top of page

Allah’ın selamı üzerinize olsun. Benim cevap bulamadığım bir sorunum var. Oğlum bir buçuk yaşında… Ben oğlumu bir Reklam Ajansına yazdırdım. Reklam Ajansı tarafından kabul olundu. Benim, oğlumu bu ortam içerisine götürmem doğru bir şey mi? Çok büyük bir günahı var mı? Bu konu hakkında bana yardımcı olabilir misiniz? Amacım, eğer oğlum olur da buradan bir kazanç sağlarsa bu kazancı yetim, yoksul, ihtiyacı olan kimselere dağıtmak… Bu konu hakkında bizi aydınlatırsanız çok mutlu olurum. – S, Seyyit Ahmet

Herhangi bir işi yapıp yapmamada ölçü, İslam’ın hükümleridir, Peygamber Efendimizin s.a.v sünnetidir. Çocuklar, anne babalarına Allah’ın birer emanetidirler. Onların hayata hazırlanmasından, eğitim-öğretimlerinden, ahlaklı ve edepli bir şekilde yetiştirilmelerinden, bizzat anne-babalar sorumludurlar. Allah, din gününde; anne-babaları çocukların eğitiminden mutlaka hesaba çeker… Bu kaçınılmaz son…


Allah; Hafiz ismiyle, atomdan zerreye her şeyi kaydeder. Din gününde de kesinlikle hesap sorar. Bu, Allah’a güç değildir; çünkü güçlük, noksan sıfatları olan biz yaratılmışlara özgüdür, Âlemlerin Rabbi olan Allah ise bütün noksan sıfatlardan beridir…


“Kim zerre miktarı hayır yapmışsa onu (karşılığını) görür.  Kim de zerre miktarı şer işlemişse onu (karşılığını) görür.” (1)


Uygunsuz ortamlar; çocukların karakterlerini, ruh sağlıklarını çok derinden etkiler. Bir buçuk yaşındaki bir çocuk, yarın, reklam ajansında kamera karşısına geçecek ve ürünlerini kamuoyuna tanıtıp bu yolla ticari kazançlarını artırmak isteyen sektörlerin amaçlarına uygun çeşitli reklam filmlerinde oynayacak… O reklamlar dahi çeşitli görsel medyalarda yayınlanacak ve bunu da on binlerce insan izleyecek… Belki de o reklamı izleyenlerden birçoğu, farkında olmadan çocuğunuza nazar edecek ve çocuk bir gül gibi sararıp solacak… Fiziki ve ruhsal bir hastalığa yakalanıp ömür boyu bunun bedelini ödeyecek… Yetiştiği ortam uygunsuz olduğundan, belki de ileride bir serseri olacak… Hayır, bunun neresinde?


Allah, tıpkı bir gül goncası gibi çocukları parlak, enerjik, sevimli, tatlı, albenili, masum bir simayla yaratmış. Bu da; bebeklikten, on üç on dört yaşlarına kadar sürer… Söz konusu yaş aralığı, çocukların nazara geldikleri en tehlikeli zamanlardır… Anne-babalardan pek çokları, bu yaşlardaki çocuklarının bolca fotoğraflarını çekiyorlar, kameraya alıyorlar, övünmek, onurlanmak, gösteriş amacıyla, bu görselleri çeşitli sosyal medyalarda, whatsapp durumlarında paylaşıyorlar. Hatta bu fotoğraf ve videolara beğeni atmayan aile çevrelerine, arkadaşlarına darılıyorlar… Sosyal medyada fotoğrafları ve kameraları yayınlanan çocukların % 98’i nazara uğruyor… Sonra da hırçın, asi, isyankâr, ders çalışmayan, sorumsuz, huzursuz, ruhsal bunalım atakları geçiren birileri olarak anne-babalarının karşılarına dikiliyorlar. Şunu iyi biliniz ki nazar, sihirden çok daha tehlikelidir ve yıkıcı sonuçlar doğurur. Zamanında müdahale edilmezse ömür boyu etkisi sürüp gider… Dinimizde nazar haktır. Beğenerek, imrenerek veya kıskanarak bakılan her şeye nazar değebilir. İnsana, hayvana ve hatta cansız objelere dahi nazar değer. Nazar, çok çeşitli fiziksel, ruhsal sorunlara neden olur, hatta öldürür. Nazar, çocuklara daha fazla değer… Mezarda yatanların kahır çoğunluğu, nazarın etkisiyle bu dünyadan göçüp gitmişler… Çocuğunuza nazar değmeyeceğinin bir garantisi var mı?


“Nazar insanı mezara, deveyi kazana sokar.”(2)


Anne-babalar, her bakımdan kendi çocuklarından mesuller. Çünkü onlar günahsız ve masumdurlar, anne-babaları kendilerini nereye yönlendiriyorsa çocuklar oraya giderler. Anne-babalar Mahşer günü, çocuklarının eğitiminden, terbiyesinden vb. mutlaka hesaba çekilirler. Bundan hiç kimsenin kuşkusu olmasın…


“Hepiniz çobansınız; hepiniz güttüğünüz sürüden sorumlusunuz. Devlet reisi de bir çobandır ve sürüsünden sorumludur. Erkek ailesinin çobanıdır ve sürüsünden sorumludur. Kadın kocasının evinin çobanıdır ve sürüsünden sorumludur. Hizmetkâr efendisinin malının çobanıdır; o da sürüsünden sorumludur. Netice itibariyle hepiniz çobansınız ve güttüğünüz sürüden sorumlusunuz.” (3)


Çocuğunuzun reklam gelirinden elde edeceği kazancı, fakirlere, yetimlere, yoksullara dağıtma fikri size güzel gelebilir; ama bu konuda biz, sizin gibi düşünmüyoruz… Bu işte, çocuğun lehine olan hiçbir hayır görmüyoruz… Haram parayla, faiz kazançla yapılan maddi ibadetlerin tümü yok hükmündedir ve malayani boş işlerdendir… Kuşkulu, haram gelirle yapılan hayırların Allah katında hiçbir değeri yoktur. Haram kazançla Hacca gitseniz Haccınız kabul olmaz; fakire fukaraya sadaka, zekât verseniz onlar da kabul olmaz… Cami yaptırsanız, Kurban bayramında yüz büyükbaş hayvan kesip fakire fukaraya dağıtsanız onlar da hayır olarak kabul olmaz. Haram kazançla -faiz para dâhil- yapılan hayırdan, hayır yapana zerre kadar fayda yoktur…


Hayat asimetrik bir sınavdan ibarettir. Sizlere o masum çocuğu reklam ajansına vermemenizi, kaydını almanızı öneririz. Bizler, din günü için doğru olanı söylemekle mesulüz; ancak bizler, hiçbir kimseye hidayet veremeyiz. Peygamberler dahi kendi kavimlerine hidayet verememişler; çünkü hidayet vermek; yalnızca Âlemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur… Anne-babalar çocuklarına hidayet veremezler; fakat hidayete giden doğru yolu gösterebilirler…


“Gerçek şu ki, sen, sevdiğini hidayete erdiremezsin; ancak Allah, dilediğini hidayete erdirir; O, hidayete erecek olanları daha iyi bilendir.”(4)


Bu konuda nasıl bir tavır takınacağınız, ne yapıp ne yapmayacağınız; yalnızca sizin sorumluluğunuzdadır ve gerisi size kalmış bir iştir...


Anlattıklarımızın en doğrusunu; yalnızca Âlemlerin Rabbi olan Allah bilir.


Süreyya Hadi Ülker

Hizirlayolculuk.com


Kaynaklar

1.Zilzâl Suresi, 7-8 . Ayetler

2.İbni Adiy

3.Buhârî, Cum`a 11, İstikrâz 20, İtk 17, 19, Vesâyâ 9, Nikâh 81, 90, Ahkâm 1; Müslim, İmâre 20. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, İmâre 1, 13; Tirmizî, Cihâd 27

4. Kasas Suresi, 56. Ayet

© Hizirla Yolculuk 2021-2023
bottom of page