Hayırlı ramazanlar, Opr. Dr. Münir Derman hocam devamlı abdestli gezin diyor; fakat namaz dışında abdestli gezmek açıkçası zor oluyor… Ne yapmam lazım? Diğer sorum şu: Oruç açarken abdestliyim; fakat namazı sonra kılıyorum. Hocalar, bunlara gerek yok diyorlar; fakat Derman hocam gerek var diyor. Ben ne yapmalıyım? Cevaplarsanız sevinirim, saygılarımla…- Memnune
İki türlü İslam âlimi vardır: Yalnızca akıllarının buyruğuna göre konuşup fikir üreten zahir âlimleri ve velayeti elde etmiş veliler…
Birinci grupta yer tutanlar; şeriat, tarikat, marifet, hakikat yolculuğunda yalnızca şeriatla sınırlı kalmış kimselerdir. Böyleleri, velayet ilimleri olmadığı için, işin hakikatini görmekten yana mahcup düşmüşlerdir. İkinci grupta yer tutan veliler, şeriat, tarikat, marifet, hakikat yolculuğunda; hakikat velayetinin sırrına ulaşmışlardır, yani, hakikat velayetini elde etmişlerdir… Bu gurupta yer tutan veliler, kalp gözleriyle işin arka planındaki kudreti ve hakikati görüp tefekkür ederek konuşurlar. Örneğin gusül abdestti üzerinden bu durumu sınayalım.
Gusül abdestti almayanların eterik (enerji) bedenleri; saçma sapan, uyumsuz renkteki negatif bir enerjiyle kuşatılır… Böyle kimseler, gusül abdestti almazlarsa bir zaman sonra manevi mühür yiyerek kararırlar… Nursuz, uğursuz, sevimsiz ve itici olurlar… Gusül abdestti alan kişilerin eterik bedenleri, armonili, uyumlu renklerle donanır. Enerji bedenlerini görüntüleyen hassas kamera aygıtlarıyla bunları gözle görmek mümkün… Aynı durum, abdest için de geçerlidir. Abdestli olan bir insanla, abdestli olmayan birinin eterik (enerji) beden görselleri aynı değildir. Şeytanlar, cinler; her türden zararlı enerjiler; abdestli olan birinin eterik bedeninden sızıp o kimseye zarar vermek için kolay kolay yol bulamazlar… Sihir, nazar, haset gibi negatif enerji dalgaları dahi, abdestli olan birinin, eterik bedeninde rahatça hüküm süremez… Yine; abdestli olarak, yemek içmek, çalışmak, sosyal hayat içinde yer tutmakla; abdestiz olarak bütün bunları yapmak, aynı şeyler değildir… Abdestli bulunmada, çok büyük ilahi sırlar ve rahmetler saklıdır…
İnsanlık hali, sosyal hayat içinde; her zaman abdestli olmak, kimi nedenlerle pek de mümkün olmayabilir. Mümkün oldukça abdestli olmaya özen göstermek, burada dahi, orta bir yol tutup gitmek en doğru iş… İlla da abdestli olacağım diyerek bunu bir takıntı haline getirmek doğru bir seçki değil… Bu konuda, esnek bir tutum sergilemek en hayırlısı… Aksi takdirde, abdestli gezme kaygısı ve takıntısı baş gösterir, vesvese ve şeytan devreye girer, iş, amacından sapabilir…
Allah ondan razı olsun, Opr. Dr. Hüseyin Münir Derman, dünyadaki milyarlarca Müslümandan yalnızca Kırk kişiye nasip olabilecek yüce bir velayet mertebesine sahip… Yani kendisi ricalül gayp Kırklar velisi… Şeriat, tarikat, marifet, hakikat yolculuğunda, hakikat velayetini elde etmiş yüce bir değer… Bir şey söylediği zaman, bunları zahir âlimleri gibi aklıyla söylemiyor; işin arka planındaki hakikati kalp gözüyle görerek konuşuyor… Bu ayrıma, çok dikkat etmek gerekir…
Abdestsiz iftar yapılmaz mı? Yapılır! Ancak velayet penceresinden işin hakikatine bakıldığında abdestli olarak iftar yapmak daha güzel, daha takvalı gibi duruyor; ayrıca pek çok hakikat sırrını da bünyesinde taşıyor. Kimi hocalar, abdestli olarak iftar açmaya gerek yok, diyorlarsa şeriat bakımından bu görüşlerinde herhangi bir sorun yoktur… Fakat Opr. Dr. Münir Derman, böyle yapmakta bir sorun var diyorsa, velayet hakikati ve takva bakımından bir sorun gördüğü için böyle söylüyor. Burada, hangisine uymak gerekir? Takva için, hocaların söylediğine değil; Opr. Dr. Münir Derman’ın sözlerine uymak en doğru iş… Çünkü Münir Derman; kalp gözüyle gördüğü hakikat sırlarını deneyimleyerek bunları söylüyor… Hocalarsa yalnızca fikirlerini açıklıyorlar. Burada; orta bir yol tutup gitmek, en hayırlısı… Bu konuda Şeriat bakımından hocalar haklıdır; velayet hakikati ve takva bakımından da Münir Derman, hocalardan çok çok daha haklı…
Anlattıklarımızın en doğrusunu; yalnızca Âlemlerin Rabbi olan Allah bilir…
Süreyya Hadi Ülker
Hizirlayolculuk.com