Menzil eski Şeyhi Raşid Erol’un oğlu Seyyid Fevzettin Erol,“youtube”deki bir sohbet videosunda aynen şunları söylüyor: “Elimizden geldiği müddetçe ruhumuzda kalbimizde ruh olduğu müddetçe, canımızda can olduğu müddetçe, canımızda ruh olduğu müddetçe o aileye (Menzil şeyhlerinin) köle olacağız. Başımızı yere koyacağız, bütün gavs hazretleri çocukları bizim başımıza basıp geçecekler. Yine de Gavs’ın hakkını eda etmemiz mümkün değildir. Biz ve siz de ömrümüz boyunca Gavs’ın evlatlarına kölelik yapacağız, yapmaya da mecburuz üzerimizde farzdır, vaciptir.” demekte. Bilindiği gibi Menzil şeyhinin çocukları seyyid nesilden, konuşmayı yapan Fevzettin Erol da seyyid nesilden. Seyyid Fevzettin Erol, insanları, Menzil şeyhinin evlatlarına kölelik yapmaya davet ediyor, Seyyid Fevzeddin, şeyhin ailesine kölelik yapmanın farz ve vacip olduğunu söylüyor. Kuran ve sünnet ekseninde bu sözleri nasıl değerlendirmeliyiz? Bağlı bir soru, peygamber soyundan gelmek bir üstünlük müdür? Peygamber soyundan gelen seyyidlere karşı nasıl tutum sergilemeliyiz. Seyyid nesilden gelenler kutsallar mı, cennetlik mi? Teşekkürler.(S, Fatma Rana)
Menzil tarikatı, hak bir tarikattır. Biat veren Şeyh Abdulbaki biat vermeye yetkili bir isimdir. Bir önceki sorunuzu değerlendirirken Kuran'ın, sünnetin, bilimin aydınlığında Şeyh Abdulbaki’nin gavs olmadığını, gavsa özel ilmi ledünün zerresine dahi sahip olmadığını söylemiştik. Asaleten görev yapan, tasarrufa yetkisi bulunan hakiki bir şeyh olmadığını, vekâleten biat veren ortalama, normal bir veli olduğunu belirtmiştik. Menzil şeyhi Abdulbaki; gavs olmadığı halde, kendine gavs dedirtiyor. Bu da yalan söyleyip insanları aldatmak ve din istismarcılığı oluyor. Bu sözlerimizin bugün de arkasındayız…
Menzil şeyhi Abdulbaki, gavs olmadığı halde kendine gavs dedirterek doğru bir tutum sergilemiyor. Bir kimse ki şeyh olmadığı halde ben şeyhim, gavs olmadığı halde ben bir gavsım derse cehennemi boylar. Şeyh Abdulbaki, “ben gavsım” sözleriyle gerçek dışı beyanda bulunmaktadır. Bundan dolayı da Allah indinde mesuldür. Kendisine önerim, çakma gavslık sevdasından vazgeçmesidir. Kamuoyuna; gavs olmadığını, biat vermeyle sınırlı bir salahiyetinin bulunduğunu, vekâleten şeyhlik yaptığını açıklamasıdır. Krallar gibi saltanat sürmekten vazgeçip evliyalar gibi mütevazı bir hayat sürme yoluna adım atmasıdır. Böylesi, kendisi için en hayırlısı…
Şeyh es-Sâfî (k.s.) Hazretleri sahte şeyhler için şöyle der:
“Marifet iddia edip, irşat makamına oturanlar; dünya menfaati için gösteriş yapan sahte şeyhlere ve evliyalık taslayanlara yapılacak azap zinakâr kadınlara yapılan azabın yetmiş katı olacaktır.”
Sahte şeyhler, sahte gavslar, hakikat noktasında Allah yolundan meneden kişiler hükmündedirler… Yani müritlerin, halkın ve insanların, hak yoluna girmelerini ve gerçek mürşid-i kâmili bulup ona bağlanmalarına engel olurlar. Kendileri, hakikatte evliyâ, mürşid-i kâmil, gavs olmadıkları halde, halkı kendilerine bağlayarak, Müslümanların hakikî mürşidi kâmili ve hak yolunu bulmalarına engel olurlar. Müminlerin ihlâsla, takvayla Allah’a gidecekleri yolların önüne, birer put gibi dikilirler. Mürşit-i kâmil, gavs olmadıkları halde; irşat makamına oturup şeyhlik, gavslık iddia edenler, hakikat noktasında yol kesen eşkıyadırlar.
Fevzeddin Erol’un, soruda ön gördüğünüz sohbetini dinledim. Peygamber soyuna yakışmayacak seviyesizlikte; İslam’a, sünnete, Kuran’a tümüyle aykırı, utanç verici sözler sarf etmekte… Menzil tarikatının içine düştüğü durumu gözler önüne sermesi bakımından söz konusu sohbet, oldukça ibret verici… Fevzeddin Erol, İslam’a, Kuran’a, sünnete tümüyle aykırı, içi boş, cahilce ve aptalca sözler söylüyor. Kendisine şunları hatırlatırız: “İslam’a aykırı, içi boş bu sözlerinizden dolayı Âlemlerin Rabbi olan Allah’a tövbe etmezseniz, iki cihanda da iflah olmazsınız ve bu küfür sözlerinizden dolayı çetin bir azabı tadarsınız. İyi biliniz ki Menzil şeyhlerinin çocuklarına kul-köle olmak, bunu da farz ve vacip bir ibadet olarak ön görmek İslam’a, Kuran’a tümüyle aykırı olan küfür bir sözdür. Böylesi bir itikat insanı hiç kuşkusuz ki kâfir yapar. Sayın Fevzettin Erol’un, cahilliğin zirvesine tırmanması ve cehaletten ayrılmaması anlaşılabilir bir şeydir; çünkü her insanın dilediği kadar, özgürce cahil olma hakkı vardır. Ancak iş İslam’ın farz ve vacip ibadetlerine gelince, İslam’a fitne sokulunca, burada suspus kalmak kabul edilemez. Çünkü haksızlık karşısında susan dilsiz şeytan olur.
Sayın Erol, Menzil şeyhinin evlatlarına-ki sen de Raşid Erol’un öz evladısın- insanları kul-köle olmaya çağırmanız, kendinize kul-köle olmaya davettir. Çünkü sen de Menzil şeyhinin öz evladısın, seyyidlerdensin. Menzil şeyhlerinin çocuklarına kul-köle olmak farzdır, vaciptir diyerek küfür sözler ediyorsun. Allah hakkında asılsız sözler uyduruyorsun. Böylesi sözler, kuşku yok ki insanı kâfir yapar. Söz konusu davetiniz, insanların size kul-köle olması için az da olsa yararlı olabilir. Ancak iyi biliniz ki bu, sizi iki cihanda da iflah etmez. Sizi, çetin bir azaba götürür. Bunu biz söylemiyoruz, Âlemlerin Rabbi olan Allah söylüyor:
“Ağzınıza geldiği gibi yalan yanlış konuşarak, “Bu helâldir, bu haramdır” demeyin; çünkü Allah hakkında asılsız şey söylemiş olursunuz; Allah hakkında asılsız şey söyleyenler de kesinlikle iflah olmazlar.” (Nahl Suresi, 114. Ayet)
“Az bir faydalanma, ardından onlara elem veren bir azap vardır.” (Nahl Suresi, 114.Ayet)
Kuran’da, İslam’da, Peygamber efendimizin sünnetinde, Menzil şeyhlerinin evlatlarına kul-köle olmak emredilmiyor. İslam’da, Menzilin çocuklarına kul-köle olmanın farz ve vacip olduğuna yönelik bir hüküm ve böylesi bir ibadet şekli de yoktur. Sayın Erol, Allah adına yalan söylüyor, ibadet şekli uyduruyor. Sayın Erol gibilerinin kendilerine kul köle olmaya insanları daveti, bunu dahi farz ve vacip bir ibadet olarak ön görmesi; yalnızca Firavunlara ve Firavunluk yoluna özgüdür... İslam’la uzaktan yakından hiçbir ilgisi yoktur… Sayın Erol, bu küfür sözleriyle; insanlığı İslam’a değil; Firavunlar yoluna davet etmektedir.
Allah, insanı kendine kulluk etsinler diye yaratmıştır. Sahte şeyhlere, gavslara ve onların nesillerine kul-köle olmaları için yaratmamıştır. Bir Mümin; Allah’tan başka kimseye kul olmaz, kölelik yapmaz.
Seyyid nesilden olmak; beğenilmek, üstün olmak, kutsanmak, sevgi görmek, parmakla gösterilmek, ayrıcalıklı, özel biri olmak ve tapınılmak gibi amaca dönüşürse Âlemlerin Rabbi olan Allah, böylesi seyyidleri zelil ve perişan eder. Bu, kaçınılmaz bir sondur…
Günümüzde seyyidlik, dini bir istismar aracı olarak kullanılıyor. Öyle seyyidler bilirim ki kasıldıkça kasılıyorlar. Şia kaynaklı, seyyidlerle ilgili gerçek dışı hadisleri referans alıp caka satıyorlar, kibirleniyorlar, hava atıyorlar üstünlük taslıyorlar. Tıpkı Fevzeddin Erol gibi… Seyyidlik, piyasa yaptığı için Osmanlı döneminde elli bini aşkın insan, rüşvetle sahte seyyid şeceresi almış. Hâlâ da bu sahtelik devam etmekte… Oysa âlemlerin Rabbi olan Allah, ırk ve soya bakmaz. Seyyidin, seyyid olmayana hiçbir üstünlüğü yoktur. Üstünlük yalnızca Allah’a kullukta ve takvadadır...
Hiç kimse, soyu-sopuyla cennetlik olamaz, cennete de giremez. Buna seyyidler de dâhildir… Kimin cennetlik olacağına, yalnızca Âlemlerin Rabbi olan Allah karar verir…
“Ey insanlar, gerçekten, Biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık ve birbirinizle tanışmanız için sizi halklar ve kabileler şeklinde kıldık. Şüphesiz, Allah Katında sizin en üstün olanınız, (ırk ya da soyca değil) takvaca en ileride olanınızdır. Şüphesiz Allah, her şeyi hakkıyla bilendir, her şeyden haberdardır.” (Hucurat Suresi, 13. Ayet)
Herşeyin en doğrusunu yalnızca Alemlerin Rabbi olan Allah bilir.
Selam ve duayla…
Süreyya Hadi Ülker
Hizirlayolculuk.com