Gavs’ul-sakaleyn Es-Seyyid Şeyh Osman Nuri Hazretlerinin Yaşam Serüveni ve Kerametleri
MARDİN DERİK’TE, ŞEYH OSMAN NURİ HAZRETLERİNİN TAHSİLDARA SÖYLEDİKLERİ…
“Evladım, hanımına karşı çok sert davranıyormuşsun… Sebepsiz yere de ara sıra dövüyormuşsun ve günlerdir de senden küçük bir isteği olmuş onu da yapmamışsın!”
Sahibüzzaman, Kutbû'l Devran, Sultanı Evliya, Es-seyyid, Şeyh Osman Nuri (Bağdadi) Hazretleri Mardin/ Derik’te Mehmet Ağa'nın davetinden sonra, ailesi ile eve dönmüş ve geceyi kendi evinde geçirdikten sonra sabah mesaisine başlamak üzere şubeye gitmiştir. Makamına geçtikten sonra gelecek vergileri tahsil etmek üzere görevlileri kendi makamına davet etmiştir. Emir erlerine bol miktarda çay demlemelerini emredince görevli tahsildar “Kumandanım, bu kadar çayı telef etmeyin; onların sözlerine de inanmayın, onlar söyledi ve eve gidince de unuttular, sizden önce de aynı şekilde davrandılar.” Deyince, Sultanı Evliya, sert bir ifadeyle tahsildarın sözünü kesmiş ve “Sen beni kimle karıştırıyorsun? Az sabırlı ol, bir kaç saat içinde olacakları gözlerinle göreceksin, kulaklarınla da duyacaksın! O aleyhinde konuştuğun insanların çoğu şu an yoldalar, bir kısmı da eksiklerini ikmal etmek için koru komşudan temin etmek üzere gayret sarf ediyorlar. Birazdan vergilerini yatırmak üzere insanlar kuyruk olacaklar, inşallah biz de o insanlara kuru bir çay ikram edeceğiz…” Diye çıkışınca tahsildar mahcup olmuştur. Tekrar tahsildarın mahcubiyetini giderip gönlünü almak isteyen Sultanımız sözlerine şöyle devam etmiştir. “Oğlum biz Hakk’ın Lütfü ile neler olacağını önceden görürüz! Bize kılavuzluğu Hazreti Ali yapar. Kılavuzun Aliyel Mürteza olursa, yolun Hakk’a gider.” demiş ve gülümsemiştir.
Tahsildara devamla şunu söylemiştir. “Evladım, hanımına karşı çok sert davranıyormuşsun… Sebepsiz yere de ara sıra dövüyormuşsun ve günlerdir de senden küçük bir isteği olmuş onu da yapmamışsın.” Deyince, tahsildarın içinden şunlar geçmiştir: “Acaba kumandan bunları kimden duydu?” Sultanı Evliya gülerek, “ Allah (cc) haber veriyor, Allah (cc)!” demiş ve hanımının o küçük isteğini de elini cebine sokup cüzdanını çıkarttıktan sonra söylemiştir. Evladım, hanımın aylardır senden bir fistan (entari) istiyordu. Sen de başından savıyor “Maaşlarımızı alamadık, alırsam alacağım…” diyerek hanımını geçiştiriyormuşsun. Hâlbuki esnafın yanın da bir fistan alacak kredin vardı; ama asıl niyetin hanımını yıldırıp babasının evine dönmesini sağlamak; çünkü dul bir kadınla evlenmek istiyorsun o da “Hanımını boşa ki seninle evleneyim.” diyor. Senin küçük şeylerden kavga çıkartma sebebin bu. Al şu parayı hanımını ve çocuklarını giydir, onlar sevinirse Mevla'da bizleri sevindirir. O dul kadına gelince, evladım onun kaderi sende değil. Kısa zaman sonra buradan uzaklara gelin olup gidecek, senin ona yedirdiğin altınlar da boşa gidecek…” Deyince tahsildar içinden “Biz birbirimizle evleneceğimize Kur'an üzere yemin ettik, bu mümkün değil…” diye geçirince:
“Evladım senin kadere imanın yok! Hem de o sevdiğin kadının Kur'an'la hiç alakası yoktur.” deyince Tahsildar Sultanımızın elini öpüp kendisine verdiği parayı almış ve cebine koymuştur. Sultanımız “Evladım evdeki hanımına vicdanlı ve merhametli davran; çünkü hanımın takva sahibi imanlı bir kadındır.” Buyurmuştur. Sultanımız tahsildara “Sen çayından iki yudum alacaksın, üçüncü yudumu almak üzere bardağı ağzına götürürken bizim Mehmet Çavuş sizin ifadenizle Mehmet Ağa, kapıdan içeri girecek ve “İnşallah benden evvel kimse gelmemiştir.” Diyecek, buyurmuşlardır. Bu yaşanan olaylar tahsildarı sersemletmiştir. Çünkü hanımıyla arasında geçenleri söylemesi ve diğer olacakları bildirmesi tuhaf gelmiştir. Emir eri çay tepsisi ile içeri girmiş ve Sultanımızdan başlayarak çay servisini yapmış ve dışarı çıkmıştır. Efendi Hazretleri'nin buyurduğu gibi tahsildar çayından iki yudum almış üçüncü yudumu almak üzere bardağı ağzına götürürken kapı vurulmuş ve emir eri ön de Mehmet Ağa arkada birlikte içeri girmişlerdir… Mehmet Ağa, Sultanımızın elini öpmek üzere uzanırken “İnşallah benden önce gelen olmamıştır…” diyerek gülümsemiştir. Bu olanlardan sonra tahsildar hayretler içinde Mehmet Ağa'ya olanları söylemiştir. Mehmet Ağa da “Hâşâ Efendi'den, gafil adam! Daha ne bekliyorsun, sen de intisap et ve nefsinin şeytanın elinden yakanı kurtar.” deyince, Efendi gülmüş ve “O diğer söylediğim şeyi bekliyor. Dul bir kadına gönül vermiş; eğer o dediğim de çıkarsa daha sonra gelip intisap edecek.” deyince Mehmet Ağa tahsildara dönerek “Öyle ise sana yazıklar olsun!” deyince, Efendi Hazretleri araya girmiş ve “Mehmet, onun daha bir kaç gün zamanı var. Kadının gittiğini haber alınca üzgün bir şekilde intisap etmek için beni arayacak. O gün beni bulamayacak; çünkü ben Derik'in dışında olacağım, sen ders tarif edeceksin, ısrar etme!” buyurmuştur. ( Not: Tahsildarın evlenmeyi düşündüğü dul kadın, Diyarbakır’ın köylerinden birinde yaşayan bir erkekle kaçmış, tahsildar, o dul bayanla evlenememiştir.)
Emir eri, Mehmet Ağa'ya da çay getirmiştir. Mehmet Ağa “Ben, Efendi'nin huzurunda çay içemem.” Deyince, Sultanımız emir erine gülerek, “Mehmet sen burada derviş olarak değil, vergisini gülerek devletine ödeyen vatandaş olarak bulunuyorsun!” Deyince, Mehmet Ağa ağlayarak ayağa kalkmış, “Efendi, kölen olayım öyle ise müsaade et çayımı dışarıda askerlerin yanına gidip orada içeyim.” Deyince Sultanımız müsaade etmiş ve ağzından şu cümleler dökülmüştür, “Ne tatlı ve güzel bir yol… İntisap edince dervişin ilk kazandığı vasıf edep ve hayâ oluyor.”
Bu esnada, Derik halkından vergi borcu olanlar, ağır ağır gelmeye başlamıştır. Sultanımızın önceden buyurduğu gibi kısa zaman sonra kalabalık artmış, kuyruk olmuş, askerler halkı sıraya sokmuşlardır. Tahsildar bu manzarayı da gözü ile görmüştür ve kendi kendine de “Hayret bir şey! Dün korkumuzdan bu adamların şerrinden değil vergi istemek, kapılarının önünden geçemiyorduk. Bu gün ağalar, beyler sıraya dizilmiş gülerek vergilerini ödüyorlar; yetmezmiş gibi bir de Şube Reisinin elini öpüyorlar. Olanları gözümle görüyorum kulağımla duyuyorum ama yine de inanasım gelmiyor. Acaba ben rüyamı yoksa hayal mi görüyorum?” Diye mırıldanınca, Şahı Evliya, “Evladım, siz istemeyi becerememişsiniz; yoksa bu insanlar bu kadar bekletmezlerdi, devlete olan borçlarını öderlerdi.” Diye gülerek kendisine karşılık vermiştir. Tahsildar, “Kumandanım, vallahi değil vergi istemek, bunların bulunduğu yerden salâvat ile geçerdik ki bize ve çocuklarımıza zarar vermesinler…” Deyince, vergisini ödeyen vatandaşlardan, yörenin söz sahibi ağalarından bir tanesi, “Sen şube Reisine dua et. Yoksa bu gördüğün manzarayı ne hayalinde ne de rüyanda göre bilirdin.” diye tahsildara karşılık vermiştir. Sultanımızın emrettiği üzere Derik halkı üç gün içinde borcunu ödemiştir. İmkânı olmayanlara da Efendi Hazretleri mahsul zamanına kadar müsaade etmiştir. Hulasayı kelam ilçenin ve köylerin vergisini eksiksiz tahsil etmiştir.
Şahımız, topladığı vergileri; hem askerden hem de bölgeyi iyi bilen insanlardan oluşan korumalarla tahsildarların eşliğinde Mardin’e naklettirmiştir ve yetkili kurumlara teslimat yapılmıştır. Üç gün içinde vergi tahsilâtının ağırlıklı bölümü bittikten sonra, asker kaçaklarının teslimatına sıra gelmiştir. Ağalar ve aşiret reisleri, askerliğini yapmamış olan insanları ve çocuklarını kafileler halinde getirip teslim etmeye başlamışlardır. Sultanımız da ihtiyaç olan yerlere teslim olan askerleri sevk etmiştir. Derik'in ağalarından bir tanesi, bir akşamüstü evde istirahat buyuran Efendimizi ziyarete gelmiştir. Eve hizmet eden emir eri, Sultanımızın huzuruna gelmiş ve destur istemiştir. Sultanımız da: “ Misafiri kapıda bekletmeyin misafir odasına alın!” Talimatını vermiştir.
Gelen Ağa'nın tek oğlu vardır… Sultanımız, onun da askerlik görevinin geldiğini, oğlunu getirip şubeye teslim etmesini kendisine söylemiştir. Oğlan tek olduğu için çok nazlı ve kıymetlidir… Gelen Ağa; Sultanımızdan, oğlunun Derik'te ya da Derik'e yakın askeri birlikte vatani görevini yapmasını istirham etmeye gelmiştir. Yalnız, gelirken karşısındaki O Yüce Sultanı tam tanıyamadığı için yanlış yapmış, Sultanımıza hediye adı altında rüşvet getirmiştir. Getirdiği rüşvetler ise şunlardır: İki yaşında saf kan bir Arap atı, yüz Reşat altını ve külliyatlı miktar da ipekli kumaşlar… Ağa; oğlunun yakın bir yerde askerlik yapmasını Sultanımızdan istirham ettiğini söyleyip hediye görünümlü rüşvetleri çıkarınca, Efendimiz “Bu rüşveti; hediye perdesi adı altında getirmeden önce, edeplice gelip bizden rica etseydin belki bir şeyler yapabilir, yardımcı olurdum; ama edepsizlik yapıp hediye adı altında rüşvet getirdiğin için oğlunu Edirne askeri birliği emrine gönderiyorum.” Buyurmuş, hediye diye getirdiği rüşvetleri de alıp gitmesini ve oğlunu da yarın şubeye getirip teslim etmesini emretmiştir. Ağa mahcup bir hal ile huzurdan ayrılırken ağzının içinde de şu cümleleri gevelemektedir:
“Sana boynum kıldan ince… Sen olma, gelsin Sultan Abdülhamid elimden alabiliyor mu?” Deyince Efendimiz Ağa'ya hitaben, “Adamlığı öğreneceksiniz! Dine, ahlaka ve kanunlara uymayan her şeyden uzak durmayı inşallah bu beldeye çok yakında öğreteceğim! Hanımın bu habere çok üzülür, ona da benden selam söyle! Oğlun salimen gidip dönecek üzülmesin! ( o yıllarda askerlik hizmeti beş yıldır) Askerlik dönüşünde oğlun evlenecek sen de hanımın da torunlarınızı göreceksiniz. Epey de uzun yaşayacaksınız.” Buyurmuştur. Ertesi gün Ağa, oğlunu getirip teslim etmiştir ve Efendi'nin buyurduğu şekilde Edirne'ye sevki yapılmıştır. Sultanımız kısa sure içerisinde firari askerleri de toparlayıp asker etmiştir. Bununla birlikte Derik kazası huzurlu günlere kavuşmuş yol kesme, soygun, ırza, namusa, tasallut vb. suçlar, yok denecek kadar azalmıştır. Suç işleyenler de çok kısa sürede yakalanıp mahkeme huzuruna çıkartılmıştır. Hakk’ın Nuru, Şeyh Osman Nuri (Bağdadi) Hazretleri Allah’ın izniyle Mardin / Derik'e, dünya ve ahiret huzurunu getirmiştir…
Makale; Gavsul-sakaleyn Es-Seyyid Şeyh Osman Nuri Hazretlerinin torunu Es-Seyyid Osman Nuri Ölmeztoprak tarafından, Şeyh Osman Hazretlerinin oğulları Es-Seyyid Muhammed Latif ve Muhammed Arif Ölmeztoprak’ın nakilleriyle kaleme alınmıştır.
Hizirlayolculuk.com