Âlemlerin Rabbi olan Allah bizleri Müslüman olarak yaratmış. Yalnızca bunun şükrünü dahi, bir ömür edadan aciziz. Bir düşünelim, Allah ya İngiltere’de, Almanya’da Hristiyan bir ailede bizi dünyaya getirseydi ya da İsrail’de bir Musevi? Halimiz nice olurdu? Biz Allah’a hangi kulluğu yapmışız da Allah bizi Müslüman olarak yaratmış? Müslüman yaratılmak, Allah’ın bizlere sonsuz bir lütfu, ihsanı ve iyiliğidir. Buna şükretmek gerek…

Âlemlerin Rabbi olan Allah sizi sevmiş, Müslüman yaratmış. Allah’a, indirdiği kitaplara, peygamberlerine, meleklerine, din gününe iman etmeyi size nasip etmiş. Bu, Allah’ın yüce bir ihsanıdır size. Yüzbinlerce peygamber gelip geçmiş şu dünyadan. Kendilerine eşleri, çocukları ve kavmi içinden iman eden bir kişi dahi olmamış. Böyle durumda olan on binlerce peygamber gelip geçmiş. Peygamberler onca mucize göstermelerine karşın, ümmetlerinden hiç kimse kendilerine iman etmemiş…

Size birileri dese ki “Allah’ı inkâr et, Kur’an’a, Peygambere iman etme. Şayet, bunu yaparsan, sana yüz daire, yüz dükkân ve en güzel kızları eş olarak vereceğiz.” Bunu yapmazsınız. Çünkü Âlemlerin Rabbi olan Allah size “kendisine iman etme nurunu” vermiş. Bu imanı size veren de Âlemlerin Rabbi olan Allah’tır. Bu, Allah’ın size çok büyük bir rahmetidir. Bu ihsanın ayrımında olun… Şükredin.

Bir diğer şey, içinde bulunduğunuz dünya yolculuğunda günahlar size sevimli gösterilmemiş. Günahlardan büyük bir pişmanlık duyuyor, kendi kendinizi kınıyorsunuz. Kişinin kendini beğenmemesi, kınaması Allah’ın o kuluna çok yüce bir ihsanıdır… Bu, her kula nasip olmaz.

Düşünün, günahkârlar yolunu seçmiş milyarlarca insan var şu dünyada. İşledikleri günahlar dahi kendilerine şeytan tarafından sevimli gösteriliyor. Hallerinden yana hiç de pişman değiller… Allah da kendilerine mühlet vermiş. Ölüm anında Allah, ansızın kendilerini yakalıyor. Kabirde ve Mahşerde böylelerini çok feci azaplar bekliyor. Sonsuza kadar da Cehennem azabını tadıp duruyorlar.

Âlemlerin Rabbi olan Allah’ın üzerinizdeki bu ihsanlarının farkında olun. Size, günahlardan rahatsız olma hissiyatını nasip etmiş. Allah, bu duyguları size nasip etmeseydi, günah size sevdirilseydi helak olup giderdiniz...

Bir diğer husus, günahların karşılığı olarak tanımsız bir sıkıntının, hoşnutsuzluğun size Allah’ın rahmeti olarak geliyor olması. Bu, Allah’ın size sonsuz bir rahmeti ve ihsanıdır. Bu bir uyarıdır. Âlemlerin Rabbi olan Allah herkese bu uyarıyı nasip etmez… Bundan dolayı da Allah’a şükredin…

Bir başka husus da şudur: Bir kul düşünün. Medresede okumuş. Düzenli olarak ibadet yapıyor. Günahların her türlüsünden sakınmış, adeta günah semtine uğramamış, bu yolla âlimlerden olmuş. Kendini günahsız, iyi bir kul olarak görüyor, Cenneti hak ettiğini düşünüyor. Yolun sonunda böylesi bir kişinin ebedi hüsrana uğrayanlardan olmasından korkulur...

Bir kul da düşünün, günahlara batıp batıp duruyor. Her günahına karşılık, büyük bir pişmanlık duyup tövbe ediyor, yine günahlara dalıyor. Bu iş böyle sürüp gidiyor. O kul, bu halinden hiç de memnun değil. Kendini berbat biri olarak görüyor, Cehenneme gideceğine inanıyor. Allah’ın rahmetine iltica ediyor. Tövbe ediyor. Bu kul, Allah katında diğerinden çok değerlidir. Böylesi biri, Allah’a yakındır… Ama buradan şöyle bir mana anlaşılmamalı: “Günahlara dalalım gidelim; nasıl olsa Allah’ın rahmeti büyüktür!”

Müminler kardeştir. Dikkat ettiyseniz Müslümanlar kardeştir, demiyoruz. Çünkü Müminlerden olmak bedel ister. Kuran ve sünnet çizgisinde bir hayat yaşayıp Allah’ın dinine hizmet etmek gerek... Bu, Müminlerin bir vasfıdır, Müslümanların değil…

Her asırda olduğu gibi bu asırda da yalnız başına kalanlar, kendi nefsini düşünüp ümmetin derdi ile dertlenmeyenler, Allah’ın dinine hizmet etmeyenler hüsrandadır. Önerim yalnız kalmayın. Yeryüzünde Allah’ın dinine hizmet eden yüzlerce cemaat var. Allah’ın rahmeti cemaatlerin üzerinedir. Kendinize yakın bulduğunuz bir cemaate girin. Yalnız kalmayın. Allah’ın dinine elinizden geldiğince hizmet etmeyi ilke edinin. Kötü arkadaşları terk edin. Aksi takdirde bir gül gibi sararıp solmanız kaçınılmaz son olur. Hidayet için çaba gerekiyor. Kimse kimseye hidayet veremez. Kul çaba göstermeden, durup durduk yere Allah kimseye hidayet nasip etmez. Allah, halini değiştirmeye uğraşmayanları gün gelir hidayet yolundan saptırır. Artık o kimse ebedi hüsrana uğrayanlardan biri olur. Bu manada bir ayet:

“Sen, onların hidayete ermelerine çok düşkünlük göstersen de bil ki Allah, saptırdığı kimseyi hidayete erdirmez. Onların yardımcıları da yoktur” (Son Ahit, Kur’an’ı Kerim, Nahl suresi, 37. Ayet).

Hidayet için Allah’a candan dua edin… Allah, size bir kapı aralayacaktır inşallah.

Namaza başlayın. Namaz size işin başında çok ağır gelebilir. Böylesi bir durumda, dilerseniz sadece farzları kılabilirsiniz… Yalnızca namazların farzlarını kılarak namazdan yana kulluk borcunuzu Allah’a ödemiş olursunuz. Bundan yana hiç kuşkunuz olmasın. İsterseniz sünnet namazlarla, ibadet derecenizi artırıp renklendirebilirsiniz. Her şey farz namazlarında saklı… Şunu iyi biliniz ki milyarca rekât sünnet namazı, iki rekâtlık sabah namazının farzına denk gelmez... Aksini düşünen küfre gider…

Girdiğiniz günahlar ne kadar büyük olursa olsun, sakın Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyiniz. Biliniz ki Allah’a şirk koşmak hariç, Âlemlerin Rabbi olan Allah’ın affetmeyeceği hiçbir günah yoktur. İsterse bin kez tövbe edip aynı günahları tekrar tekrar işlemiş biri olun, değişen hiçbir şey olmaz…

“Ey kendi aleyhlerine olarak günahta haddi aşan kullarım! Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin. Allah dilerse bütün günahları bağışlar; doğrusu O çok bağışlayıcı, çok merhametlidir” ( Son Ahit, Kur’an’ı Kerim, Zümer Suresi, 53 . Ayet).

Allah-ü Teâlâ, ecrinizi artırsın; işlerinizi kolay kılsın, dualarınızı kabul buyursun. Gözün günahlara kaymasından yana tertemiz olan insanlığın Efendisi Peygamberimiz hürmetine…

Selam ve dua ile…

Süreyya Hadi Ülker

Hizirlayolculuk.com