top of page

Peygamber Efendimiz (sav), “Nefsin senin binek hayvanındır, ona rıfk ile muamele et.” Buyuruyor. Nefsimizi nasıl terbiye edelim? Ona yasaklar mı getirelim? (A, Cem)

Hadisteki, nefsin “binek hayvanına” benzetmesi mecazidir. Nefis, hem şerri hem de hayrı bünyesinde barındırır. Allah’a ulaşmak; ancak mutmain olmuş nefisle olur. Nefis masum bir binek hayvanı değildir. Binek hayvanı kişinin imanını tehdit etmez, Allah’a asi olmaz, olanca gücüyle kötülüğü emretmez. Oysa nefis, olanca gücüyle kötülüğü emredip insanın bu dünyadan imansız olarak gitmesi için programlı bir sınav unsurudur.


Nefis tabii ki yemeli içmeli, helal dairede bütün dünya zevklerini tatmalı, İslam dairesi içinde kalarak helal-haram sınırlarına dikkat edip nefsin tüm meşru istekleri karşılanmalıdır. Bu onun hakkıdır. Burada dahi, aşırılığa kaçmadan orta bir yol takip etmek en güzeli… Aç kalıp, dünyadan el etek çekerek nefsi öldürmeye çalışan nice insanlar gelip geçmiş bu dünyadan; ancak bunu başaramamışlar. Çünkü nefis, kesinlikle ölmez. O, bir sınav sorusudur, insan yaşadıkça da kötülüğü emretme görevini kusursuz ve inatçı bir şekilde yapar. Bu, onun görevi…


“Muhakkak ki nefs, şiddetle kötülüğü emreder” (Yusuf, 53).


Nefis daima bedensel hazlar düzleminde hareket ettiği için, onun yeri bu âlemdir. Bu yüzden nefsin insandan istediği hep fâni şeylerdir, nefsin kazanımları geçici, şehvani, hep aşağılık şeylerdir. 


Nefis insana yüce bir kazanç ile yaklaşsa dahi ona itibar etmemek gerek. Zira nefsin, pek çok hilesi vardır.


Nefsin manevi bir öz olarak insan bedenindeki yeri; iki kaşın arasıdır. İnsanı helak eden nazar, haset dahi bizzat nefis tarafından gerçekleştirilir. Nefis, insanı cehenneme sürükleyen, imansız olarak gitmesine programlanmış korkunç bir yazılımdır. Bu manada bir hadis:


"Senin en büyük düşmanın iki kaşın arasındaki nefsindir!"


Âlemlerin Rabbi olan Allah, nefsi, yedi mertebe üzerine yaratmış. Nefsi Emmare, Nefsi Levvame, Nefsi Mülheme, Nefsi Mutmainne, Nefsi Radıye, Nefsi Merdıyye, Nefsi Kamile.


Nefis mertebelerinin kendi içinde de on binlerce mertebesi var. Müşrikler, Nefsi Emmare dairesindedirler ve Nefsi Emmare dairesinde olan müşriklerin tümü de cehennemliktir! Hakiki iman sahibi Müminler, iman ve ihlas derecelerine göre, en fazla Nefsin Levvame mertebesine kadar gelebilirler. Bundan sonrası, hakiki bir insanı kâmil eliyle Allah’a intisap edip bir tarikat silsilesi içinde, Allah’ı çokça zikretmeye ve nefis mertebelerini geçmeye bağlıdır. Nefis; yalnızca Allah’ın zikriyle kemale erer. 


“Ey iman edenler! Allah’ı çokça zikredin” (Ahzâb Suresi, 41. Ayet).


Bazı Müslümanlar, ömürlerini kitap okuyarak geçirirler ve bu yolla nefis menzillerini aşabileceklerini sanırlar. Hadis, fıkıh, tefsir, meal vb. dini kitaplar okurlar. Mektubatı Rabbani, Risaleyi Nur okurlar… Bu yolla da hakiki imanı elde edip nefis konaklarını geçeceklerini sanırlar. Oysa dini kitaplar okuyarak nefis mertebelerini geçebilmek olası değildir. Kim ki İslami kitaplar okuyarak nefis mertebelerini geçebileceğini sanıyorsa onların misali çölde serap gören kişiye benzer. Nefis, böylesi kimselere, kitap üstüne kitap okutup kendilerini Allah’ın zikrinden alıkoyar. Artık böylelerinin işi gücü, yalnızca kitap okumak olur.


Nefis mertebelerini geçmek; yalnızca Allah’ın zikriyle oluyor. Bu zikir de kendi başımıza yapacağımız zikir değildir. Ellerinin üzerinde Allah’ın eli olan hakiki insanı kâmilleri -mürşit, veli- bulup onların tavassutuyla Peygamber Efendimize (sav) ; oradan da Âlemlerin Rabbi olan Allah’a intisap ederek O’nu, çokça zikretmek şarttır. Nefsi Levvameden öteye geçebilmek; ancak bu yolla mümkün oluyor. Kitap okuyarak kesinlikle olmuyor.


“Şüphesiz sana baş eğerek ellerini verenler (biat edenler), Allah'a baş eğip el vermiş sayılırlar. Allah'ın eli onların ellerinin üstündedir. Verdiği bu sözden dönen, ancak kendi aleyhine dönmüş olur. Allah'a verdiği sözü yerine getirene, Allah büyük ecir verecektir” (Fetih Suresi 10. Ayet).


Diyelim ki üç milyon kişi, gerçek bir insanı kâmile intisap edip önerdiği zikri düzenli olarak yapmaktalar. Bu zikre de otuz yıl devam edip her gün on binden aşağı olmamak şartıyla esma zikretmekteler. Bunların içinde, Nefsi Mülheme mertebesine gelenlerin sayısı bir elin parmak sayısını geçmez. Nefsi Mülheme, velayet konağına adım atan velilere özgü bir nefis mertebesidir. Nefsi Mülhemeye gelen bir veli, aracısız olarak Allah’ın ilhamına mazhar olur. Diğer nefis mertebelerine geçmeyi de varın siz hayal edin…


Kuranı Kerimde kalplerin; yalnızca Allah’ın zikirle mutmain olacağı apaçık yazıyor. Nefsi Mutmainne, tarikata intisap edip zikir yoluyla nefis mertebelerini geçen velilere özgüdür, bu nefis mertebesinden sonra gelen bütün nefis mertebeleri de yalnızca Allah’ın velilerine özgü… Bu nefis mertebelerine gelmek de; yalnızca Allah’ın zikriyle oluyor.


“İyi biliniz ki kalpler; ancak Allah’ın zikriyle mutmain olur” (Ra’d Suresi 28. Ayet).


Anlattıklarımızın en doğrusunu; yalnızca Âlemlerin Rabbi olan Allah bilir.


Allah’ın yardımı, inanan Müminlerin üzerine olsun…


Selamlar,

Süreyya Hadi Ülker

© Hizirla Yolculuk 2021-2023
bottom of page