top of page
Gavs’ul-sakaleyn Es-Seyyid Şeyh Osman Nuri Hazretlerinin Yaşam Serüveni ve Kerametleri

ZAMANIN SAHİBİNİ GÖRMEK İÇİN ALLAH’A DUA EDEN DİYARBAKIRLI KASAP VE YERİN, GÖĞÜN NURUNA SECDEYE KAPANDIĞI ŞEYH OSMAN NURİ HAZRETLERİNİN RÜYAYA GELMESİ…

“Padişahî herdüâlem Şahi Şeyh Osman Nuri est
Serveri evlâdı Resul Şahı Şeyh Osman Nuri est
Âfütabu Mâhitâbi Arşı ve Kürsiyyi Âlem
Nûr-i Akdes, Nûr-i Âzam Şahi Şeyh Osman Nuri est...”

-Tufan


Tarikat-ı Âli'nin rehberlerinden Mevla'nın insanlığa rahmet olarak gönderdiği Gavs’ulsakaleyn Şeyh Osman Nuri (Bağdadi) Hazretleri, maddi-manevi hizmet için Mardin’den yeni görev yeri Diyarbakır Askerlik Şubesine gelmiştir. Kısa ömrüne pek çok maddi-manevi hizmetleri sığdıran Sultanımız, yanındaki evladı ayali ve arkadaşları ile Diyarbakır’a ulaşır ulaşmaz, yanındaki askerlerle Kolordu Kumandanlığına geçmiş, ailesi ve arkadaşları da evin eşyalarını yerleştirmek için kiralanan eve gitmişlerdir. Yol yorgunu olan eşinin ve çocuklarının yardımıyla hep birlikte evi yerleştirmişlerdir.


Efendi Hazretleri, Mehmet Ağa'ya, gelen yol arkadaşlarına ve hane halkına yemek hazırlaması talimatını vermiştir. Yaklaşık, yüz civarında insan vardır. Ev yerleştirilirken Mehmet Ağa, yemek malzemesi almak için çarşıya inmiştir. Et almak için bir kasaba girip kendisine selam vermiştir. Kasap derin hürmet ile selamını almış ve Mehmet Ağaya çok yakınlık göstermiştir. Mehmet Ağa, bu yakınlığa bir mana verememiş ve lafı uzatmadan kasaba “Efendi, beni birine mi benzettin? Ben sizi ilk defa görüyorum.” deyince, kasap ağlayarak “Ben, sizi ikinci defa görüyorum. İlk defa bu gece rüyamda gördüm. Zahiren de şimdi görüyorum.” deyince, irfan sahibi olan Mehmet Ağa kasaptan müsaade alarak sandalyeye oturmuş ve “Hayrola şu rüyanı anlat hele...” deyince kasap hıçkırıklara boğulmuş, epeyce ağladıktan sonra;


“Ben her gece yatmadan önce, abdest alır iki rekât namaz kılarım. Sonra da geçen günlerimde bilerek bilmeyerek işlediğim günahlarımın affı mağfireti için Hakk’a yalvarıp niyaz ederim. Son sözüm de “Ya Rab, bilmeden tanımadan senin sevdiklerinle beni ters düşürme. Onların gölünü kırmama fırsat verme ve Zamanın Sahibini görmeden canımı alma.” Diyerek dua ederim. Bu gece de aynı şeyleri yaptım. Üç İhlâs bir Fatiha okudum ve sağ kolumun üstüne yattım. Rüya âleminde Diyarbakır’ın üstüne bir güneş doğdu ve yeri göğü aydınlattı. Bir müddet sonra güneşin içinden nur cemalli, baba yiğit bir Kumandan çıktı ve yeryüzüne indi. Bütün mahlûkat O Zatın ismini tespih ettiler ve o Kumandanın taşıdığı nura secde ettiler. Ben de kendi kendime “Zamanın Sahibi bu galiba…” dedim ve ayaklarına kapandım. Elimden tuttu ve beni kaldırdı. “Evlat duan kabul oldu! Beni görme ve tarikatıma intisap etme lütfunu Mevla sana bağışladı!” dedi. Baktım sen de o büyük Zatın yanındasın ve elini bağlamış kıyam ediyorsun. Efendi Hazretleri, bana dedi ki “Bu bölgenin sorumlusu bu arkadaşımız! Bunu iyi tanı! Benden sonra bu insanla görüşeceksin. Muhabbet edeceksin!” Buyurdu. Senin isminin de Mehmet olduğunu ve bu bölgenin çavuşu olduğunu bana söyledi, beni de sana tanıttı. Benim ismim de Seydi Ahmet, dedikten sonra sözlerine şöyle devam etmiştir. “Uyandım. Ayağa kalkmışım, elimi bağlamış vaziyetteyim ve ömrümün en güzel manevi rüyasını görmüşüm. Hemen abdest aldım ve şükür secdesi ettim. Arkasından Hakk'ın rızası ve bu Zatın sağlık ve selameti için dört rekât namaz kıldım ve senin bu gün dükkânıma geleceğini tahmin ettim. Olur ki gelip de kapıda kalırsın diye şafak vaktinden önce evden ayrılıp dükkânı açtım, seni beklemeye başladım.” deyince gözyaşları dökerek rüyayı dinleyen Mehmet Ağa, yüksek sesle “Allah!” diye bağırarak cezbeye gitmiş, yere yığılıp kalmıştır. Epey zaman yerde müstağrak (manevi) bir âlem içinde kalan Mehmet Ağa, bir müddet sonra ayılıp kendine gelmiştir.


Seydi Ahmet, Mehmet Ağa'ya sarılıp gözlerinden ve ellerinden öpmüştür. Elinin öpülmesine sinirlenen Mehmet Çavuş (Mehmet Ağa) “Mübarek adam, ben kimim ki benim gibi himmete muhtaç bir insanın elini gafletimden istifade edip öptün!” deyince, kasap Seydi Ahmet Efendi “Ellerin O Yüce insanın ellerine değdiği için gözlerini de, O Güzel Sultanın cemalini gördüğü için öptüm. Eğer müsaade edersen ayaklarını da öperim... Zamanın Sahibine geçen hizmetinden dolayı...” deyince, Mehmet Ağa celallenip Seydi Ahmet’e “Sen, Sultanlar Sultanını görmüşsün. Benim gibi zavallılara itibar etme.” dedikten sonra “Efendinin yanında kendisiyle birlikte gelen hanımı, çocukları ve derviş arkadaşlarımız var. Sen yemek için lâzım olan malzemeleri, eti, sebzeyi vs. benimle beraber gel al ve bana teslim et.” deyince, Seydi Ahmet Efendi : “Sen yemek işini bana bırak, ben iki saate kadar yemeği hazırlatırım. Sen de gel, beraberce yemeği alır, Efendi Hazretleri'nin hanesine götürürüz.” demiştir. Mehmet Ağa “Efendinin evladı ayali rastgele yemeği yiyemezler aman...”deyince, Seydi Ahmet:


“Kurban, sen merak etme. Diyarbakır’ın en meşhur aşçısına yemeği yaptıracağım. İnşallah beğenecekler. Bizim de âcizane bir lokmamız, o güzel insanların kursağına girecek.” dedikten sonra, Mehmet Ağa elini cebine sokup para çıkartmak isteyince, kasap Seydi Ahmet sert bir şekilde Mehmet Ağa’ya;


“Sen benim düşmanım mısın? Efendimin çocuklarını ve misafirlerini ağırlamama fırsat vermiyorsun! Billâhi bilerek kazancıma bir kuruş haram katmadım ve katmam! Benim için ikram olan bu lütfu elimden alma.” deyince, Mehmet Ağa;


“Biz yarın ayrılacağız. Sen daha buradasın, fırsatın çok… Ben istiyorum ki benim bir lokmam, daha fazla onların boğazından geçsin.” deyince, Seydi Ahmet Efendi gülerek:


“Çavuşum, son soluğuma kadar emrindeyim; ama bu emrini dinlemem. Onun için ısrar etme ve bana zaman kaybettirme… İki saate kadar seni bekliyorum. Ben evi bilmiyorum, iki saat sonra gel ki yemeği alıp eve birlikte gidelim.” demiştir. Bu söz üzerine birbirlerine sarılmışlar. Mehmet Çavuş, dükkândan ayrılıp eve varmıştır. Eve geldiğinde elini boş gören Ayşe Validemiz:


“Mehmet, bu kadar insana yemek hazırlanacak, vakit epeyce geçti… Neden elin boş döndün? Birazdan Efendi Hazretleri eve gelir. Ben ne söylerim Efendiye?” deyince, Mehmet Ağa “Ana, kurban olayım bastığın topraklara… Ağam gelmeden nuru önü sıra geliyor. Yemek işini hallettim. Sen yol yorgunusun istirahatine bak.” deyince, Ayşe Validemiz:


“Mehmet, Efendi çok hassastır. Rastgele insanın kazancından yemez…” deyince, Mehmet Ağa gülerek “Ana merak etme. Efendim gelmeden halkayı hazırlamış. Vallahi süzme balda hata var, yemeği hazırlayan insanda hata yok.” deyip kasapla aralarında geçenleri anlatmış ve “Ağama olan aşkım, günden güne daha da artarak devam ediyor.” demiştir. Ayşe Validemiz de “Mehmet, şeyhin senden razı olsun.” diyerek kendisine dua etmiştir.


Makale; Gavsul-sakaleyn Es-Seyyid Şeyh Osman Nuri Hazretlerinin torunu Es-Seyyid Osman Nuri Ölmeztoprak tarafından, Şeyh Osman Hazretlerinin oğulları Es-Seyyid Muhammed Arif ve Es-Seyyid Muhammed Latif Efendinin nakilleriyle kaleme alınmıştır.


Hizirlayolculuk.com

© Hizirla Yolculuk 2021-2023
bottom of page