top of page
Gavs’ul-sakaleyn Es-Seyyid Şeyh Osman Nuri Hazretlerinin Yaşam Serüveni ve Kerametleri

İSTİKLAL SAVAŞINDAKİ ÜSTÜN HİZMETLERİNDEN DOLAYI ŞEYH OSMAN NURİ HAZRETLERİNİN GENELKURMAY TARAFINDAN İSTİKLAL MADALYASIYLA ÖDÜLLENDİRMESİ…

Şeyh Celâl; Allah'ın kendisine lütfedip bağışladığı maneviyatı, ölü gönülleri diriltmek için kullanmamaktadır. Genelde kendine ve dervişlerine lâf edenleri felç ederek ya da manen onları cezalandırarak karşılık vermektedir… Diyarbakır halkı, Şeyh Celâl'den ve dervişlerinden çekinmektedir. Halkın arasında da tarikatı pek yayılmamıştır. Şeyh Celal, çok küçük bir grupla oturup kalkmakta maneviyatını da zahiri gösteri için kullanmaktadır. Şeyh Celâl'in bu hali, manen Sultanımıza ayan olmuştur… Peygamber Efendimiz (sav) Şeyh Celâl'in maddi manevi düzeltilme görevini Sultanımıza vermiştir.


Şeyh Celâl'i huzuruna davet eden Sultan-ı Evliya, Şeyh Osman Nuri (Bağdadî) Hazretleri, Şeyh Celâl'e, Peygamber Efendimizden (sav) almış olduğu görevi söyleyip kendisine şunları söylemiştir.


“Celâl, bu senin son şansın! Cenabı Hak seni Evliyalar meclisinden tart edecek! Bu yapmış olduğun hareketler, seni Evliyalar meclisinden silecek hale getirmiş. Kendine çeki düzen vermezsen çok zelil durumlara düşeceksin! Celâl, yum gözünü! Manen ne haldesin Mevlâ sana halini ahvalini gösterecek.” Buyurmuştur. 


Duydukları karşısında büyük panik yaşayan Şeyh Celâl hemen gözlerini yummuştur… Âdem'den Mahşere kadar, Evliyaların manevî mertebelerine göre yazılı olduğu isimleri ile karşılaşmıştır. Manevi görüntüde, büyük bir ağacın dalları ve yaprakları var… Ağaç yapraklarında manevî makamlarının büyüklüğüne göre evliyaların isimleri yazılı… Evliyaların isimleri ve manevi mertebeleri; ağaç yapraklarının en üstünden aşağıya doğru yazılmış… Şeyh Celâl'in ismi; en alt dalın yaprağına yazılıdır ve o yaprak da sararıp solmuştur, düşmek üzeredir… Manen bu manzarayı seyreden Şeyh Celâl’in dizleri çözülmüştür ve ayakta kalmaya mecali kalmamıştır. Şeyh Celal; korkudan tirtir titremektedir. Sultanımız Şeyh Celal’e; 


“Celal, durumun bu! Yapacağın en küçük yanlış bir harekette, o manevî ağaçtan aşağı düşeceksin! Bu da senin sonun olacak!” deyince, Şeyh Celâl ağlayarak Sultanımızın ayağına kapanıp;


“Efendi Hazretleri, beni himmetinden mahrum etme! Ceddinin hürmetine elimi bırakma! Şayet elimi bırakırsan Allah korusun delâlete giderim...” demiş ve hıçkıra hıçkıra ağlamıştır. Efendimiz; Şeyh Celâl'e dini ve namusu üzerine yemin ettirip söz aldıktan sonra kendisine;


“Git ölü gönüllere emek çek! Kalan ömrünü, din dairesinden çıkan insanlara ayır ve onların Hak ve hakikat ile tanışmalarını sağlayarak günlerini geçir.” Buyurmuştur. Şeyh Celâl; defalarca Sultanımızdan özür dilemiş, Sultanımızın hürmetle elini ayağını öpmüş, Sultanımızın huzurundan saygıyla ayrılmıştır.


İstiklâl Harbi'nin bütün şiddetiyle devam ettiği yıllar… Bölgedeki huzur ve sükûnu sağlamak için Efendimiz, gecesini gündüzüne katarak azamî gayret sarf etmekte… Sultanımız; Diyarbakır’daki ilçeleri, köyleri, ağaları, beyleri ziyaret edip maddi manevi bölgenin huzurunu sağlamaktadır. Sultanımızı yakinen tanıma fırsatı bulan bölge halkı, Sultanımızın maneviyatına hayran olmuştur. Sultanımız Diyarbakır’da çok yoğun günler geçirmiş, çoğu gece uyumayıp üç saatlik bir istirahatle yetinmiştir… 


Efendimiz; bölgedeki huzurunu bozan çapulculara, çok ağır askeri darbeler vurmaktadır. Sultanımız; Devlete vergi vermeyenleri, asker kaçağı olan aşiretleri kıskaca alıp Devletin ağırlığını kendilerine hissettirmiştir. Devletin alacağı vergileri, kuvvet kullanarak kendilerinden tahsil etmiştir. Kolordu Kumandanı; iki günde bir, bölgedeki gelişmelerle ilgili Sultanımızdan bilgi almaktadır. Kolordu Kumandanı, Sultanımıza çok derin bir sevgi, saygı göstermektedir. Kolordu Kumandanı, üstün başarılarından dolayı, Sultanımızın alnından öpüp kendisine şöyle seslenmiştir…


“Ordunun Genç Osman'ı diyen Kara Vasıf Paşa ne kadar doğru söylemiş! Osman Bey, sen Mevla'nın yeryüzündeki gölgesisin! Sensiz geçen günlerim boş geçmiş! Ben, seni doğuran anaya kurban olayım!” 


Aylar hızla geçmektedir… Sultanımız; Diyarbakır halkı tarafından çok sevilmiştir…  Tarikata intisap edenlerin sayısı her geçen gün artmaktadır… Efendimiz; boş kaldığı zamanlarda, tarikata yeni intisap eden dervişlerine söz sohbet etmekle, zikir yaptırmakla günlerini geçirmiştir. Sultanımızın Diyarbakır’a gelişinden üç ay sonra, İstiklâl Harbi zaferle sonuçlanmıştır. Necip Türk halkı; bütün maddî imkânsızlıklara rağmen, dünya devi ordularına karşı büyük bir zafer kazanmıştır. Genelkurmay Başkanlığı, İstiklâl Harbinin bitiminden çok kısa bir müddet sonra, Sultanımızı ve Kolordu Kumandanını, üstün başarılarından dolayı İstiklâl Madalyası ile ödüllendirmiştir.


Sultanımız; vatanımızın kurtuluşunda maddi manevi çok büyük emekler sarf etmiştir. Bunun karşılığını da almıştır. Bugünkü Anadolu Topraklarında, yüz binlerce insan, Efendimizin tarikatına intisap edip Hak ve hakikatle tanışmıştır.


Kaderi ilahi gereği Sultanımız, ikinci eşi olarak Nigar Validemizle evlenmiştir. Nigar validemiz, aslen Haleplidir… Efendimizin son çocuğu olan Fatma Sadiye annemiz Nigar validemizin kızıdır. Sultanımız, evlâtları içinde, en fazla Sadiye annemizi sevdiğini defaten söylemiştir… (Sadiye annemiz; kendi isteğiyle evlenmemiştir. Kabri Yozgat'ta, Sultanımızın türbesinin içindedir… Hüvel Baki…)


Makale; Gavsul-sakaleyn Es-Seyyid Şeyh Osman Nuri Hazretlerinin torunu Es-Seyyid Osman Nuri Ölmeztoprak tarafından, Şeyh Osman Hazretlerinin oğulları Es-Seyyid Muhammed Arif ve Es-Seyyid Muhammed Latif Efendinin nakilleriyle kaleme alınmıştır.


HIZIRLA YOLCULUK

© Hizirla Yolculuk 2021-2023
bottom of page