Doğum günü kutlamalarında; pasta yapmak, mumu üfleyerek söndürmek ve coşkulu bir tempoyla “İyi ki doğdun falan!..” diyerek çocuğu onura etmenin İslami bakımdan herhangi bir sakıncası var mı? İslam’da, doğum günü kutlamasının hükmü nedir? Teşekkürler… - S, Reyyan
Kuran’da ve Peygamber sünnetinde “doğum günü kutlamasının” kesinlikle yeri yoktur. Doğum günü kutlama geleneği; en ilkel toplumdan en modern topluma değin birçok ulusta görülmekte… Doğum günü kutlaması, gayrimüslimlere özgü bir gelenek olup İslam dünyasına sonradan girmiş yabancı bir kültürdür. Hem de özünde lanetli bir uğursuzluk barındıran bir kültür…
Kanada ve Amerika Birleşik Devletleri'nde, aileler genellikle bir kızın 16. yaş gününü, popüler kültürde temsil edilen "on altı tatlı" ile kutlarlar. Brezilya'da quinceañera (İspanyolca) veya festa de quinze anos (Portekizce) kutlamaları geleneksel olarak bir kızın 15. doğum gününe rastlatılır. Nepal ve Hindistan'da, bir çocuğun ilk doğum gününde, çocuk özel bir ateşin yanında tutulup tıraş edilir. Saçların alınmasının çocuğu geçmiş yaşamlardaki her türlü kötülükten arındıracağına inanılır ve sözüm ona ruhun yenilenmesini simgeler. Brahminler gibi bazı kastların Hindu erkek çocuklarının 12.- 13. doğum günlerinin yeri “büyük iplik töreni" ile değişmiş… Çocuk, yaşının gelişini simgeleyen kutsanmış bir iplik alır ve onu giyer. Buna “Upanayana” denir. Filipinler'de kızlar için 18. doğum günlerinde ve erkekler için 21. yaş günlerinde başlangıç olarak adlandırılan bir reşit olma partisi düzenlenir. Bu listeyi uzatmak mümkün; ancak gereksiz…
Gayrimüslimler gibi doğum günü kutlamanın pek çok mahzuru var. Doğum günü kutlamaları; Kuran buyruğuna ve Peygamber Efendimizin s.a.v sünnetine bir başkaldırıdır ve sinesinde uğursuzluk barındıran çok çirkin bir iştir... İnsanın iki cihanda da helak olmasına bir gerekçe olabilir.
Günümüzde doğum günü kutlamaları, popüler kültürün etkisiyle bir virüs gibi tüm dünyayı sarmış… Özellikle de ne Doğulu ne de Batılı olmayı beceren Türkiye’yi… Artık dindar aileler dahi büyük bir coşkuyla doğum gününü partisi yapmaktalar, “İyi ki doğdun…” şarkıları söylemekteler. Bunun gerekçesi de: “Benim çocuğumun el âlemden neyi eksik? Çocuğumun gözünde mi kalsın, bir ben mi kutluyorum, herkes doğum günü kutluyor!”
Doğum günü kutlamalarında her şey dindar bir insanın hatasıyla başlar, bu da bütün dindar insanların kökleşen yanılmalarına yol açar. Böylece yanlışlık elden ele geliştikçe gelişir… Bunda da şaşılacak bir şey yoktur; çünkü insan bir şeye inandı mı ona başkasını da inandırmayı kendine bir borç sayar, vicdanını rahatlatmak ve kolay inandırmak için de anlattığına dilediği gibi çeki düzen vermekten, üzerine bir şeyler katmaktan da çekinmez… Karşısındakinin karşı koyma gücünü kırmak, onun kafasının alabileceğini sandığı gibi konuşmak ister... Örneğin: “ Falanca molla da doğum günü kutluyor. Günah olsa hiç böyle bir şey yapar mıydı? Filanca şeyh efendinin torunu da doğum günü kutlamış, siz şeyhten daha mı iyi bileceksiniz?” gibi…
Doğum günü kutlamalarının elli tonu var. Zenginler; devasa pastalar yaptırıp görkemli mumlar, havai fişekler ve orkestralar eşliğinde doğum günü kutluyorlar. Günümüzde doğum günü kutlamaları, gösteriş ayinine dönüşmüş. Gayrimüslimlerin âdeti olan doğum günü kutlamaları; her zaman için manevi felaketler getirir. İşte bunlardan bazıları:
Son nefeste imansız gitme riski ortaya çıkar. (İmam Rabbani Hazretlerinin Mektubatında anlattığı, dindar bir İslam âliminin, yabancı adetleri hoş gördüğü için son nefesinde imansız gittiği hadisesi buna bir örnek…)
Mahşerde, sırat köprüsünde; Kuran ve sünnet nurundan mahrum olur, kendi alınyazılarıyla baş başa kalır.
Gönül huzursuzluğu, ruhsal sorunlar patlak verir…
Aile saadeti bozulur.
Doğum gününü kutladıkları çocuğun, kendilerine asi olduğunu görmeden, bu dünyadan göçüp gitmezler. (İyi ki doğdunlar, keşke hiç doğmasaydına dönüşür…)
Evinde bereketsizlik açığa çıkar.
İbadetlerini gönül huzuruyla yapamaz ve ibadetleri aksamaya başlar.
Allah’ı zikretmek, kendisine zor gelir, istese de zikredemez…
Duasının önüne set çekilir, ettiği dualar başından aşağı çarpılır.
Yüzü nursuzlaşır, itici ve sevimsiz olur.
Dünya işlerinden yana aksilikler yakasını bırakmaz.
Doğum günü kutlayan kişi, herhangi bir tarikata mensupsa günde otuz bin Allah esmasını çekse dahi seyri sülükte başarılı olamaz. Ve buna benzer daha yüzlerce şey…
Burada şöylesi bir sual hatıra gelebilir: “Biz gayrimüslimler gibi doğum günü kutlamayıp da doğum gününde Kuran-ı Kerim okuyup pasta ikram etsek olmaz mı?” Tabii ki de olmaz… Yine, aynı şeyler olur, değişen hiçbir şey olmaz… Çünkü böylesi bir muamele şu anlama gelir: “Kuran’la Allah, -haşa- nurunu tamamlamadı, Peygamber Efendimizle s.a.v ile de bu yüce din kemale ermedi… Bazı yönleri noksan kalmıştı, o noksan kalan kısımları da biz tamamladık…” Yani, “Bir doğum gününde Kuran okumak eksik kalmıştı, onu da biz tamamladık… Hamdolsun, bunun adına da güzel bidat dedik…”
Her iki hâlükârda da doğum günü kutlaması kesinlikle kabul edilemez, bütüncül olarak doğum günü kutlamaları korkunç bir fitnedir… Peygamberlerin, evliyaların doğum-ölüm kutlama ritüelleri de buna dâhildir. Ahir zamanın içindeyiz… Bu zamanda, bidatlar ve gayrimüslim adetleri İslam ülkelerini hızla istila edecek… Dehşetli fitneler patlak verecek. Sünnetin yerini; bidatlar alacak… Sünnete uyan muvahhitler, bozgunculuk yapmakla suçlanacaklar. Sünnete uyanlar, azlardan da az kalacak…
“O halde benim sünnetimi ve benden sonraki doğru yolu bulmuş râşid halîfelerimin sünnetini alın ve onlara, azı dişlerinizle ısırırcasına sımsıkı sarılın. Dinde aslı olmayıp sonradan çıkarılan yeniliklerden sakının. Çünkü dinde sonradan çıkarılan her yenilik, bid'attir. Her bid'at, dalâlettir, sapıklıktır. Her dalâletin sahibi de, ateştedir." -Ebu Davud;hadis no: 4607. Elbânî; "Sahih-i Ebî Davud
Doğum günü kutlaması kökleşen bir yanılmadır… Öyle aileler bilirim ki şayet doğum günü kutlaması yapılmasa bu, kesinlikle boşanma gerekçesi olabilir… Üstelik bunu yapacak olanlar da dindar ve tesettürlü kimseler… Doğum günü kutlamalarının uğursuz bir bidat olduğunu anlat anlattığın kadar, değişen hiçbir şey olmaz… Tesettürlü anne buna ikna oldu mu? O zaman da dijital çağ çocukları ter ter tepinerek “Bana ne! Ben de doğum günü istiyorum!” diye haykırmaya başlarlar… Anne-baba yüreği de buna dayanamayıp “Neyse…” derler ve doğum gününü kutlanır ve olacaklar olur…
Hiçbir kimse bir diğerine kesinlikle hidayet veremez. Buna peygamberler de dâhildir… Bir kişi kendi itikadını düzeltmedikçe de Allah kendisine hidayet nasip etmez… Zahiri hastalıklar insanın hayatını; bidatlarsa insanın ebedi hayatını tehdit eder…
Peki, bilerek ya da bilmeyerek doğum günü kutlanmışsa ne yapılmalı? Tövbe-yi nasuhla, istiğfar etmeli ve ömür boyunca bir daha doğum günü kutlamamalı… Başkalarının doğum günü partilerine katılmamalı, kesinlikle de pastalarını yememeli… Kuran’an ve Peygamber Efendimizin s.a.v sünnet çizgisinde kalıp bidatların her türlüsünden uzak duran muvahhit Müminlere selam olsun…
"Ümmetimin fesada uğradığı, bozulduğu, bir zamanda benim sünnetime sarılan kimseye bir şehit sevabı vardır." -Taberânî; "el-Evsat"; c: 2, s: 31/ Ebu Nuaym; "Hilyetu'l-Evliyâ"; c: 8, s: 200 Taberânî'den rivâyet
İşin en doğrusunu; yalnızca Âlemlerin Rabbi olan Allah bilir…
Süreyya Hadi Ülker
Hizirlayolculuk.com