top of page

Hud Suresi 107. Ayette “Onlar, gökler ve yerler durdukça orada ebedî olarak kalacaklardır. Ancak Rabbinin dilemesi başka. Şüphesiz Rabbin istediğini yapandır.” Ayetinden hareketle kimi İslam âlimleri, göklerin ve yerin dahi ölümlü olduğunu, bundan dolayı da Cennet ve Cehennemin sonsuz olmadığını söylemekteler. Gerekçe olarak da dünyada sınırlı bir günah işleyen bir kimsenin sonsuz Cehennem azabıyla cezalandırılmasının Allah’ın ilahi adaletiyle bağdaşmayacağını, bundan dolayı da azabın sonlu olması gerektiği düşüncesidir. Cennet ve Cehennem sonsuz mudur, bir gün Cennet ve Cehennem hayatı son bulacak mı? Teşekkürler. (A, Berra Melek)

Söz konusu ayette “Onlar –Cehennem ehli- gökler ve yerler durdukça orada ebedî olarak kalacaklardır.” denilmektedir. Bir kısım ehli küfür, sözde İslam âlimi, felsefeci ve mutasavvıflar söz konusu ayeti Cennet-Cehennem hayatı sonsuz değildir, şeklinde yorumlayarak delalete düşüp kâfirlerden olmuşlardır. Bu ayette, kalbinde maraz bulunan kimseleri saptırmak için bir anlam derinliği söz konusu. Kimi İslam âlimleri söz konusu ayeti Cennet ve Cehennem sonsuz değildir, şeklinde tefsir ederek hem kendileri kâfirlerden olmuşlar hem de bu fitneyle on binlerce Müslümanı küfre götürmüşlerdir. Her kim ki Cennet ve Cehennem hayatı sonsuz değildir, şeklinde inanırsa o, Kur’an ayetlerine ters düşen bir fikir beyan etmiş, bundan dolayı da kâfirlerden olmuştur. Böylesi bir itikat, Kuran buyruğuna tümüyle aykırıdır.


Biliniz ki Kıyametle birlikte her şey yok olacaktır. Yaratılmış olan ne ki vardır, hepsi ölümü tadacaktır. Kıyametle birlikte ortada ne yer ne de gökyüzü kalır. Her şey yok olur. Kıyametten sonra Allah, gökleri ve yeri yeniden yaratır. Kıyametten sonra yaratılmış olan gökler ve yerler ise ebedidir. Çünkü bir daha kıyamet kopmayacaktır. Her kim ki Kıyametle birlikte gökler ve yerler kalacaktır, derse kâfirlerden olur. Böylesi bir düşünce, Kur’an buyruğuna karşı savaş açmaktır.


Kıyametten sonra yerler ve gökler yeniden yaratılır. İnsanlar, Cennet ve Cehennem için hesaba çekilirler. Kıyametten sonra yaratılacak olan yerler ve gökler ebedidir. Bahse konu ayette “gökler ve yerler durdukça” beyanı Cehennem hayatının sonsuz olduğunu pekiştirmek içindir. Çünkü söz konusu yer ve gök Kıyametten sonra yaratılan yer ve göktür. Kıyametle birlikte yok olan yer ve gök değildir. Kıyametten sonra ne ki yaratılmıştır; o yaratılanların tümü sonsuz olacaktır. Bu ayette, Kıyametten sonra yaratılacak olan yer ve göklerin ebedî olduğu, Cehennem ehlinin de ebedi olarak Cehennemde kalacağına gaybî bir atıf yapılmaktadır. Âlemlerin Rabbi olan Allah bu ayette ne diyor; kalbinde maraz bulunan İslam âlimleri ve hüzbüş-şeytan taraftarları ne anlıyor? Her kim ki Cennetin ve Cehennemin sonsuz olmadığını düşünür ve bunun için dahi söz konusu ayeti şeytanın vesvesesiyle zannına göre yorumlar, o kişi ebedi olarak hüsrandadır ve kâfirlerden biri olarak da ölmeye mahkûmdur.


"O gün yeryüzü, başka yeryüzüne çevrilir, gökler de başkalaşır.” (Son Ahit, Kur’an’ı Kerim İbrahim, 14/48).


Cehennem ve Cennet hayatı ebedi değildir, diye düşünen felsefecilere, sözde İslam âlimlerine, mutasavvıflara, hüzbüş-şeytan taraftarlarına buradan iki temel soru yöneltmek istiyorum:


1. Kıyamet koptuğunda gökler ve yerler yerinde sabit mi kalacaktır?

2. Kıyametten sonra yaratılan yerler ve gökler bir zaman sonra yok mu edilecektir?


Şayet iki soruya da “evet” şeklinde cevap verdiyseniz, biliniz ki siz, bu bozuk itikatlınızla Kur’an ayetlerine aykırı düşen çirkin bir iş yaptınız ve bundan dolayı da kâfirlerden oldunuz… Çünkü Kıyametin kopmasıyla her şey yok olacaktır. Yalnızca Âlemlerin Rabbi olan Allah’ın zatı baki kalacaktır. Kıyametten sonra yaratılan yerler gökler gibi, Cennet ve Cehennem de baki olacaktır. Bahse konu ayette “yerler ve gökler durdukça” ibaresi, Kıyametten sonra yaratılacak ve baki kalacak olan yere ve göğe atıftır. Aynı zamanda da Cehennemin sonsuz olduğunu pekiştirmek için kullanılan bir vurgudur. Ayet bunu söylüyor, kalbinde maraz bulunan sözde İslam âlimleri ve inkârcılar ne anlıyorlar?


Dünya hayatında sınırlı günah işleyip sınırsız bir Cehennem azabına çarptırılmanın –haşa- Allah’ın adaletiyle bağdaşmadığı görüşünden hareketle Cennet- Cehennem hayatının dahi baki olmayacağını ön görmek tek kelimeyle küfürdür. Böylesine bozuk itikat sahipleri, kâfir olurlar.


Hüzbüş-şeytanlar, bu konuda Müslümanlara şöyle bir vesvese veriyorlar:


“Dünya hayatında sevaplar da günahlar da sınırlıdır. Nasıl olur da sınırlı bir günahın ya da sevabın cezası, ödülü sonsuz olur? Böylesi bir durum, Allah’ın adaletiyle bağdaşır mı? İlahi adalet bunun neresinde? Cennet de Cehennem de sonsuz değildir. Yerler ve gökler durdukça Cehennem ve Cennette kalınacak, sonra da yer ve gök yok olacak, Cennet ve Cehennem hayatı da son bulacaktır. Cennet de Cehennem hayatı da sonsuz değildir.”


Âlemlerin Rabbi olan Allah, kavimlere elçiler, peygamberler, kitaplar göndermiş. Kendilerine, doğruyu ve batılı ayetlerinde apaçık bildirmiş. Dileyen Allah’ın indirdiğine iman edip ona uygun bir hayat yaşar. Dileyen de iman etmez, heva ve hevesine uygun bir hayat yaşar. Allah, yarattığı kullarını seçkilerinde tümüyle özgür bırakmış. Kim ne yapıyorsa kendi özgür iradesiyle yapmaktadır.


Anne karnındaki bir bebeğe, henüz ruh üflenmeden, Âlemlerin Rabbi olan Allah’ın emriyle, görevli melekler dört şeyi kader olarak yazarlar: Ameli, rızkı, Şaki ve Said oluşu. Bu yazılanlar değişmez. Anne karnında ruh üflenen bir bebeğin Cehennemlik mi Cennetlik mi olduğu dahi bellidir. Meleklerin Cehennemlik yazdığı bir kişi sonsuza kadar yaşasa yine de Cehennemlik olacaktır. Cennetlik yazdığı kişi sonsuza kadar yaşasa yine Cennetlik olacaktır. Geçici bir dünya hayatında işlenen günahlar için ebedî olarak Cehennemde yanmak Allah’ın adaleti ile bağdaşmaz fikri, kalbinde maraz bulunan sözde İslam âlimlerinin ve hüzbüş-şeytan taraftarlarının zanlarından ibarettir. Böylesi bir düşünce küfürdür…


"Sizin her birinizin annesinin karnındaki yaratılışının toplanması/spermin yumurtayla birleşip döllenmesi kırk günde olur. Sonra aynı kırk gün içerisinde alaka/yapışkan-döllenmiş hücre haline gelir. Sonra aynı kırk gün içerisinde mudga/çiğnemlik et parçası görünümündeki şeklini alır. Sonra Allah dört kelimeyi/dört hususu yazmakla görevlendirilen bir melek gönderir ve kendisine: 'Onun amelini, rızkını, ecelini, bir de Şaki veya Said olduğunu yaz' diye emredilir. Sonra kendisine ruh üflenir" (Hadisi şerif, Buharî, Bedu'l-halk, 6).


Burada hizbüş-şeytan şöyle bir vesvese verebilir:


“Allah benim alnıma Şaki- Cehennemlik- yazmış. Bunda benin suçum ve günahım nedir? Ben, alnıma yazılanı yaşamaya mahkûmum. Başkasına da Said- Cennetlik- yazmış. O da Cennete gidecek ve Cennetlik ameller işlemeye mahkûm. Bizim ne günahımız var burada? Alnımıza zina etmek, içki içmek, ibadet etmemek, kumar oynamak, faiz yemek vb günahlar yazılmış. Bunu yaşamamak Allah’ın yazgısına isyan olur. Allah alnımıza bunları yazdığı için biz bunları yaşıyoruz. Biz, ezelden hangi günahı işledik de bizim alnımıza Şaki yazılmış, Cennetlikler hangi sevabı işlemişler de onların alnına Said yazılmış? Burada Allah’ın adaleti hani nerededir?”


Hüzbüş-şeytan taraftarları bu hadisi şerifi yanlış tefsir ediyorlar. Âlemlerin Rabbi olan Allah, yarattığı kullarının hayatları boyunca, özgür iradelerine bağlı olarak nasıl bir yaşam süreceklerini önceden biliyor. Şaki mi Said biri olarak mı öleceklerini dahi ezeli ilmiyle bildiği için bebeklerin alınlarına bunlar yazılıyor. Bu, Allah için zor değildir, burada hayret edilecek hiçbir şey yoktur. Allah, anne karnındaki bebeğe Said ya da Şaki yazdırdığı için o bebek Şaki ya da Said olmuyor. O bebek ömrünün sonuna dek, özgür iradesiyle yaşadığı hayata bağlı olarak nasıl ölecek?, Allah, önceden bunu bildiği için kendisinin alnına Cehennemlik ya da Cennetlik yazılıyor…


Bunu bir örnekle somutlayalım: Alnına Şaki yazılmış X kişisi seksen beş yaşında ölüyor. Alnına Said yazılmış Y kişisi de otuz dört yaşında ölüyor. X ve Y kişilerinin ömürleri bir milyar yıl olsaydı yine değişen hiçbir şey olmayacaktı. Hatta sonsuz olsalardı yine aynı şeyler olacaktı. Bu, ilahi bir sırdır, döngüdür. Buradan bakıldığında, kısa dünya hayatındaki günahlar ve sevaplar nasıl sonsuz Cehennem azabı ya da Cennet hazzı oluyor?, diyemezsiniz. Kafir, elli yıl yaşasa da bir milyar yıl yaşasa da aynı şeyler olacaktır. Cennet ehli bir Mümin, yirmi beş yıl yaşasa da bir milyar yıl yaşasa da yine aynı şey olacaktır. Bunlar kesinlikle değişmez, aksini düşünmek sadece bir zan ve boş kuruntudan ibarettir.


İslam inancında Cennete girdikten sonra Cehenneme gitmek, kesinlikle söz konusu değildir. Ancak Cehennemde olanlardan kimileri Âlemlerin Rabbi olan Allah’ın dilemesiyle Cehennemden çıkarılıp Cennete alınırlar. Söz konusu ayette “Ancak, Rabbinin dilemesi başka” beyanıyla Cehennemde olup da Allah’ın kendilerini oradan çıkaracağı kişilere atıf yapılıyor. Diğerlerinin ise Cehennemde ebedi kalacakları vurgulanıyor. Rabbin dilediği kişiler Cehennemden çıkarılacak ve diğerleri Cehennemde ebedi kalacaklardır. Söz konusu ayetin tefsiri böyledir.


Hud Suresi 107. Ayet: “Onlar, gökler ve yerler durdukça orada ebedî olarak kalacaklardır. Ancak Rabbinin dilemesi başka. Şüphesiz Rabbin istediğini yapandır.”


Kimi İslam âlimleri “Kâfirler Cehennemde ebedî kalırlarken günahkâr Müminler orada ne kadar uzun zaman kalmış olsalar da kalplerinde zerre miktarı da olsa iman olduğu için bir gün çıkacaklar, ebedî Cennete gireceklerdir. Cennet ehli dünyadayken kendini sıkan, üzen ve rahatsız eden duygulardan arınmış olarak ebedî Cennete Yüce Allah’ın lütfuyla gireceklerdir. Tövbe etmeden şirke düşen, ebedî azabı hak eden için de küfrün cezası da ebedî olup Cehennemde kalış belli bir vakte bağlı değildir.” Şeklinde düşünmekteler. Bu düşünceler, bütüncül olarak birer iyi niyet temennisinden ibarettir. Bunlar, genel geçer kurallar değildir. Bir zandan ibarettir. Cehennemde olan Müslümanlardan kimlerin çıkarılacağı, bunun hududu ve hükmü yalnızca Âlemlerin Rabbi olan Allah’a aittir, bu, Onun yüce takdirinde ve tasarrufunda olan bir şeydir…


Sözgelimi “Faiz de bir nevi alışveriş gibidir.” diyerek bu itikat üzerine ölenler. Allah’ın haram kıldığı bir şeyi helal sayanlar. İyilikleri terazide hafif gelenler, haksız yere birini öldürenler, Münafık Müslümanlar, ebedi olarak cehennemliktirler. Bunlara Cehennemden çıkış yoktur. İslam âlimlerinin ön gördüğü gibi “zerre kadar imanları” olduğu için de Cehennemden çıkarılmayacaklar. Bu, Âlemlerin Rabbi olan Allah’ın değişmeyecek olan bir vadidir… Bu zümrelerin tümü, ebedi olarak Cehennemliktir.


“Faiz yiyenler ancak şeytanın çarparak sersemlettiği kimse gibi kalkarlar. Bunun sebebi onların, “Alım satım da ancak faiz gibidir” demeleridir. Hâlbuki Allah alım satımı helâl, faizi ise haram kılmıştır. Artık kime Allah’tan bir öğüt erişir de faizciliği bırakırsa geçmişteki kendisinindir, durumunun takdiri Allah’a aittir. Kim de yine faizciliğe dönerse işte bunlar orada devamlı kalmak üzere cehennemliklerdir.” (Son Ahit, Kur’an’ı Kerim, Bakara Suresi, 275 . Ayet).


Bir Müslümanı kasten öldüren kişi, istediği kadar ibadet yapsın, onun kurtuluşu yoktur. Böyleleri ebedi olarak Cehennemliktir.


“Kim bir mümini kasten öldürürse onun cezası, içinde ebedî kalmak üzere gireceği cehennemdir. Allah ona gazap etmiş, onu lanetlemiş ve onun için büyük bir azap hazırlamıştır.” (Son Ahit, Kur’an’ı Kerim,  Nisa, 4/93).


Mahşer günü, tartıda iyilikleri günahlarından hafif gelen Müslümanlar, ebedî olarak Cehennemliktirler. Artık onlar için Cehennemden çıkış yoktur.


“Kimin iyilikleri tartıda hafif kalırsa, işte kendilerini ziyana sokanlar, cehennemde ebedî kalanlar onlar olacaklardır.” (Son Ahit, Kur’an’ı Kerim,  Müminun, 23/103).


Ayetlerde sadaka vermenin, başkalarına iyilik etmenin önemi apaçık bir şekilde gözler önüne seriliyor. Mahşerde iyilikleri hafif gelenler, Âlemlerin Rabbi olan Allah’a, kendilerini iyilik etmeleri için yeniden dünyaya göndermesini dileyecekleri naklediliyor.


“Her birinize ölüm gelip, “Rabbim! Ne olur bana azıcık daha süre tanısan da gönüllü yardımlarda bulunsam ve iyi kişilerden olsam!” diye yalvarmadan önce size verdiğimiz rızıklardan başkaları için de harcayın” (Son Ahit, Kur’an’ı Kerim, Münâfikûn Suresi, 10. Ayet).


Âlemlerin Rabbi olan Allah’tan başkasına yakarıp duranlar, haksız yere bir insanı öldürenler, zina edenler, işledikleri günahın cezasını misliyle ödeyip ebedi olarak cehennemde kalacaklardır.


“Onlar, Allah’la beraber başka bir tanrıya yalvarmazlar. Allah’ın muhterem kıldığı bir canı haksız yere öldürmezler. Zina etmezler. Kim de bunları yaparsa günahının cezasını bulur. Kıyamette, o büyük duruşma gününde onun cezası katmerli olur ve azapta, zillet içinde ebedî kalır.” (Son Ahit, Kur’an’ı Kerim,  Furkan, 25/68-69).


Anlattıklarımızın en doğrusunu, yalnızca Âlemlerin Rabbi olan Allah bilir...


Selam ve dua ile…


Süreyya Hadi Ülker

Hizirlayolculuk.com

© Hizirla Yolculuk 2021-2023
bottom of page