top of page

Sadaka

“Sadaka vermekten yana eliyle cebi arasındaki mesafe uzaklardan da uzak olanlar; zahiri- batıni binbir türlü bela ve musibetin elinde inim inim inleyerek bu dünyadan göçüp gitmeye mahkûmdurlar…” (Ferhat Saul Aaron)


Âlemlerin Rabbi olan Allah, yeryüzünde kulların rızklarını ezeli ilmiyle taksim etmiştir, rızkın azlığını ve çokluğunu bir sınav vesilesi kılmış. Rızkın kolay ya da güç kazanılması dahi bu hayat sınavının bir parçası…


Acaba kazancımızın tümü gerçekten de bize mi ait? Buradan, eşimizin ve çocuklarımızın da bu kazançta payı var, dediğinizi duyar gibi oluyorum. Bu, harika bir çıkarım. Kazandığınız rızkta, eşinizin ve çocuklarınızın da rızkları var elbette. Allah, eşinizin ve çocuklarınızın rızkını dahi sizin aracılığınızla onlara gönderiyor, sizi vesile kılıyor.


Peki, acaba kazancımızda ailemizden başkalarının rızkı olabilir mi? Bizce evet, kazançlarımızda başkalarının da rızkları var. Âlemlerin Rabbi olan Allah, başkalarının rızkını da bizim kazancımızın içine yerleştirmiş. Bunu onlara vermeyi de bir sınav vesilesi kılmış…


Sadaka, akılın estiğinde sokaktaki dilencinin eline lütfedip birkaç lira tutuşturmak değildir. Aylık kazancından, düzenli olarak fakir fukaranın hakkını çıkarıp onlara vermektir. Gerçek sadaka budur…


Aylık kazançlardan sadaka verilmezse ne olur? Belalar, fitneler, kazalar, iftiralar, şiddetli geçimsizlik, çok değişik fiziksel rahatsızlıklar patlak verir. Aynı zamanda ruhani hastalıklar yağmur gibi üzerinize yağar. Bunalım, korku, kaygı, cinnet, evham, iç huzursuzluğu, hayattan zevk alamama, mutsuzluk, oflayıp puflama, şiddetli, manevi bir ağırlık altında ezilip durma, aile içi kavga ve huzursuzluklar gibi hoş olmayan haller baş gösterir…


Yemeklerin lezzeti ortadan kalkar… Daha buna benzer binlerce şey…

İnsan doğası gereği cimridir, asla hiç kimseye bir şey vermek istemez… Bu tarz kişilerden çoğu, namazlarını kılarlar, oruçlarını tutarlar, ibadetlerini yaparlar; ama iş sadaka vermeye gelince ellerinden avuçlarından hiçbir şey çıkarmak istemezler. Öyleleri de var ki eşi çalışıyor, kendisi çalışıyor; yıllar geçmesine karşın hiçbir kimseye bir kuruş dahi vermiyorlar… Yiyip içip biriktiriyorlar…


Bazıları da Cuma namazı sonrasında camii önünde dilenen kimselere birkaç kuruş vererek sadaka yükümlülüklerini yerine getirdiklerini sanıyorlar…


Buradan şöyle bir soru akla gelebilir. Fakir olan ya da asgari ücretle geçimini zor sağlayan biri de sadaka vermeli midir? Evet. Böylesi kimselerin vereceği bir lira dahi Allah indinde oldukça değerlidir.


Kendileri de muhtaç oldukları hâlde yiyeceklerini yoksula, yetime ve esire ikram ederler ve: «Biz size, sırf Allah rızası için ikram ediyoruz. Sizden ne bir karşılık ne de bir teşekkür bekliyoruz. Biz, çetin ve belâlı bir günde Rabbimizden korkuyoruz.” Derler. Allah da onları, o günün fenalığından korur, yüzlerine nur, gönüllerine sürur bahşeder.” (Son Ahit Kuran’ı Kerim, İnsan 76/8-11)


“Ya Resûlallah! Hangi sadaka daha faziletlidir?” diye sordu. Allah Resulü: “Malı az olan kişinin imkânı nispetinde verdiği sadakadır. Vermeye, bakmakla yükümlü olduğun kişilerden başla!” buyurdu. (Ebu Davud, Zekât, 40/1677)


Sadakayı herkes görecek şekilde vermekte hiçbir sakınca yoktur. Yani eşin, dostun, arkadaşın sadaka verdiğini görebilir… Ancak sadakanın makbul olanı hiç kimseye bildirmeden verilen gizli sadakadır.


“Sadakaları açıktan verirseniz ne güzel! Fakat onları fakirlere gizlice verirseniz, sizin için daha hayırlı olur ve Allah bu sebeple bir kısım günahlarınızı affeder. Allah, yaptığınız her şeyden haberdardır.” (Son Ahit, Kuran'ı Kerim, Bakara 2/271)


Sadaka vermek için bir başkasını vekil tayin etmek pek de doğru bir davranış değil… Şayet başka bir ülkede yaşıyorsanız o başka bir şey… Böylesi durumlarda güvendiğiniz herhangi bir İslami vakfa, fakirlere iletmeleri için sadaka gönderebilirsiniz… Afrika’ya ya da başka bir Müslüman ülkeye…


Gizlice verilen sadakaya riya karışmaz. Gizli sadaka vermeyi sürdürenleri Âlemlerin Rabbi olan Allah feci bir şekilde ölmekten korur… Bu, kesindir.


"Yoksula kendi eliyle sadaka vermesi, kişiyi kötü ölümden muhâfaza eder." (İbn-i Sa’d, III, 488; Ebû Nuaym, Hilye, I, 356; Beyhakî, Şuab, V, 131/3188; Heysemî, III, 112)


Sadaka malı eksiltmez, aksine artırır… Burada şöyle bir sual hatıra gelebilir:


“Şu kadar maaşım vardı… Şu kadar sadaka verdim. Bal gibi de para eksildi. Hani sadaka malı eksiltmezdi? Bu bir çıkarım; ancak gerçeklikle uzaktan yakından ilgisi yok. Âlemlerin Rabbi olan Allah, sadaka verenin mallarına, kazancına bereket verir. Başka yerlerden rızk kapıları açar. Bu bir artırmadır. Kendine, eşine, çocuğuna gelecek olan kazaya, belaya sadaka engel olmuştur. Bundan o kimsenin haberi yoktur… İşte bu da bir artırmadır…


“Allah faizi eritir, bereketten mahrum kılar; buna karşılık sadakaları artırır. Allah, inatçı nankörleri ve günahta ısrar edenleri sevmez.” (Son Ahit, Kuranı Kerim, Bakara Suresi 2/ 276)


Mallarını Allah yolunda infak edenlerin örneği yedi başak bitiren, her bir başakta yüz tane bulunan bir tek tanenin örneği gibidir. Allah, dilediğine kat kat arttırır. Allah, ihsanı bol olandır, bilendir.” (Son Ahit, Kuranı Kerim, Bakara Suresi 261)


Sadaka kime verilmeli? Sadaka, yüzsüzlük ederek sokak sokak dolaşıp dilenenler için değildir. Bir köşeye çekilmiş boynunu bükmüş fakirler müstesna…


“Sadakalar, kendilerini Allah yolunda adayan fakirler içindir ki, onlar, yeryüzünde dolaşmaya güç yetiremezler. İffetlerinden dolayı bilmeyen onları zengin sanır. Ama sen onları yüzlerinden tanırsın. Yüzsüzlük ederek insanlardan istemezler. Hayırdan her ne infak ederseniz, şüphesiz Allah onu bilir.”  (Son Ahit, Kuranı Kerim, Bakara Suresi 273)


Sadakanın zekât gibi beli bir tutarı var mıdır? Hayır. Bil ki sadaka fakirin eline geçmeden önce Âlemlerin Rabbi olan Allah’ın eline geçer… Sadaka vermekten yana kazancını ne saç savur ne de elini sıkıp cimrilik et… Orta bir yol tutup gitmek en iyisidir. Allah’ın eline geçtiğini düşünerek sadaka ver…


Sadaka aylık verilebileceği gibi yıllık olarak da verilebilir. En iyisi aylık verilen sadakadır…


Sadaka zahiri ve batini bütün felaket ve musibetleri defeder. Ömrü uzatır. Günahları siler. İmanla cennete gitmeye vesile olur. Feci bir şekilde ölmekten kişiyi muhafaza eder. Aile huzuru ve saadeti getirir…


Burada şöyle bir soru hatıra gelebilir: “ Zekât mı sadaka mı daha büyüktür?


Biliniz ki farz ibadetlerin yanında, sünnet olan nafile ibadetlerin hiçbir değeri yoktur. Şeytan, insanları aldatarak farzları basit gösteriyor. Şeytan, zekâtı verdirmiyor, nafile sadakayı güzel gösteriyor. Farz olan zekât bir deniz, nafile olan sadaka ise denizde bir damla hükmündedir…


Sadaka; bela yıldırımlarını etkisiz hale getiren bir paratoner ve iki cihan saadeti getiren bir mucizedir…


Ferhat Saul Aaron

Hizirlayolculuk.com

© Hizirla Yolculuk 2021-2023
bottom of page