Çözülüyoruz
Başladığı gibi kalmıyor hiçbir şey… Sevgi, arkadaşlık, dostluk her şey zamanla çözülüyor… Bebeklik, çocukluk, gençlik, orta yaşlılık, ihtiyarlık yaş kesitlerinin her birine; değişen duygu durumları eşlik ediyor… Sosyal hayatta olduğu gibi aileler için de bu çözülmeler kaçınılmaz bir son… Bu, yalnızca insana özgü bir durum mu? Değil tabii ki de… Hayvanlar âleminde de durum aynı… Örneğin; bir aslan yavrusunu büyük bir şefkatle büyütür, onunla oynar, sevgiyle yavrusunu okşar, diliyle yalar… Aslan yetişkin olunca, her şey biter… Genç aslan; ailesinden ayrılıp kaderin kendine çizdiği yolda alınyazısını yaşamak zorundadır. Artık o aslan bir yetişkindir, hayatından da kendisi sorumludur. Hayata tutunmak için birçok güçlükle savaşmak zorundadır…
Ricalül gayp velayet dairesinde de işler böyle yürür. Bu yolculukta; dehşetli fitnelerin, belaların, ihanetlerin, hastalıkların elli tonuyla yüzleşip sınanmak kaçınılmaz bir son… Baş döndürücü gelişmeler yaşanır… Ricalül gayp velayet caddesinde yolculuk yapan biri; sevilmeyi, aranmayı, halinin hatırının sorulmasını ummamalıdır… Çünkü bu velayet dairesinde; her insana yetişkin muamelesi yapılır… Ricalül gayp dairesinde olan velilere; peygamberlerin yaşadıkları çileler, belalar “hoş geldin” derler… Bu, cidden çok acıdır; ancak kaçınılmazdır. Bu yolculuktan geriye dönüş yoktur…
Veliler; çilelerin sarmalında Allah’a yürürken, ilk önce aile çevrelerini; daha sonra da sıralı olarak arkadaş çevrelerini tanırlar… Allah’ın verdiği velayet nuruyla bakarlar onlara… Ne görürler? Zikirden yana tembel olduklarını, dünyanın peşine düştüklerini, dünyayı amaç edinmeye bağlı olarak kalplerinin karardığını, çile ve belaların altında kalıp isyankâr olduklarını ve buna benzer daha yüzlerce şeyi…
Kendileriyle aynı yolun yolcusu olan böylesi çevrelerin pek çok sorunları vardır: Aile mutsuzluğu, çocukları, sağlıkları, işlerinin yolunda gitmemesi, hastalıklar, belalar ve daha buna benzer yüzlercesi…
Böylesi kimseler; bu sorunlar yumağı içinde, Allah’ı zikretmeye fırsat bulamazlar… Karardıkça kararırlar, sonra da veli bildikleri insana gözlerini çeviriler… Bazen de iç dünyalarında, o veliyi vefasızlıkla suçlarlar… “Ne biçim veli? Biz, belalar içinde boğuluyoruz… Bize dua edip de bu durumdan kurtulmamıza yardımcı olmuyor! Bizi ne arıyor ne de soruyor…” Kimisi de daha da ileri gidip herhangi bir konuda, haksız olduğunu o velinin yüzüne karşı söyler… Bunun anlamı şudur: “Ben helak olmak istiyorum!” Allah, böylesi kimselerin üzerinden ilahi yardımı kesip kendi halleriyle baş başa bırakır… Daha sonra da hüsrana uğrayanlardan olup kaybederler…
Allah; ricalül gayp velisine; çevresindeki kişileri kesinlikle tanıtır… Kim samimi, kim sahte, kim düzenbaz, kim ikiyüzlü münafık?.. Buna bağlı olarak da o veli, bu çevrelerden hızla uzaklaşıp adeta gayba karışır… Kendilerini arayıp sormaz… Tüm güçleriyle kalplerini dünyaya bağlayıp Allah’ı unuttukları için, o veli de eşzamanlı olarak onları unutur ve umursamaz… Çünkü onlar, artık dünyanın kullarıdırlar…
Her şey çözülüyor, biz de çözülüyoruz… Aynı yolun yolcuları olanlar, bir zaman sonra sevimsiz, itici görünebiliyorlar… Bunun nedeni ne? Allah’la olan irtibatlarını koparıp dünyayı amaç edinmeleri… Çözülen bu çevreler; yetişkin bir birey gibi, artık kendi alınyazılarını yaşamak zorundalar… Velinin kalbinden düşenler; Allah’ın gözünden düşenlerdir… Böyleleri, sararıp solmaya mahkûmdurlar.
Herkes mi çözülüyor? Hayır, Allah’ı sevgiyle ananlar, Allah’ı unutmayanlar, dünyayı amaç edinerek onun peşine düşmeyenler ve velilere saygıda kusur etmeyenler, sıra dağlar gibi yerlerinde hep sabit kalıp çözülmezler… Tıpkı veliler gibi…
Ferhat Saul Aaron
Hizirlayolculuk.com