top of page

Bir sufizm yoluna bağlıyım. Hangi türden şarkı dinlersem dinleyeyim o şarkıda elde olmaksızın hep Allah’ı duyumsarım… O şarkılar, beni adeta Allah’a taşır. Oysa söz konusu şarkılarda Allah’tan söz edilmemektedir. Bunun sırrı nedir? Teşekkürler. –I, Alex

İnsanoğlunun olduğu her yerde müzik de vardır. Müzik, bir ulusun adeta kültürel kimliğidir. İnsanların nasıl ki parmak izleri ayrı ayrıdır, ulusların müzikleri, müzik kültürleri, hatta müzik aletleri dahi parmak izleri gibi ayrı ayrı… Müzik, güzel sanatların bir dalıdır. Estetiği, güzel olanı, müzik notasına aktarıp o melodileri duyumsama sanatı…


Müzikten zevk alma hissi, Âlemlerin Rabbi olan Allah tarafından insanlara verilmiş. Şarkılarda, insana ait duygulanımların, sitemlerin, aşkın, hüznün yüz binlerce tonu var. Müzikler, çok farklı coğrafyalarda yetişen farklı türlerdeki üzümlere benzerler. Söz konusu üzümlerin hangi türüyle şarap yapılırsa yapılsın, onların tümü de haramdır. Şunu vurgulamak istiyorum. Müzik, hem Allah’a taşır hem de şeytana… Şeytana taşıyan müziklerin tümü, üzümden yapılan şarap gibidirler. Sapkınlığa, şehvete, intihara, isyankârlığa, boş vermişliğe, sürükleyen her türden şarkı, tıpkı şarap gibi haram hükmündedir. Haram grupta yer tutan bütün şarkılar, insanları şeytana taşır.


Özgüven veren her türden müziği, kahramanlık türkülerini, askeri marşları dinlemede bir sorun yoktur. Her türden duygusal aşk şarkıları, romantik şarkılar, bir sufinin Allah’ı duyumsamasına katkı sağlayabilir. Müzik, kesinlikle insanın ruhsal durumları üzerinde etkilidir. Önemli olan bu etkinin yönü ve pusulasıdır… Romantik aşk şarkıları; insanı, sonsuz aşkın sahibi olan Allah’a taşımayı destekleyebilir.


Sufiler, seyri sülük yaparken, letaifleri bazı konaklara uğrar, bu konakta hissedilen, duyumsanan şeyler, kelimelerle yazıya dökülemez. Böylesi anlarda sufi, müziğe yönelir. Ruhunun dile getirmediği tınıları müzikte arayıp bulur, bu melodinin tınısıyla Allah’a yükselme çabalarını sürdürür… Burada dahi, sufi fıtratı; farklı farklı olduğundan, haz aldıkları şarkılar, müzikler de çok farklı olabilir. Sufi pratiğinde bir zaman gelir ki, o şarkılar, artık hiçbir anlam ifade etmez, sönüp gider… Tıpkı alev alev tutkulu bir aşkın, zaman içinde sönüp gitmesi gibi… Âlemlerin Rabbi olan Allah, âlemleri aşkla yaratmış. Şayet Aşk sırrı, âlemlerden alınsa her şey yok olup gider… Bundan dolayıdır ki her türen aşk şarkıları; insan ruhunu derinden etkilemekte, özlerinde adeta ilahi aşkın sırlarını barındırmaktadır. Allah’a yalnızca aşkla vasıl olunur, aşk, Allah’a götüren bir Burak’tır… 


Bir sufi olarak, letaifleriniz seyri sülük yaparken aşk konağına uğramış olabilir. Böylesi bir durumda, şarkılar, özleri itibariyle ne anlatırsa anlatsınlar, ruh onları ilahi aşka çevirerek o şarkıları dinler. Sizde de öyle olmuş. Oysa o şarkıların öz itibariyle ilahi aşkla uzaktan yakından hiçbir ilgileri yoktur. Müzik dinlemek dahi bir aşk konağıdır, sufi, manevi yol katettikçe, zaman içinde o müzikler de anlamını kaybederler. Aşk konağına uğrayan velilerden çoğu, bu konaktan çıkmak istemezler. Böyle olunca da velayet dereceleri çok düşük kalır. Müzik; bir sufi için, ilahi aşk konağına davetçidir; ancak bir zaman sonra onunla vedalaşıp yolcu yolunda gerek diyerek müziğe veda etmek gerekir. Tıpkı çocukluk aşkına veda edip çok sonraları bu aşka dudak bükmek gibi…


İşin bir diğer yönü de şudur: Allah, yarattığı insanlara sayısız yetenekler vermiş. Belki de Rab, size müzik yeteneği vermiştir, müzik duyumsayışlarıyla kalbinizi ilhamla desteklemiştir. Bu dahi soy bağından gelen bir mirastır. Önerim, ruhunuzun sezişlerini notaya dökmeniz, harika besteler yaparak bunları insanlığın istifadesine sunmanızdır. Bunu yaparken dahi geleneğin bir devamı, kopyası olan besteler üretmektense özgün besteler yapmanız çok daha iyi olur. 


Allah’ın selamı ve esenliği üzerinize olsun…


Süreyya Hadi Ülker


© Hizirla Yolculuk 2021-2023
bottom of page