Gavs’ul-sakaleyn Es-Seyyid Şeyh Osman Nuri Hazretlerinin Yaşam Serüveni ve Kerametleri
ŞEYH OSMAN NURİ HAZRETLERİ, CANI KADAYIF ÇEKEN ASKER VE FENAFİ ŞEYH MAKAMINA YÜKSELEN MARDİNLİ MEHMET AĞA…
Diyarbakır Kolordu Komutanının yanından ayrılan Şah-ı Evliya, Sultan, Şeyh Osman Nuri (Bağdadi) Hazretleri, yanında emir erleri ile birlikte eve varınca; hane halkı, Mardin'den Diyarbakır’a gelen dervişanlar saygı ve hürmetle Sultanımızı karşılamışlardır. Mehmet Çavuş, Sultanımıza kısa bir durum değerlendirmesi yapıp ev eşyalarının yerleştirildiğini, emrettiği üzere yemek hazırlığının yapıldığını tek eksiklerinin Efendi Hazretleri'nin cemalini zahiren görmek olduğunu söyleyip Sultanımızın elini öpmüştür.
Sultanımız “Mehmet Çavuş, Allah, (cc) Peygamber senden razı olsun.” dedikten sonra gülerek “Bizim kasap Seydi Ahmet yemeği hazırlatmış seni bekliyor sabırsızlıkla. Hadi bekleme, yanına da iki tane emir eri al ve hızla Seydi Ahmet'in yanına git!” Talimatını vermiştir. Emri alan Mehmet Çavuş, iki emir erini yanına alıp kasap Seydi Ahmet’in dükkânına doğru yola koyulmuşlardır. Mehmet Çavuş, Efendi'nin yanından ayrılırken gönlünden şu sözler geçmiştir:
“Ne büyük ne güzel yaratmış seni yaratan… Senin bastığın topraklara kurban olayım Sultanım.” Deyip Sultanımızın huzurundan ayrılmıştır.
Efendi Hazretleri; yolculuk boyu kendisine refakat eden dervişlere tekrar teşekkür ettikten sonra harem tarafına geçip evin yerleşimini zahiren teftiş etmiştir. Daha sonra analar anası büyük evliya Ayşe Validemize dönüp “Emmi kızı, hayatın hep yorgunlukla ve ezilerek geçti; ama unutma ki birçok Allah (cc) dostunun rızasını aldın. İnşallah senin dinlenmen öteki âlemde olacak. Senin manevi makamına birçok Veliyullah gıpta ile bakmaktadır. Ben senden razıyım, Allah (cc) ve Peygamber Efendimiz de senden razı olsun.” Deyince Ayşe Validemiz:
“Efendi, dünyam da ahretim de sensin. Bu can her iki cihanda da sana feda olsun. İnşallah bu âlemden senin gönlünü kırmadan ayrılırsam kendimi bahtiyar addederim.” Demiş ve eğilerek Sultanımızın ayaklarını öpmüştür.
Bu kısa diyalogdan sonra Sultanımız, Ayşe Validemize dönüp “Ayşe Hatun, günlerdir yollardasın yorgunsun; ama senden küçük bir ricam var. Emir erlerinden birinin canı tatlı çekmektedir ve manen bize müracaat etti. Sen büyük bir velisin, benim canım tatlı istiyor. Hem param yok hem de vatan görevi yapıyorum askerim. Bu askerin hatırı için bizimle birlikte gelen arkadaşlarla birlikte biz de tatlı yiyelim.” Diyor deyince, Ayşe Validemiz:
“Efendi, bu can bu tende bulunduğu müddetçe senin emrine amadeyim. Hangi tatlıyı emredersen onu yapayım.” Deyince, Sultanımız “ Ayşe Hatun, askerin canı kadayıf çekiyor, onu yap inşallah! Askerin gölünü alırsan Allah da senden razı olur.” Buyurunca, Ayşe validemiz Sultanımıza “ Efendi, malumunuz, kadayıf yapmam için evde malzeme yok… Kadayıf almaları için birilerini çarşıya gönder. Malzemeyi alsınlar, himmetinle ben yemekten sonraya kadayıfı kavuştururum.” deyince Efendi Hazretleri gülerek “Ayşe, ben derviş yetiştirdim. Kafanı yorma. Şu an seninle konuşmamızı Mehmet Ağa manen duydu. Mevla, Mehmet Ağa'nın gözünü ve kulağını açtı. Uzaklar Mehmet Ağa'ya yakın oldu. Kasap Seydi Ahmet'e bizim konuşmamızı nakletti. Şu an yemeği bir at arabasına koydular ve kadayıfçıya doğru gidiyorlar. Kadayıfın şekerini de alıp on beş yirmi dakika içerisinde burada olurlar. Sen hazırlıklarını yap. Ateşi yak ve bekle.” deyince Ayşe Validemiz gülerek “Emmioğlu, sana hanım olmak çok ayrı bir güzellik, her daim Yüce Yaradan'a şükrediyorum.” Deyip Sultanımızın huzurundan ayrılmıştır.
Yol yorgunu olan Evliyalar Şahı Sultanımız, kısa süreliğine istirahat etmek için bir kenara uzanmıştır ve buyurduğu gibi yirmi dakika sonra Mehmet Ağa, Kasap Seydi Ahmet Efendi ve emir erleri yemekle birlikte tatlının malzemelerini de alıp eve varmışlardır… Validemiz, gelen yemekleri servis yaptıktan sonra kadayıf tatlısı yapmaya koyulmuştur. Bu esnada, yemekten ayaküstü bir kaç lokma alan Mehmet Ağa, yardım etmek üzere Ayşe Validemizin yanına gelmiştir. Ayşe Validemizle, büyük kızı Münire Annemiz, tatlının hazırlığını yapmaktadırlar. Mehmet Çavuş, (Mehmet Ağa) Ayşe Validemize “Analar anası, müsaadeniz var mı ben de sizlere yardım edeyim.” Deyince, Validemiz:
“Mehmet, sen yol yorgunusun… Neden karnını doyurmadın?” Deyince Mehmet Ağa, “Ana, Efendimden ve sizlerden yarın zahiren ayrılacağız. Gönlümü derin acılar kapladı. Değil yemek yemek, vallahi nefes almakta bile büyük güçlük çekiyorum.” Deyip ağlamıştır. İstirahatini yarıda kesen Sultanımız mutfağa gelmiş, Mehmet Ağa'nın omzuna elini koyup “Mehmet oğul üzülme! Uzaklar sana yakın oldu. Sen bu civardaki dervişlere sahip ol! Gerisini bize bırak inşallah. Zahiren de yanımıza sık sık gelir gidersin. Öbür türlü de gözünü kapattığın anda, sen dünyanın bir ucunda ben de diğer ucunda olsam bile, anında sana gelir kavuşurum. Evet, ben de sizlerden ayrılacağım için müteessirim; ama Mevla'nın bana yüklemiş olduğu maddi ve manevi hizmetleri yapmam gerekiyor…” Deyince manevi hal sahibi olan Mehmet Ağa cezbeye gidip bayılmıştır. Yere yığılan Mehmet Ağa'nın başına elini koyan Efendimiz “Ayşe Hatun, Mehmet Ağa Fenafi Şeyh makamında… Mehmet’e bu ayrılık ölümden zor geliyor.” Buyurmuştur.
(BİLGİ NOTU: Fenafi Şeyh makamına yükselen derviş, şeyhine âşık olur. Dervişin gölünde Şeyhi'nden başkasına sevgi kalmaz. Bu makama yükselen derviş her an Şeyhi ile manen beraber olur. Fenafi Şeyh makamından sonra, Fenafi Resul Makamı gelir. Bu makamdaki derviş, Peygamberimizin ruhaniyetine âşık olur. Ondan başkasına sevgi besleyemez. Bu makam, halifelik makamıdır, derviş halifelik makamına yükselir. Derviş her nereye baksa Resulullahın cemalini görüp sedasını işitir. Fenafi Resul'den sonra Fenafillâh Makamı gelir. Bu makama; yalnızca irşat olacak veliler yükselebilirler. Çalışmayla bu makama çıkılamaz. Bu makamda derviş halife makamına yükselir ve bu makama yükselen derviş manen Cenab-ı Hak'ın nurunu görüp O’na âşık olur ve Yüce Allah'ın (cc) sesini duyar, irşat olur .)
Kısa müddet sonra ayılıp kendine gelen Mehmet Çavuş, huzurda böyle boylu boyunca yere uzandığı için Sultanımızdan af dilemiştir. Efendimiz “Mehmet, bu makamda uzun müddet kalma! Fenafi Resul makamına çıkasın inşallah!” Deyip hep birlikte, yemek yiyen dervişlerin yanına geçmişlerdir. Efendi Hazretleri bir müddet sohbet ettikten sonra Ayşe Validemiz tatlıyı hazırlamış ve emir erleri, Efendi'den aldıkları talimatla tatlı servisi yapmışlardır. Gecenin ilerleyen saatine kadar söz sohbet edilmiş ve kısa bir istirahatten sonra sabah namazını cemaate kıldıran Efendimiz, sabah kahvaltısından sonra heyeti Mardin'e yolcu etmiştir…
Makale; Gavsul-sakaleyn Es-Seyyid Şeyh Osman Nuri Hazretlerinin torunu Es-Seyyid Osman Nuri Ölmeztoprak tarafından, Şeyh Osman Hazretlerinin oğulları Es-Seyyid Muhammed Arif ve Es-Seyyid Muhammed Latif Efendinin nakilleriyle kaleme alınmıştır.
Hizirlayolculuk.com