Şeyh Mahmut Efendinin bir talebesi, sosyal medyada yayımlanan bir videosunda şunları söylüyor: “Bir de ehlullahın huzurunda bir an durmak, ihlas üzere yüz elli (150) sene ibadetten efdaldir. Kardeşlerim ne dersiniz buna? Bak şimdi bu nimetin içindeyiz. Şeyh Mahmut Efendi hazretlerimiz teşrif buyuracaklar. Huzuru şeriflerinde duracağız. Bu var ya, bu an yüz elli sene ihlas üzere ibadetten efdaldir. Aman göreyim sizi, sağa sola, bir tarafa bakman caiz olmaz. Gönlümüzü bağlayalım, rabıtayı şerif üzere…” Şeyh Mahmut Efendinin kimi talebeleri de bu sözün bir hadis olduğunu ön görüyorlar. Bu bağlamda diğer bir sorum şu: Cübbeli Ahmet Hoca, sosyal medyadaki bir videosunda bir sufinin gördüğü rüyayı, zuhuratı delil gösterip Şeyh Mahmut Efendi için Allah’ın şöyle dediğini naklediyor: “Ete kemiğe büründüm Mahmut diye göründüm.” Kuran ve sünnet çizgisinde sizler, bu sözleri nasıl değerlendirmeliyiz? ( S, Berfin)
Âlemlerin Rabbi olan Allah’ın indirdiği yüce Kuranı Kerimde ve âlemlere rahmet olan Peygamberimizin hadislerinde böylesi bir beyana rastlanmamaktadır. Bu sözler; İslam’la bağdaşmayan, gerçek dışı, boş sözler hükmündedir, dinde aşırılığa gitmektir…
Günümüzdeki pek çok tarikatta, evliya olarak ön gördükleri şeyhlerine karşı aşırı, taşkın bir sevgi seli söz konusu… Oysa İslam’da evliya sevgisindeki ölçü, sevilen evliyayı bir vesile bilmektir. Her şeyi Allah’a vermektir. Evliyaya, vesilelikten öte bir makam verilmemelidir. Velayet caddesindeki evliyalar, seyri sülük yoluyla Allah’a ulaşmaya birer vesiledir. Evliyaya vesilelikten öte bir makam verip onu sevmek, sevenlere hiçbir şey kazandırmaz. Aksine seyri sülükte yerinde sayarlar. Velayet caddesindeki evliya vesilesi kesinlikle şarttır, gerçek evliyalar Peygamber efendimizin varisleridir. Onları yok sayarak seyri sülük yapılamaz…
Ehli kitaptan pek çokları, Peygamberleri aşırı severek delaleti boylayıp helak oldular. Sevgide aşırıya giden kimi ehli kitap da Peygamberleri ilah edinerek kâfirlerden oldular. Oysa peygamber, yalnızca Allah’ın kulu ve elçisidir… Hiçbir peygamber Allah’tan fazla sevilmemelidir, hiçbir evliya da Peygamberden ve Allah’tan fazla sevilmemelidir. Kimi sufiler, sevgide aşırıya gidip evliya bildikleri şeyhlerini putlaştırıyorlar, buna da sevgi diyorlar. Söz konusu evliyayı da onda bulunmayan kimi faziletlerle övüp duruyorlar…
Bir evliyanın huzurunda bir an durmak ihlas üzere yüz elli sene ibadetten efdaldir düşüncesi Kuran ve sünnetin, İslam’ın dışında bir sözdür… Böylesi sözler, insanı küfre götürür… Bu söz, yeni bir din icadıdır… Gıybet et, dedikodu yap, faize gir, zina et, kul hakkı ye sonra da bir evliyanın yanında bir an dur ve hidayete erenlerden ol… Bu söze iman edenler, dinden çıkar ve kâfirlerden olurlar… Çünkü, namaz, hac, zekât, oruç gibi farz ibadetleri ihlasla yapmaktan “bir an evliyanın yanında bulunmayı” daha değerli bilmektedirler… Böyle düşünen biri hiç kuşku yok ki kâfir olur… Tövbe etmeyip bu sapkın itikat üzere ölürse ebedi olarak cehennemi boylar. Hiçbir nafile ibadet, kesinlikle farz ibadetten daha üstün değildir. İslam’ın ölçüsü budur. Herhangi bir evliyanın değil bir an yanında kalmak, yüz elli sene bir gölge gibi kendisinden ayrılmasanız dahi, iki rekâtlık sabah namazının sevabını elde edemezsiniz. Bin yıl ömrünüz olsa her gün ihlasla otuz bin kelimeyi tevhid çekseniz, iki rekâtlık sabah namazının sevabını elde edemezsiniz… İslam’da, farz olan ibadetlerin yerini kesinlikle nafile ibadetler alamaz… Hal böyleyken nasıl olur da bir an evliyanın yanında bulunmak ihlasla yapılan yüz elli yıllık ibadetten efdal olsun? İslam, halis bir dindir ve bu dinde her şey Allah içindir, ölçü budur.
İsa Mesih’in bir mucize ve kalbinde maraz bulunanlar için bir fitne eseri olarak babasız yaratılması, milyarlarca ehli kitabın kâfir olmasına bir gerekçe oldu… Binlerce İslam âlimi de delaleti boyladı… Yahudilerin, Hıristiyanların İsa Mesih’i nasıl sevip Rab ilan edinerek tapındıklarına tanık oluyorsunuz. Ama onların bu sevgilerinin kendilerine hiçbir faydası yoktur.
“Ey ehli kitap! Dininizde aşırı gitmeyin ve Allah hakkında, gerçekten başkasını söylemeyin. Meryem oğlu İsa Mesih, ancak Allah'ın resulüdür, (o) Allah'ın, Meryem'e ulaştırdığı « Ol» kelimesinin eseridir, O'ndan bir ruhtur. Şu halde Allah'a ve peygamberlerine iman edin. «(Tanrı) üçtür.» demeyin, sizin için hayırlı olmak üzere bundan vazgeçin. Allah ancak bir tek Allah'tır. O, çocuğu olmaktan münezzehtir. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O'nundur. Vekil olarak Allah yeter.” (1)
Namazı, orucu inkâr eden kimi Rafızilerin İmam Ali Hazretlerini nasıl sevdiklerini görüyoruz; ama bu sevgi, onlara hiçbir fayda sağlamıyor. Farz olan namaz ve orucu inkâr ettikleri için de küfre gidiyorlar.
Yüz yıl Şeyh Mahmut Efendinin yanında kalıp dikkatlice yüzüne baksanız, bu, iki yüz liralık zekâttan ve iki rekâtlık sabah namazının farzından kesinlikle faziletli değildir. Aksini düşünen kâfir olur.
“Bilinmeli ki halis dindarlık yalnız Allah için olanıdır. Allah’tan başka şeyleri kendilerine koruyucu kabul edenler -ki “Sadece bizi Allah’a yaklaştırsınlar diye onlara tapıyoruz” diyorlar- ayrılığa düştükleri konularda Allah onların arasında hükmünü verecektir. Yalancı ve inkâra saplanmış kimseyi Allah kesinlikle doğru yola yöneltmez”(2).
Cübbeli Ahmet Hoca’ya göre keşfi açık olan bir sufi, rüyada Mevla’nın tecellisini görmüştür ve Mevla o sufiye “ Ete kemiğe büründüm, Mahmut diye göründüm.” demiştir. Bu sözü delil göstererek Şeyh Mahmut Efendinin yüce bir evliya olduğuna atıf yapmaktadır. Şeyh Mahmut Efendi, bu asırda çok büyük hizmetler yapan, sünnete bağlı yüce bir evliyadır. Böylesi bir sözü söylemekten de Şeyh Mahmut Efendi beridir, Şeyh Mahmut Efendi böyle bir söz söylememiştir. Gerçek evliyalardan, velilerden hiçbir kimseyi gösteremezsiniz ki “ben evliyayım, veliyim” demiş olsun… Şeyh Mahmut Efendi de böyledir, saygıdeğer bir evliyadır.
İslam’da rüya ölçü olamaz. Rüya, göreni bağlar, başkaları için bir delil niteliği taşımaz… Rüyada Mevla’yı gördüğünü söyleyen sufi, bizce şeytanı görmüştür… Çünkü Allah, ete kemiğe bürünmez, bir insan şekliyle görünmez… Allah, böylesine sapkın bir sözü de söylemez. Bu söze inanmak insanı küfre götürür…
“Allah, göklerin ve yerin nurudur (aydınlatıcısıdır). O'nun nurunun temsili, içinde lamba bulunan bir kandil gibidir. O lamba bir billur içindedir; o billur da sanki inciye benzer bir yıldız gibidir ki, doğuya da batıya da nispet edilemeyen mübarek bir ağaçtan çıkan yağdan tutuşturulur. (Bu öyle bir ağaç ki) yağı, nerdeyse, kendisine ateş değmese bile ışık verir. (Bu ışık) nur üstüne nurdur. Allah dilediği kimseyi nuruyla hidayete iletir. Allah insanlara (işte böyle) misal verir; Allah her şeyi bilir.” (3)
Şeyh Mahmut Efendi’nin talebesi olduğunu söyleyen Cübbeli Ahmet ve emsali kişilere, İslam düşmanlarının eline koz verecek İslam’la bağdaşmayan açıklamalar yapmaktan uzak durmalarını öneriyoruz. İslam’la örtüşmeyen bu türden açıklamalar, Şeyh Mahmut Efendi gibi yüce bir evliyayı, Kuran’a ve sünnete bağlı on binlerce güzide talebesini töhmet altında bırakmaktadır. Bu da, bir kul hakkıdır. Şeyh Mahmut Efendi ve talebeleri İslam’la bağdaşmayan böylesi sözlerden beridirler. Onlar, bu günah asrında Kuran ve sünnet ufkunda kalıp çok değerli hizmetler yapmaktadırlar.
“Allah ete kemiğe büründü, Mahmut diye göründü.” sözü; İslam’la bağdaşmayan küfür bir sözdür ve rüyada, zuhuratta kendini Mevla’nın tecellisi olarak tanıtan şeytanın bir çıkarmasıdır. Âlemlerin Rabbi olan Allah böylesi sözleri söylemekten münezzehtir… Allah, hiçbir Peygamberin, evliyanın ete kemiğe bürünerek şekline girmez… Allah’ın şanı çok yücedir, Allah, bütün noksan sıfatlardan münezzehtir.
“Rahman ve Rahîm olan Allah´ın adıyla. De ki: "O, Allah'tır, bir tektir."(1) "Allah Samed'dir. (Her şey O'na muhtaçtır, o, hiçbir şeye muhtaç değildir.)" (2) Ondan çocuk olmamıştır (Kimsenin babası değildir). Kendisi de doğmamıştır (kimsenin çocuğu değildir)." (3) "Hiçbir şey O'na denk ve benzer değildir." (4)
Selam ve duayla…
Süreyya Hadi Ülker
Hizirlayolculuk.com
Kaynak
(1)Nisâ Suresi, 171. Ayet
(2) Zümer Suresi, 3. Ayet
(3) Nur Suresi, 35. Ayet
(4) İhlas suresi, 1.,2., 3. Ayet