top of page

Günümüzde bazı tarikatlarda sufiler, mürşitlerine gavslık unvanını veriyorlar. Gavslık makamı da sülale boyu aynı tarikatta devam ediyor. Yol sufileri, gerekçe olarak şunu ön görüyorlar: “Bir sufinin, mürşidinden feyz alabilmesi için mürşidini gavs bilmesi, ona tam anlamıyla teslim olup hizmetine girmesi gerekmektedir.” Gavs olmadıkları halde, kendilerine gavs denmesine ses çıkarmayan kimseler Allah indinde mesuller mi? Velayet yollarında böyle bir usul var mıdır? Menzil şeyhi Raşid Erol, Şeyh Abdulbaki Hüseyni gavs mıdır? Yazılarınızı ilgiyle takip ediyorum. Cevabınızı sabırsızlıkla bekliyorum. Şimdiden teşekkürler.( S, Fatma Rana)

Gavs, bazen yüz senede, bazen beş yüz senede, bazen de yedi yüz yılda zuhur eder. Tarikat berzahına intisap etmeksizin ricalül gayp evreninden gavslık elde edilemez. Hak bir tarikatta intisap edip seyri sülükunu tamamlayan veliler arasından Âlemlerin Rabbi olan Allah gavsı seçer. Gavs olmadan önce söz konusu evliyanın kesinlikle kutbul irşatlık, sahibül zamanlık makamlarını geçmesi gerekir.


Gavs, Allah’ın yeryüzünde nazarğahı ilahisidir, halifesidir. Seyyid nesilden olmayan evliyalar, gavslık mertebesine getirilmezler.


Âlemlerin Rabbi olan Allah, gerçek bir gavsa şu velayet hasletlerini bahşetmiştir: “Allah ile konuşmak, en çaresiz hastalıkları duasıyla iyileştirmek, kendisine intisap eden bütün sufilerin adlarını bilmek ve onlara tasarruf etmek, kalpten sorulan bütün sorulara cevap vermek, otuz yıl önce görüp unuttukları rüyalarını kendilerine anlatıp tabir etmek, sufilerinin yerin altındaki nesillerinin ne durumda olduklarından haber vermek, bir sufinin Âdem aleyhi selama kadarki neslini bilmek, sufinin kimle evleneceğini, nasıl bir hayat süreceğini, kaç çocuğu olacağını bilmek, Süryanice lisanını mükemmel derecede konuşup yazmak, Kur'an-ı Kerim'in tüm batıni sırlarını bilmek, Kur'an hafızı olmak, Levhi Mahfuza bakıp oradaki kader yazılarını okuyabilmek, insan dışındaki bütün varlıkların lisanını bilmek, ruhaniyatıyla göz açıp kapayıncaya kadar gerekli olan yerde cismen hazır olmak, hakiki İncili ve Tevrat’ı ezbere bilmek, yeryüzündeki lisanların tümünü konuşmak, bağımsız bir tarikat sahibi olmak, sufilerinin ölüm anında imanlarını şeytana bırakmamak için ruhaniyatıyla gelmek, kabir sorgusuna gelmek, Mahşerde sufilerini, sancağının altına toplayıp sıratı birlikte geçmek, beş yüz sene sonra olacak hadiseleri hali hazırdaymışçasına söyleyebilmek, ruhaniyatından istimdat isteyene Allah’ın izni ile erişmek, Hıdır aleyhi selamla zahiri ve batıni olarak sürekli görüşme halinde olmak, cinlere dahi gavslık yapmak, zahiri ve batıni olarak ne sorulursa sorulsun kendilerine cevap vermek, dünyadaki bütün hakiki mürşitlerin yaşadıkları ülkeleri ve adlarını söyleyebilmek, taşa nazar edince som altına dönüştürebilmek, sufilerinin hangi mertebede olduklarını manen görüp söylemek” hakiki gavsa, Âlemlerin Rabbi olan Allah’ın verdiği ledün velayet ilminin sırlarından bazılarıdır.


Bir veli ki gavs olmadığı halde, piyasa yapmak, başına adam toplamak, toplulukta saygı görmek, parmakla gösterilmek, kutsanmak ve benzeri nedenlerle kendine gavs dedirtiyorsa böylesi kimseler Allah indinde mesuldürler. Böylesi veliler, resmen yalancıdırlar, hatta dolandırıcıdırlar. Çünkü gavs olmadıklarını bile bile insanlara yalan söylemektedirler. Umut tacirliği yapmaktadırlar. Bir veli ki gavs olmadığını çok iyi bilmesine karşın, halka gavs olduğunu söylüyorsa bu apaçık yalancılıktır, dolandırıcılıktır, kibirdir, riyadır, gösteriştir, benliktir, zavallılıktır. Böylesi kimselerin işleri Allah’a kalmış…


“Bir sufinin, mürşidinden feyz alabilmesi için onu gavs bilmesi, ona tam anlamıyla teslim olup hizmetine girmesi gerekmektedir.” sözü içi boş bir sözdür. Ayet değildir, hadis değildir. Sufilerin uydurdukları hurafelerdir. Utanılması gereken bir haldir. Bir ayakkabıcıyı, vali olarak bilip vali olarak kendisine kıyam etmek ne kadar mantıklıysa, bu söz de işte o kadar mantıklıdır.


Âlemlerin Rabbi olan Allah’ın gavsa verdiği velayet sırlarından bazılarını yukarıda sıraladım. Gavs için ön görülen bu hasletler ne Şeyh Raşid Erol’da ne de Şeyh Abdulbaki Efendi’de mevcut. Gavslık ilmiyle uzaktan yakından ilgileri yok. Her ikisi de velidir ve Allah dostlarıdır; ancak kesinlikle gavs değiller. Menzil şeyhlerinin yanlarına yaklaşamazsınız, buna sufiler müsaade etmezler. Kendilerine soru soramazsınız çünkü şeyh olmadıkları ortaya çıkabilir… İçinizden soru sorsanız bilemezler. Kendilerine biat eden sufilerin adları nedir? Bundan habersizler. Müritleri ölünce onlardan manen habersizler. Herkes kendi kaderiyle baş başa… Nerede kaldı gavslık?


Gavslık, babadan oğula geçen bir miras değildir. Şeyh Raşid Erol gavs değildir, yerine bıraktığı Şeyh Abdulbaki de gavs değildir. Normal, hiçbir ayrıcalıkları olmayan, ortalama bir velidirler. Hepsi bu kadar. Hakiki bir şeyh oldukları dahi şüpheli… Çünkü gerçek bir şeyh kendine evliya ve veli dedirtmez. Nice sahib’ül zaman evliya var ki kendilerini sıradan, aciz bir kul olarak görmüşler. Şeyh demek şöyle kalsın…


Şeyh Abdulbaki, zahirde sufilerin adını bilmiyor, batında ne olup bitiyor sufilerinden manen habersiz. Müritleri vefat ediyor, hem zahirde hem de batında bundan habersiz, ölen sufilere manen tasarruf etmeye selahiyeti yok. Sufiler ölür, imanlarına erişemez, kabir sorgusuna manevi olarak gidemez, mahşerde yardıma gelemez. Hani gavslık nerede kaldı? Ne anladık bu işten? Gavs için sıraladığımız hiçbir özellik Menzil Şeyhlerinde bulunmuyor. Gavslık şöyle dursun, hak bir şeyh oldukları dahi kuşkulu…


Kendisine ulaşamazsınız, soru soramazsınız. Uzaktan izlersiniz. Neden soru soramazsınız? Çünkü gavs denen zat, zahiri ve batıni ilim derinliği olmayan biridir. Olur da kendisine soru sorulunca gavs (!) zor durumda kalmasın diye sanırım bu önlemi alıyorlar. Menzile gelen insanlar, sofilerin uyduruk hikâyeleriyle uyutuluyor. Menzildeki sufilerin anlattıkları hikâyelerden biri de şudur. “Gavs dünyadaki bütün dilleri bilmektedir.” Menzilde yalan, bidat, hurafe rüzgârları esiyor. Gavs bildiğiniz zat, daha ana dili olan Türkçeyi doğru dürüst konuşamıyor. Bütün dünya dillerini konuştuğu, sizin hayalleriniz, hatta fantaziniz. Menzil sufilerinin bu sözleri tamamen yalan ve uydurmadır. Yalan söylemek ise büyük bir günahtır.


Sünnet çocuklarına general elbisesi giydirerek onları general yapamazsınız. Gavslık da böyledir. Bu bağlamda Menzilde maalesef işler hiç de iyi gitmiyor, hurafe rüzgârları esiyor, bidatler havada uçuşuyor, sevgide aşırılığa gidiliyor, sufiler şirke varan sohbetler ediyorlar. Mürşitler putlaştırılıyor, kendilerinde olmayan gavslık payeleri onlara yükleniyor. Gavslık (!) babadan oğula devredilip duruyor. İnsanlar, kendilerine kul köle oluyorlar. Gerçek bir gavs, kesinlikle bunlara müsaade etmez. Velayet yollarını dünyalık çıkarları için bir araç olarak kullanmaz… Menzil şeyhi saray gibi evlerde yaşıyor, harika yemekler yiyor, sufiler kerametli (!) ekmek ve çorbaya talim ediyor. Gerçek bir gavs, kesinlikle bunu yapmaz… Allah, bunun mutlaka hesabını sorar.


Menzil şeyhlerine gavs diyen sufilere şunları söylemek isterim: “Gavs bildiğiniz şeyhiniz; bizim baba neslimizden sondan başa doğru yedi kişinin adını ve yerin altındaki ahvallerini bize söylesin. Site okurlarının huzurunda söz veriyorum. Kanada’dan  Türkiye’ye gelip kendisine biat edeceğim. Ancak bu kesinlikle mümkün olmayacak, çünkü Şeyh Abdulbaki bir gavs değil, gavsa özel ledünni ilimin zerresi dahi kendisinde mevcut değil, gavslık şöyle dursun tasarrufa yetkisi olan bir şeyh dahi değil; vekâleten şeyhlik yapmakta olan, normal, ortalama, düz bir veli…


İşin en doğrusunu, yalnızca Âlemlerin Rabbi olan Allah bilir.


Selam ve duayla…

Süreyya Hadi Ülker

Hizirlayolculuk.com


Not: Hakiki bir gavs olan Ahmet Yesevi Hazretlerinin, “Ahir Zaman Şeyhleri” şiirini, günümüzün tüm sahte gavslarına ve şeyhlere ithaf ediyorum…


Durmaz keramet satar
Ahir zaman şeyhleri
Her gün battıkça batar
Ahir zaman şeyhleri


Farzı geriye atar
Nafile oruç tutar
Dini paraya satar
Ahir zaman şeyhleri


Beline kuşak bağlar
Sözleri yürek dağlar
Para toplarken ağlar
Ahir zaman şeyhleri


Ağlaması göz boyar
Her gün ayağı kayar
Kendini adam sayar
Ahir zaman şeyhleri


Başına sarık sarar
Kendine mürit arar
İlmi yok neye yarar?
Ahir zaman şeyhleri


Dünyaya kucak açar
Zoru görünce kaçar
Her yere küfür saçar
Ahir zaman şeyhleri


Şeyhlik ulu bir iştir
Hakka doğru gidiştir
Yaklaşılmaz ateştir
Ahir zaman şeyhleri


Salih şeyhler nerededir?
Kötüler her yerdedir

Hak yoluna perdedir
Ahir zaman şeyhleri

© Hizirla Yolculuk 2021-2023
bottom of page