îmam Ali'nin maneviyatını görmenin mutluluğu ile ağlarken hanımı içeriye girdi. Ağlama sebebini sordu. Mahmut, hanımına konuşacak durumda olmadığını söyledi. Hanımı da “Ya sana ne oldu? Hasta mısın yoksa? Gecenin yarısında neden ağlıyorsun?” deyince Mahmut Efendi, eşine kısaca rüyasını anlattı. Hanımı da ağladı ve eğilip İmam Ali'yi gören kocasının gözlerinden öptü ve "Maşallah gördüğün rüya o kadar güzel ki hislerimi anlatmaya kelime bulamıyorum… Mahmut şimdi ne yapacaksın?” deyince Mehmet Efendi eşine şöyle dedi…


“İmam Ali'nin emri üzerine, öğlen saatlerinde köyümüzün yanından geçen Diyarbakır yoluna ineceğim ve o mübarek insanın atının önüne yatıp gitmesine mani olacağım. Eğer kabul buyurursa kendisini ve yoldaşlarını fakirhanemize davet edeceğim inşallah... Onlar büyük insanlar, gani gönüllüler beni reddetmezler. Gelirler ve evimizi şenlendirirler. Sen de ben de dünya gözü ile Peygamberin torunlarını görür ve hizmetlerinde bulunuruz… İnşallah, bir gece de burada yatarlar…" dedi ve ağladı… Hanımı da "Öyle ise kalk! Bir iki davar kes ki ben de yemek hazırlığında bulunayım, yemeği ancak kavuştururum…" dedi Mahmut kardeşimiz dört tane kurban kesti… Mahmut; sabahın ilk saatlerinde köylülerine gördüğü rüyayı anlattı. Onları da öğlen yemeğine davet etti. Kendisi de kuşluk vaktinden beri yol üstünde oturmuş bizleri bekliyor… Biz yolda zikredip söz sohbet ettiğimiz için geç kaldık. Mahmut daraldı… Mehmet, sen hızla önden git ve “Beklediğin misafirler yoldalar geliyorlar…” de ve biz gelene kadar da ona biraz söz sohbet et.” Diye talimat vermiştir. Emri alan Mehmet Çavuş; verilen görevi yerine getirmek üzere hızla kafileden ayrılmış ve yola koyulmuştur.


Mehmet Çavuş denilen mevkie ulaştığında, altmış yaşlarında nur yüzlü bir insanın yol kenarında oturduğunu görmüştür. Mahmut’un yanına yaklaşıp selam verdikten sonra gece îmam Aliyel Mürteza’nın haber verdiği zatın köye çok yakın bir mevkide olduğunu söylemiştir. Bu haberden sonra hayretler içinde kalan Mahmut Efendi, hemen secdeye kapanmış ve Hakk’a şükretmiştir. Mehmet Çavuş'a dönüp sormuştur…


"Şaşkınlık içerisindeyim. Sen kimsin? Benim gördüğüm rüyayı nereden biliyorsun? Benim burada olduğumu sana kim söyledi?" Mehmet Çavuş (Mehmet Ağa) "Senin rüyanda yaşadıklarının tamamını haber veren îmam Ali'nin torunu, Halifesi, Şeyh Osman Nuri (Bağdadi) Hazretleridir. Bunları bizlere yolda anlattı. Geç kalma sebebimiz, yolda zikir çektik. Yoksa bir saat önce burada olacaktık." dedikten sonra Mehmet Çavuş; dayılarının, annesinin adını söylemiş ve kendisini tanıtmıştır.


Mahmut Efendi kalkıp Mehmet Çavuş'un boynuna sarılmış "Ben seni çocuk yaşlarda gördüm. Ondan sonra da bir daha sana rastlamadım. Aradan uzun zaman geçti." demiş ve devam etmiştir. "Sen bu zatı nereden tanıyorsun Mehmet?" deyince Mehmet Çavuş "Ben onun dervişiyim, uzun zamandan beri de Efendi Hazretleri ile beraberim… Eğer onu tanımasaydım bu âleme mal gibi gelmiş, mal gibi de bu âlemden gidecektim…" demiş ve Sultanı Arifin sohbetlerinden, yol büyüklüklerinden bahsetmiştir.


Mahmut Efendi, Mehmet Çavuş'un sözünü kesmiş ve "Mehmet yorulma! İmam Ali Hazretleri rüyamda Şeyh Osman Efendiyi öyle methetti ki… Şeyh Osman Efendi'yi görmeden ona âşık oldum, yanıyorum… Onun hürmetine Hazreti Ali'yi de gördüm… O Sultan bu topraklardan geçmeseydi ben kimim ki Hazreti Ali Efendimiz benim rüyama gelsin?" demiş ve Mehmet Çavuş’la birlikte ağlamışlardır.


Aradan geçen kısa zaman içerisinde birbirleriyle kaynaşan iki insan kendi aralarında sohbet ederken, Sahibüzzaman, Kutbû'l Devrân, Esseyyid, Şeyh Osman Nuri (Bağdadi) Hazretleri, ansızın atının üzerinde bir güneş gibi doğmuştur. Mahmut Efendi bağırarak Efendi Hazretleri'ne doğru koşmaya başlamıştır. Ardından da Mehmet Çavuş koşmuştur. Sultanımız tevazu gösterip atından aşağı inmiştir… Mahmut Efendi, Sultanımızın ayağına kapanmak istemiş, Efendi Hazretleri buna müsaade etmemiştir. Gördüğü rüyadan ötürü, Mahmut Efendi'yi tebrik etmiştir. Kısaca olup biten şeyleri anlattıktan sonra, kafile Mahmut Efendi'nin evinde misafir olmuştur…


Cemaate öğlen namazını kıldıran Sultanımız, namazdan sonra yemeğe oturmuş, yemekten sonra da cemaate sohbet etmiştir. Müşkülü olan köylülerin müşküllerini halletmiştir. Aralarında husumet olan aileleri barıştırmıştır. Köyde yatalak olan bir kaç felçli hastaya okumuş ve Mevla'nın lütfu ile yıllardır yatalak olan hastalar, anında şifa bulup ayağa kalkmışlar ve normal hayatlarına dönmüşlerdir.


Sultanımız; ileri derecede akıl hastası olan bir kadına da dua etmiştir. Akıl hastası olan kadın, anında şifa bulup biiznillah sağlığına kavuşunca, yaşananları bizzat müşahede eden köy halkı Sultanımıza ve maneviyatına âşık olmuşlardır. Toplulukta bulunanların tamamı Sultanımıza intisap ederek derviş olmuşlardır. Geceyi, köyde geçiren Sultanımız, sabahın erken saatlerinde ailesi ve arkadaşlarıyla birlikte Diyarbakır’a gitmek üzere yola koyulmuşlardır…


Makale; Gavsul-sakaleyn Es-Seyyid Şeyh Osman Nuri Hazretlerinin torunu Es-Seyyid Osman Nuri Ölmeztoprak tarafından, Şeyh Osman Hazretlerinin oğulları Es-seyyid Muhammed Arif ve Es-Seyyid Muhammed Latif Efendinin nakilleriyle kaleme alınmıştır.


Hizirlayolculuk.com

© Hizirla Yolculuk 2021-2023
bottom of page