Zamanın Kutbu, Şeyh Nazım Kıbrisî El- Hakani Hazretleri, bir sohbetinde, Mehdi Aleyhi selamın zuhuruyla ilgili şunları söylüyor: “Orada tekbir alındığında; ilk tekbirde teknoloji diye bir şey kalmaz. Kuvvet membaını bitirdi mi biter. O da bir kutup elindedir, şalteri şırak diye aşağı döndürdü mü hiçbir alet edevat işlemez, makine devri diye bir şey kalmaz. Hz. Mehdi Aleyhi selam, bu makina devrini, yani teknoloji denilen insanlığı yıldıran ve kendisine taptıran sahte ilâhı yıkacaktır. O birinci tekbirde gider. İkinci tekbiri; ne radyo ne de televizyona gerek kalmadan mağripten maşrık’a bütün dünya işitecektir. Allâhuekber! Bütün müminlere, hakiki iman nuru ve aslandaki gibi şecaat giydirilecek… Üçüncü tekbirde Şama ayak basılır, kâfirlerin kalplerine korku sarılır. Kâfirler kurtulmak, başlarının çaresine bakmak için paniğe düşerler. Şamdan Humus, Trablusgarp, Konya, Bursa, İstanbul, Halep, Hama olarak yedi konakta namaz kılar ve biat alır. Yedinci konakta İstanbul’a konduğunda Sancağı şerifi ve mukaddes emanetlerin hepsini alır. O emanetlerin pörsümüş hali gidecek ve Efendimiz s.a.v zamanında nasılsa, aynen öyle olacaktır. Bu keramettir. Hz. Mehdî Aleyhi selam, kerametle yürür. İstanbul’da biat verir gökyüzünden bir seda gelir ki; “Ey insanlar, ey müminler, Allah’ın düşmanı Müslümanların düşmanı huruç etmiştir. Onun şerrinden kendini korumak isteyenler Şam’a gelsin!” Mekke, Medine ve Kudüs de dâhildir!” diyor. Şeyh Mahmut Efendinin kimi mollaları da Şeyh Nazım Hazretlerinin söylediklerini delil gösterip 2025 yılında Mehdi Aleyhi selamın geleceğini, hatta Ayasofya Camiinin açılışında tayy-ı zamanla gelip cismen namaz kıldığını söylüyorlar. Zamanın kutbu, Şeyh Nazım El- Hakani Hazretlerinin Mehdi Hakkında söyledikleri için sizler ne düşünüyorsunuz? -S, Fatma Zehra
İki Şeyh Nazım Kıbrisî var: Birincisi, başlangıçta tarikat-ı Aliyye’ye, Peygamber Efendimizin s.a.v sünnetine bağlı kalarak sufi yetiştiren Şeyh Nazım Kıbrisî…
İkinci Şeyh Nazım Kıbrisi; kadınlı erkeli, defli, çalgılı, orkestralı Allah’ı zikrettiren bidat ehli Şeyh Nazım Kıbrisî… Birinci Şeyh Nazım Kıbrisî, Kuran’a ve sünnete bağlı kalarak sufi yetiştirdi. Keşfi, kerameti dahi sahihti, haktı…
İkinci Şeyh Nazım Kıbrisî; kadınlı, erkekli, defli, çalgılı, orkestralı Allah’ı zikrettirerek Kuran ve sünnet hükümlerini çiğnedi, şeriatın emrini hiçe saydı… Çok büyük bidatler işledi… Bu da, Şeyh Nazım Kıbrisi’nin sonu oldu…
Şeyh Nazım Kıbrisi; İngiltere Birleşik Krallığı dış istihbarat servisi Secret Entelliğince Service SIS, diğer adıyla M16’nın ağına düştü, onların çizdiği yol haritası doğrultusunda hizmet yapmaya başladı. Bilmeden de olsa İngiliz dış istihbaratının bir oyuncağı oldu… Şeyh Nazım Kıbrisi’nin yabancı bayan sufilerinin çoğu İngiliz istihbarat elamanı mensupları…
Masonlar; İslamiyet’i, şeriatı, Peygamber Efendimizin sünnetini s.a.v yok etmek, fuhuşu yaygınlaştırmak, İslam toplumundaki, aile, namus ve ahlak anlayışını ortadan kaldırmak, Türkiye Cumhuriyeti Devletini içeriden yıkmak için bir proje olarak Adnan Oktar’ı görevlendirdiler. (Adnan Oktar 33. Derecede bir masondur.) Masonlar, bir proje olarak ilk önce Adnan Oktar’ı Mehdi yaptılar, sonra da dünyanın en güzel kızlarını emrine verip maddi-manevi olarak kendisini güçlü bir şekilde desteklediler. Masonlar; Darvinizim ve Masonluk karşıtı eserler yazıp el altından Adnan Oktar’a verdiler. Böylece Adnan Oktar’ın Darvinizmle, Masonlukla mücadele eden bir Mehdi olduğuna yönelik güçlü bir kanıt oluşturmayı hedeflediler. Harun Yahya takma adıyla da bu eserler yayınlandı, dünyanın pek çok diline çevrildi… Bu, işin zahiri yüzüydü, arka palandaki örtülü niyetleri İslamiyet’i; ahlakı, namusu, Türk aile düzenini ortadan kaldırmaktı… Adnan Oktar ve talebeleri; tehditle, şantajla, tuzak kurarak yüzlerce iffetli, Müslüman Türk kadınını masonik ağlarına düşürüp onlara tecavüz ettiler. Bu kızları ve müridelerinden birçoğunu birer seks kölesi yaptılar… Kendi aralarında sapkın, masonik grup seks ayinleri düzenlediler… Bu seks partilerini de kameraya alıp şantaj ve tehdit unsuru olarak kullandılar. Masonlar, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin gözünün içine baka baka; yıllarca mason Adnan Oktar üzerinden Türkiye’de at oynattılar. Adnan Oktar ve talebeleri, masonlar için çalışıp onlar adına casusluk faaliyeti yaptılar. Hiç kimse de kendilerine bir şey yapamadı, çünkü çok derin masonik bağlantıları vardı, kolları çok uzundu, maddi olarak da çok güçlüydüler… Dekolte kıyafetler giymiş mürideleriyle, iffetsizce, ahlaksızca yıllarca televizyon programı yapıp dans ettiler… Bu yolla; İslam’ı aile hayatını, namusu, ahlakı yok etmeye çalıştılar. Ta ki bu günlere gelene kadar…
Şeyh Nazım Kıbrisi, Adnan Oktar’ı sahiplendi, onu övdü, kendisini velayet sahibi evliya biri olarak ön gördü… Adnan Oktar için “oğlum deyip” kendisini bağrına bastı, ona dualar etti…
İkinci Şeyh Nazım Kıbrisi, tarikat hizmetini bir kenara koyup, adeta vaktin sahibi Mehdi gelecek tercümanlığına soyundu… İşi gücü bu oldu… Tıpkı mason Adnan Oktar gibi… İslam’ın, şeriatın, emirlerini, sünneti seniyeyi hiçe sayıp kadınlı-erkekli, defli, orkestralı zikirler yaptırdı… Bütün bunlara bağlı olarak da; Şeyh Nazım Kıbrisi, Allah’ın mekrine uğradı.(Mekr-i ilahi, Allahü teâlânın mekr [hile] yapanların mekrini kendilerine çevirmesi, kötülüklerini, kurdukları tuzaklarını bozması, mekrlerine karşılık onları cezalandırması anlamına gelir.) İkinci Şeyh Nazım Kıbrisi, Kuran’a, sünnete aykırı olan, bidatler yolunu tuttuğu ve bidat bataklığına saplandığı için keşfi ve kerameti bulandı. Söylediği keşifler, zuhuratlar çıkmadı. İkinci Şeyh Nazım Kıbrisi, keşiften, zuhurattan yana çoğunlukla cinlere ve şeytanlara maskara oldu… İkinci Şeyh Nazım Kıbrisi’nin, Mehdi Aleyhi selamla ilgili söylediği keşiflerin tümü aslı astarı olmayan cinni- şeytani keşifler olup hak ve hakikatle, zerre kadar ilgisi yoktur. Mehdi Aleyhi selamın alacağı üçüncü tekbirle teknolojinin yok olacağı zuhuratı, tamamen uydurmadır, cinni ve şeytani bir keşiftir…
Mehdi Aleyhi selam, anne-baba tarafından Peygamber Efendimizin (Hasani ve Hüseyni) soyundandır. Velayet dersini İmam Ali Hazretlerinden alır. Velayet konağında, Makam-ı Mehdinin de sahibidir. Ahir zamanda gelecek olan Mehdi Aleyhi selamın bazı özellikleri…
1.Tarikat, hizmeti değil, hakikat velayeti hizmeti yapar.
2.Devler başkanı ya da silahlı kuvvetlerde herhangi bir komutan değildir.
3.”Ben Mehdi’yim.” diye kesinlikle ortaya çıkmaz ve Mehdi olduğunu kesinlikle söylemez.
4.Deccalizm, kominizim gibi dinsizlik cereyanlarını, yazdığı eserlerle zirü zeber edip dağıtır. Deccalizm fikrini öldürür…
5.Mehdi Aleyhi selamın eserlerinde dilendirdiği gaybi hakikatler ve keşifler kesin hakikatlerdir, zamanı gelince birer birer zuhur ederler.
6.Mehdi Aleyhi selamın, tarikat değil, hakikat hizmeti yapan bir cemaati olur.
7.Mehdi aleyhi selam bir Mehdi olarak ortaya çıkarak kesinlikle hiç kimseden biat almaz…
8.Tarikat velayetinde pek çok evliya, Mehdi Aleyhi selamın yaptığı hakikat velayeti hizmetini anlayamadıkları için, bilmeden de olsa kendisine düşman olurlar, tıpkı Şeyh Nazım Kıbrisi gibi…
Mehdi Aleyhi selamın kendisi; Mehdi olduğunu bilir; ancak bunu, kesinlikle söylemez. Tarikat caddesindeki evliyalar; keşif, zuhurat, rüya yoluyla Mehdi aleyhi selamı asla görüp tanıyamazlar. Belki nurunu görebilirler; ancak yüzünü görüp kim olduğunu kesinlikle tanıyamazlar. Buna Muhyiddin İbni Arabi, İmam Rabbani Hazretleri de dâhil… Âlemlerin Rabbi olan Allah, sırr-ı imtihan gereği, keşif, zuhurat, rüya yolluyla Mehdi Aleyhi selamın tanınmasının önüne manevi engel koymuş. Hiçbir evliya, bu engeli aşarak keşif, zuhurat yoluyla Mehdi Aleyhi selamı tanıyamaz. Kendilerine Rabbani ilim ve feraset verilen kimi ricalül gayp velileri ve Mehdi aleyhi selamın kimi yakın talebeleri kendisini tanırlar, ancak bunu, kesinlikle söylemezler. Bu, manevi hissiyata, ferasete dayalı bir tanımadır, yani iman nuru ferasetiyle tanıma ve kabul...
Mehdi Aleyhi selamı kabul etmemek, zarar vermez; çünkü bu, Kuranı Kerime, şeriata, Peygamber Efendimize s.a.v iman etmek gibi bir hakikat değildir. Mehdi Aleyhi selam; sırr-ı imtihan gereği, Mehdi olduğunu saklamaya, söylememeye, inkâra kesinlikle mecburdur; çünkü bu, ilahi bir emirdir. Mehdi Aleyhi selam üstlendiği vazifeyi hakkıyla yapmakla, İslam ümmetini bidatlerden arındırıp dinsizlik cereyanını, Deccalizmi ortadan kaldırmakla, bu yolla da İslam ümmetini irşat etmekle mükelleftir. Bunun için dahi eserler yazar; çünkü onun asli görevi budur…
Kıyamete kadar; Mehdi Aleyhi selamı, hiçbir tarikat evliyası, hiçbir veli tanıyamayacak... Sırda kaldığı için kendisine hiç kimse biat edemeyecek… Mehdi Aleyhi selam bir sır olarak gelecek, vazifesini yapacak, bir sır olarak da tanınmadan bu dünyadan göçüp gidecek… Tıpkı zuhuru beklenen İsa Mesih gibi…
İslam ümmeti, İslam devletinin başına geçip küffarla savaşacak komutan bir Mehdi Aleyhi selam bekliyor… Oysa küffarlarla savaş ve komutanlık Mehdi Aleyhi selamın kesinlikle vazifesi değildir. Yaratılan bütün âlemlerde bu vazife; Velayet Sancağını Elinde bulunduran Komutan Hıdır Aleyhi selama aittir… Kâfirlerle cihat, yalnızca Komutan Hıdır aleyhi selamın görevidir, Mehdinin değil… Ricalül gayp velilerinden Yedilerin dahi görevi budur. (Hıdır aleyhi selamla birlikte kâfirlere karşı savaşmak, onların tuzak ve hilelerini bozmak gibi…) Komutan Hıdır aleyhi selam; emrindeki melekler, ruhaniler, şehitler, evliyalarla kâfirlere karşı Allah’ın izniyle asimetrik bir savaş sürdürüyor. Kâfirlerin tuzaklarını bozuyor, İslami cihatçılara kol kanat geriyor…
İslam ordularının başına geçip kâfirlere karşı savaşmak kesinlikle Mehdi Aleyhi selamın görevi değildir. Mehdi Aleyhi selam; yalnızca iman hakikati hizmeti yapar…
2025 Yılında Mehdi Aleyhi selamın geleceği, ayrıca Mehdi Aleyhi selamın tayy-ı mekânla cismen Ayasofya’nın açılışına gidip namaz kıldığı söylemleri tamamen hayal mahsulüdür ve uydurmadır.
Mehdi aleyhi selam kimdir? Gelmiş midir, gelecek midir? Bütün bu suallerin hiçbir zaman kesin bir yanıtı olmamalıdır. Mehdi aleyhi selam; ümmeti Muhammed tarafından, hep geldi-gelecek arasında kalıp tartışılmalı… Çünkü, teknoloji bakımından güçsüz olan İslam ümmetine, Mehdi Aleyhi selamın gelecek olması bir umuttur ve moraldir. İslam ümmeti; Mehdi aleyhi selam gelecek, bütün kâfirleri bozguna uğratacak, İslam bütün dünyaya hâkim olacak beklentisiyle güç ve moral buluyor, bu moral de kesinlikle İslam ümmetinin elinden alınmamalı… Mehdi Aleyhi selam her çağda geldi gelecek umuduyla hep tartışılmalı…
Anlattıklarımızın en doğrusunu; yalnızca Âlemlerin Rabbi olan Allah bilir.
Süreyya Hadi Ülker
Hizirlayolculuk.com
Kaynak bağlantılar
1.https://www.youtube.com/watch?v=dGMoTef1lIo
2.https://www.youtube.com/watch?v=Yold48ZqYiE