Kuranı kerimde zina edenlerin “recm” edilmesiyle ilgili herhangi bir ayet yok. Buna karşın pek çok İslam âlimi Hazreti Ömer’e İbni Abbâs’tan ra atfedilen bir sözle recm cezasını savunmakta: "Ömer r.a. hutbe verirken dinledim. Şöyle demişti: "Allah Teâlâ Hazretleri Muhammed aleyhissalâtu vesselâmı hak din ile gönderdi ve O'na Kitap’ı indirdi. Bu indirilenler arasında recm ayeti de vardı! Biz bu ayeti okuduk ve ezberledik. Ayrıca, Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm, zina yapana recm cezasını tatbik etti, ondan sonra da biz tatbik ettik. Ben şu endişeyi taşıyorum: Aradan uzun zaman geçince, bazıları çıkıp: 'Biz Kitabullah'ta recm cezasını görmüyoruz.' deyip inkâra sapabilecek ve Allah'ın kitabında indirdiği bir farzı terk ederek dalâlete düşebilecektir. Bilesiniz, recm, kadın ve erkekten muhsan olanların zinaları, -delil veya hamilelik veya itiraf yoluyla- sübut bulduğu takdirde, onlara tatbik edilmesi gereken Kitabullah'ta mevcut bir haktır. Allah'a kasemle söylüyorum, eğer insanlar: 'Ömer Allah Teâlâ’nın kitabına ilâvede bulundu.' demeyecek olsalar, recm ayetini Kitabullah'a yazardım." [Buhârî, Hudud 31, 30, Mezâlim 19, Menâkibu'l-Ensar 46, Megâzi 21, İ'tisâm 16; Müslim, Hudud 15, (1691); Muvatta, Hudud 8, 10, ( 823, 824); Tirmizî, Hudud 7, (1431); Ebu Dâvud, Hudud 23, (4418).]
Hazreti Ömer’e atfedilen bu açıklamaları dayanak yapan kimi İslam âlimleri recm cezasının Kuran’da olduğunu ön görürler. Bir başka sorum şudur: Kuranda aslında recm cezasıyla ilgili bir ayet olduğunu; ancak bu ayeti keçinin yediğini ön görerek Hazreti Ayşe’den şöyle bir rivayeti delil olarak öne sürerler: “Zina yapan evlilerin taşlanarak öldürülmelerini emreden ayet Hz. Ayşe’nin döşeğinin altındaki sayfada yazılı bulunuyordu. Peygamber ölünce Hz. Ayşe onun gömülme işlemleri ile meşgulken, evin açık kapısından içeri giren bir keçi o sayfayı yedi. Böylece taşlayarak öldürme cezası Kuran’dan çıktı. Ama hükmü devam etmektedir.” (İbn-i Mace 36/194,Hanbel 3/61,5/131)
Recm cezasıyla ilgili Kuranı kerimin hükmü nedir? Hazreti Ömer’in ve Hazreti Ayşe’nin recimle ilgili beyanlarına bakıldığında Kuranı Kerimin eksik olduğu sonucuna ulaşılmaz mı? Bu konuda sizin düşünceniz nedir? Teşekkürler. ( Ç, Erva Nur)
Müminler bir şeyde tereddüt ettiklerinde, bakacakları ilk yer Kuran-ı Kerim olmalı… Sonra da Peygamber Efendimizin sünneti…
Sorunuzda Hazreti Ömer’e atfedilen recm konulu hutbe, iyi niyetli olmayan kimi İslam düşmanları tarafından uydurulmuş ve Hazreti Ömer’e atfedilmiş içi boş sözlerden ibarettir. Bu hutbenin aslı astarı yoktur. Hadis tenkitçileri çok iyi bilirler ki Kuran Kerim ayetlerine aykırı olan her beyan, uydurmadır. Kuran, bir mihenk taşıdır. Şayet, Hazreti Ömer’e atfedilen bu uydurma sözlerin doğruluğunu kabul ederseniz ortaya şöylesi bir sonuç çıkar:
1.Kuran-ı Kerim'de recm ayeti varmış; ancak Kurana girmemiş.
2.Var olan; ancak Kuran-ı Kerime girmeyen ayetin aslını Hazreti Ömer biliyormuş.
3.Hazreti Ömer, Kuran-ı Kerim'e sonradan ayet ilave etti, kaygısıyla o ayeti Kuranı Kerime eklememiş.
Buradan hareketle de şu sonuca ulaşılır: “Kuranı Kerimde recm ayeti vardı; ancak Kuranı Kerimde yazılı değil, Kuranı Kerim ayetleri eksik kalmıştır.” Bu sözleri söylemek ise küfürdür. Böylesi bir düşünce hiç kuşku yok ki insanı kâfir yapar. Çünkü Kuran-ı Kerim'de eksik bir ayet yoktur ve Kuranı Kerim Âlemlerin Rabbi olan Allah tarafından korunmaktadır. Bunun aksini iddia eden hiç kuşku yok ki kâfir olur.
“Doğrusu Kitap'ı Biz indirdik, onun koruyucusu elbette Biziz.” (Hicr Suresi 9. Ayet)
Kuranı Kerimi, Âlemlerin Rabbi olan Allah indirmiştir, onda kesinlikle bir noksanlık da fazlalık da yoktur. Kuranı Kerimde her şey apaçık yazılmıştır.
“İşte böylece biz onu apaçık ayetler olarak indirdik. Kuşkusuz Allah dilediğini doğru yola iletir.”( Hac Suresi, 16. Ayet)
Âlemlerin Rabbi olan Allah; sonsuz gazabın ve rahmetin sahibidir; ancak rahmeti gazabının önündedir. İnsan doğası gereği aciz yaratılmış, kötülüğü emreden bir nefis taşıyor, şeytanın damarlarında dolaşıp vesvese vermesiyle de günah işleyebiliyor. İnsan, zinaya da düşebilir; ancak tövbe kapısı hep açıktır.
İyi niyetli olmayan İslam düşmanları binlerce hadis uydurmuşlar. Binlerce menkıbe uydurmuşlar. Bu fitnelerden biri de Hazreti Ayşe’ye r.a. atfedilen recm ayetinin keçi tarafından yenilmiş olduğu iftirasıdır. İbn-i Mace, uydurma bir sözü, recme delil göstererek İslam dünyasında dehşetli bir fitneye sebep olmuştur; İslam düşmanlarının ekmeğine yağ sürmüştür. İslam düşmanları, bu duruma oldukça sevinmekteler. Onlar, bu bağlamda şöyle diyorlar: “Bizlere sizin kitabınız değişmiş diyorsunuz; ama bakın sizin de kitabınızda ayetler eksik kalmış, ayeti keçi yemiş.” İslam düşmanları bu türden nakillerle alay edip Kuran-ı Kerim'i karalamaktalar.
Âlemlerin Rabbi olan Allah, Kuranı Kerimde evli ve bekar, genç ve yaşlı ayrımı yapmaksızın zina edenlere yüz sopa vurulmasını emrederken; pek çok İslam âlimi; Kuran buyruğuna aykırı olarak recm cezasını ön görmekteler. Dayanakları da aslı astarı olmayan uydurma rivayetler… İbni Mace’nin, Buhari’nin ve emsali İslam âlimlerinin ne dediği değil; Âlemlerin Rabbi olan Allah’ın ne söylediği önemlidir. Onlara inanmak değil, Kuran-ı Kerim'i dikkate almak inanan tüm Müminler üzerine farzdır.
Kuran'da recm ayeti yoktur. Evli olan kadınlar zina etmişlerse, bu suç da dört şahitle sabitse kendileri hapis hükmüne benzer olarak evlerde tutulurlar.
“Kadınlarınızdan fuhuş yapanların aleyhinde olmak üzere içinizden dört şahit tutun. Eğer şehadet ederlerse, onları, ölüm alıp götürünceye veya Allah onlara bir yol kılıncaya kadar evlerde alıkoyun” (Nisa Suresi, 15. Ayet).
Yine Kuran'da evli bekâr; genç-yaşlı ayrımı olmaksızın zina etmenin cezası olarak yüzer değnek vurulması, bu cezaya da müminlerden bir grubun şahitlik etmesi ön görülüyor.
“Zina eden kadın ve zina eden erkeğin her birine yüzer değnek vurun. Eğer Allah'a ve ahiret gününe iman ediyorsanız, onlara Allah'ın dinini uygulama konusunda sizi bir acıma tutmasın; onlara uygulanan cezaya Müminlerden bir grup da şahit bulunsun.”(Nur Suresi, 2. Ayet)
Bugün mezheplerde, medreselerde ve dergâhlarda yangın var. İbni Mace, Buhari, İmam şafi, İmam Hanbeli, İmam Ebu Hanife v.b. kişiler ne söylüyorsa, falanca şeyh efendi ne demişse kesinlikle doğrudur; itikadı oldukça yaygın… Zinanın cezasının recm olduğunu ve zinayla ilgili ayeti keçinin yediği düşüncesini savunan öylesine medrese âlimleri ve sufiler var ki kesinlikle de kendilerini ikna etmek mümkün değildir. Yobazlık, bağnazlık bunların tek itikadı olmuştur.
Ya mezhepçilik? Öylesine bir fitneye dönüşmüş ki farklı mezheplere sahip olan Müslümanlar tekbir getirerek birbirini katlediliyorlar. Hanefilik, Şafilik, Malikilik, Maturidilik, Caferilik, Şiilik say gitsin… Mezhepçilikten dolayı Müslümanlar pek çok konuda, birbirlerini kâfirlikle itham ediyorlar, birbirleriyle çekişiyorlar. Oysa İslam İslam’dır; İslam’da “mezhepçilik” yoktur. Mezhepçilik dehşetli bir fitnedir. Bugün İslam dünyasının iki yakası bir araya gelmiyorsa bunda en önemli etken, mezhepçilik aşırılığıdır. Tekfirciliğin en önemli nedeni de mezhepçilik putçuluğudur.
“Dinlerini bölüp gruplara ayrılanlar var ya, senin onlarla hiçbir alâkan yoktur. Onların işi ancak Allah’a kalmıştır. Sonra Allah onlara yaptıklarını bildirecektir” (Enam Suresi, 159. Ayet).
Eskiçağda yaşayan Aristo bir eserinde atın 28 dişi olduğunu yazmış. Ortaçağ boyunca hiçbir Avrupalı "Acaba doğru mu yanlış mı?" diye düşünüp atın dişini saymayı akletmemiş. Üstat Aristo dediyse doğrudur diye inanmışlar hep. Hatta bir gün bir papaz meclisinde atın ağzında kaç diş olduğu tartışılmış. "Aristo dediyse öyledir." görüşü baskın çıkmış. Ama tartışmadan sıkılan papazların en genci az ötede otlayan bir atın dişlerinin sayılmasını teklif ediyor. Ne ayıp şey?, diye yadırgıyorlar. Ama gürültü patırtı içinde biri gidip atın dişini sayıyor. Hayret! Atın 36 dişi olduğu anlaşılıyor. Papazlar bunu dinlemek bile istemiyorlar ve Aristo'nun değil atın yanıldığına karar veriyorlar.
Skolastik anlayış yahut metot budur işte. Deney, gözlem, araştırma, inceleme, sorgulama anlayışının zıttı. Hadi Ortaçağ'da Avrupa'da böyleydi, ya şimdi hala ülkemizde bu anlayışa uygun yaşayan insan sayısı az mı? Medreselerde, dergâhlarda böylesi skolastik anlayıştan ve cehaletten yararlanıp yanlışlarını yıllar yılı sürdürmüyorlar mı? Bugün binlerce İslam âlimi recm cezasını savunuyor, recmle ilgili ayetin Kuran'a girmediğini, Hazreti Ömer’in bunu bildiğini; recimle ilgili ayeti keçinin yediğini düşünüyor. On milyonlarca Müslüman da kendilerine iman edip küfre gidiyorlar… Bugün İslam dünyasının kahır çoğunluğunda Ortaçağ Avrupa’sının skolastik anlayışı egemen… Kendilerine Kuran'da recm ayeti olmadığını; bu hükmün İncil’de, Tevrat’ta olduğunu Kuran'da bulunmadığını söylerseniz hemen size şöyle derler: Sen İslam alimlerinden, falanca şeyh efendiden iyi mi bileceksin?! Ama akledip de Kuran-ı Kerim'e bakmazlar. Baksalar da ayeti keçi yemiş, diyerek işin içinden sıyrılırlar. Unutmayalım ki skolastik fikirlerden arınmanın tek yolu Kuran-ı Kerim'dir, bilimdir, akıldır, düşünmedir.
Hazreti Ömer, Kuran-ı Kerim'e sonradan ayet ilave etti, kaygısıyla o ayeti Kuranı Kerime eklememiş diye bir söz söylemek, Hazreti Ömer’e bir hakarettir. Hz. Ömer, dinin direği hükmünde abide bir insandır, ve söz konusu Allah’ın dini ise Hz. Ömer kimsenin ne dediğine bakmadan o hatayı düzeltirdi. Acaba kim ne der kaygısı zamanımız alimleri ve şeyhlerin kaygısıdır.
Hazreti Ömer’e, Hazreti Ayşe’ye atfedilen recm cezasıyla ilgili söylemler; mantıkça da tutarsızdır. Çünkü asrı sadette binlerce hafız vardı. Peygamber Efendimiz'e gelen vahyi yazıp çoğaltan yüzlerce vahiy kâtibi vardı… Skolastik Ortaçağ bağnazlığıyla falanca filanca İslam alimi böyle demiş, siz onlardan daha mı iyi bileceksiniz?, diyerek zahmet edip Kuranı Kerime bakmayanlara, recm cezasıyla ilgili ayeti keçi yemiş, diye düşünenlere denecek tel şey şudur: Allah akıl fikir versin…
Böylesi bir düşünce masum değildir; çünkü insan kâfirlerden olur. Müslümanlara önerim Kuran'ı referans almalarıdır.
Kullardan bir kul, Hıdır aleyhi selam, Levhi Mahfuzda yazılmış olan Kuran-ı Kerim'in aynısını pek çok ricalül gayp evliyasına hıfzettirmiştir. Âlemlerin Rabbi olan Allah’ın arşına bakmaya salahiyetli olan pek çok yüce evliya arşta yazılı haliyle Kuran'ı hıfzetmiş ya da yazdırmıştır. Peygamber Efendimize inen Kuran'-ı Kerim; eksiklik-fazlalık olmadan günümüze kadar gelmiştir, kıyamete kadar da yüce Kuran-ı Kerimi Allah koruyacaktır…
Söz gelimi; Konyalı Hacı Halis Kestane Efendi ricalül gayp adamları, yediler, içine girmeden Hıdır aleyhi selamın kendine Kuran'i öğretip ezberletmesini şöyle naklediyor: “Bir gün nöbet mahallinde kalbime bir şey geldi, kendi kendime “Nöbeti teslim ettikten sonra Cami’ye gideyim, sahura kadar geçmiş namazımı kılayım.” diye niyetime aldım. Bir ramazan günü idi. Askerlik yaptığım İstanbul’un Orhaniye Uçaksavar Tugayı içerisinde cami vardı ve beş vakit namaza açıktı; askere camide namaz kılmak serbesti. Nöbetten sonra camiye gelip, bir kaç vakit kaza namazı kıldıktan sonra; gönlümden “Kuran okumasını bilseydim de, birkaç sayfada Kuran okusaydım ne iyi olurdu.” diye düşündüm.
Tam o sırada yanıma biri gelip, benim ön tarafıma yönü bana dönük oturdu. Elindeki valizinden, orta boy ve Kuran çıkardı ve açtı. Altın yaldızlı yazılmış bir Kuran-ı Kerim idi; bana “Halis! Sana Kuran okumasını Allah’ın emir ve izniyle öğretmeye geldim. Öğrenmek ister misin!?” dedi. Ben de “ İsterim.” dedim ve “Siz kimsiniz? Kendinizi bana tanıtmadınız. Sizinle birkaç yerde daha görüştük. Sizinle her görüşmemden sonra bendeki ilahi aşk ateşi on misli artıyor artık dayanamaz durumdayım. Allah aşkına kendinizi bana bildirin!” dedim.
İşte o zaman; “Ben Hızır’ım!” dedi. Kuran-ı yüzünden sesli olarak okumaya başladı. Beş dakikaya varmadı Kuran-ı hatmetti. Kuran-ı bana uzattı. “Allah'ın izniyle oku, Halis!” dedi. Bir kelamını bile okuyamadım. Tekrar Kur’an-ı kendi aldı, birkaç dakika içinde Kuran-ı yine hatmedip bana verdi ve “Allah'ın izniyle oku!” dedi.
Harfleri okumaya başladım. Kuran-ı aldı birkaç dakika içinde üçüncü defa Kur'an'ı hatmedip bana verdi:
“Allah'ın izniyle oku, Halis!” dedi. Üçüncü seferinde Kuran'ı, Hocamın okuduğu gibi güzelce okudum. Mübarek zat:
“Kuran'ı kapat Allah’ın izniyle ezbere oku!” dedi. Allah'ın izniyle Kuran'ı ezbere okudum.”
Bu hadisede açıkça görüldüğü gibi Hıdır Aleyhi selam, Cennette yazılı olan Kuranı kerimin aynısını, Allah’ın izniyle çağlar boyunca pek çok ricalül gayp evliyasına okutup ezberletmiş. Kuran'da eksik ya da fazla ayet yoktur. Çünkü Kuran, Allah tarafından muhafaza edilmektedir.
Bazı okurlar ve iyi niyet sahibi olmayanlar mezheple ilgili sözlerim karşısında bize mezhepsiz yakıştırmasını layık görebilirler. Kendilerine söyleyeceğimiz söz şudur: Peygamber Efendimizin mezhebi neydi? Hanifi mi, Şafii mi, Hanbeli mi? Biz, Peygamber Efendimizin itikadı ve yolu üzereyiz ki bunun adı da Hanifilik, Şafilik vb değildir; İslam’dır. Mezhepçilik yapmak dehşetli bir fitnedir… İsa Mesih’in tevhit sancağıyla yeryüzüne ineceği güne kadar da İslam ülkeleri mezhepçilik fitnesiyle birbirleriyle çekişip birbirlerini tekbir getirerek öldürmeye maalesef devam edecek gibi duruyorlar…
Son söz; Kuranı kerimde zinanın cezası yüz sopadır. Recmle ilgili bir ayet de yoktur, buna iman etmeliyiz. Recmle ilgili ayeti de keçi yememiştir. Kuran-ı Kerim'deki recm ayetini keçi yemiş, derseniz kuşku yok ki kâfirlerden olursunuz. Böylesi kimseler için de hüküm verecek olan Âlemlerin Rabbi Allah’tır.
Selam ve duayla…
Süreyya Hadi Ülker
Hizirlayolculuk.com