Bakara suresinin 154.ayetinde, “Allah yolunda öldürülenlere "Ölüler" demeyin, zira onlar diridirler, fakat siz farkında değilsiniz.” Deniliyor. Savaşta ölen şehitler nasıl oluyor da ölü olmuyorlar? Şehitlerin eceliyle ölen kimselerden farkları nedir?- U, Emir
Şehitler, ecelleriyle ölen insanlar gibi değillerdir. Şehitlerin ölüm anı, ölümden sonraki hayatları çok farklıdır. Eceliyle ölen kimselerle, şehit olarak ölenler arasında pek çok fark var… Bunlardan bazıları…
1.Şehitlere, ölüm anında şeytan musallat olmaz, imanlarını almak için gelmez. Eceliyle ölen kimselere bir sınav ve fitne eseri olarak şeytan kesinlikle gelir ve bu sınava bağlı olarak da ölenlerden kahır çoğunluğu imansız olarak bu dünyadan göçüp giderler.
2.Şehitler ölüm anında acı hissetmezler, şahadet anında kalp gözleri açılır, bütün ihtişamıyla Cenneti, hurileri görürler, ilahi aşktan ve zevkten adeta çıldırırlar. Eceliyle ölen kimselerin Allah katındaki durumları iyi değilse tanımı olanaksız, çok korkunç bir azapla can verirler.
3.Şehitler, ölüm anında Cenneti, hurileri gördüklerinden ilahi aşkla kendilerinden geçip gülmeye başlarlar ve ruhlarını gülümseyerek teslim ederler. Eceliyle ölen kimselerin Allah katındaki yerleri iyi değilse simaları kararır, dehşetli bir azapla can verirler. Buna bağlı olarak da kesinlikle gülümsemezler…
4.Şehitler kabirlerinde çürümezler. Kabirlerinden de misk gibi güzel kokular yayılır. Eceliyle ölen kimselerin kahır çoğunluğu, bir müddet sonra, mezarlarında davul gibi şişip “güm” diye patlarlar. Cesetlerini kurtlar böcekler yer ve zaman içinde çürüyerek toprak olurlar.
5.Şehitler vefat edince 3. Hayat mertebesine giderler. Bu mekân, herhangi bir gezegende ya da yıldızda değildir. Farklı bir buuttadır. Burası Dünyaya benzer bir mekândır. Denizler, ırmaklar, gökyüzü, yıldız, güneş, dağlar, vadiler, ovalar, bitkiler yağmur, bulutlar, kuşlar, meyveler kısaca dünyada ne varsa burada da o vardır. Dünya hayatında olduğu gibi çalışıp rızk kazanma zahmeti, bir işte çalışma zorunluğu, hastalık, gam ve keder yoktur… Burası, bir nevi cennet hayatı gibidir; ancak burası cennet değildir. Şehit olan kadınlara erkek, şehit olan erkeklere de kadın eşler verilir. Dünya hayatında olduğu gibi bu hayat mertebesinde de eşler arasında cinsel ilişki vardır, dünyadan farkı ise çocuklarının olmaması… Çünkü burası sınav yeri değil… Tıpkı Cennette olduğu gibi şüheda hayat mertebesinde de cinsel ilişkiye bağlı olarak gebe kalmak, çocuk dünyaya getirmek söz konusu değildir. Eceliyle ölenler 5. Hayat mertebesinde yani Berzah ’ta hayat sürerler. Berzahta yeme-içme yoktur, gıdaları ruhanidir, eşleri yoktur, cinsel ilişki de yaşamazlar…
6. Bir rahmet eseri olarak şehitler öldüklerini bilmezler. Sadece dünyadan daha güzel bir yerde hayat sürdüklerinin ayrımında olurlar. Zahmetsiz ve kedersiz bir şekilde hayat sürerler. Eceliyle ölenler öldüklerini bilirler, sorgu- sual korkusuyla çıldırayazarlar, kabirde şiddetli azap görürler… Dehşetli korkular ve pişmanlıklar içinde sorgu- sual gününü, Kıyameti, beklerler.
7.Şehitler, Allah’ın izniyle dünya hayatına cismen gelebilirler. Hayatta oldukları gibi geçici olarak yer içerler, sonra da gözden kaybolurlar. Eceliyle ölen kimseler dünya hayatına gelemezler. Büyük evliyalar, veliler hariç… Büyük evliyalardan, velilerden pek çokları Allah’ın izniyle temessül edip geçici olarak dünya hayatına gelebilirler. Hatta yemek yiyip su içebilirler. Bu da çok sınırlı ve özel bir durum...
8.Kıyametten sonra şehitler, sorgu-suale çekilmezler. Doğrudan cennete giderler. En yüce Cennet mertebesinde eşleriyle birlikte sonsuza kadar hayat sürerler… Ecelleriyle ölenler, Kıyametten sonra insanı kahreden, korkunç ve çetin bir hesaba çekilirler. Bu sorgu-suale bağlı olarak da Müslümanların kahır çoğunluğu cehennemi boylarlar… Müslüman olmayan kâfirlerinse zaten kurtuluşları yoktur…
“Andolsun, biz cinler ve insanlardan birçoğunu cehennem için yaratmışızdır. Onların kalpleri vardır, onlarla kavramazlar; gözleri vardır, onlarla görmezler; kulakları vardır, onlarla işitmezler. İşte onlar hayvanlar gibidir; hatta daha da aşağıdırlar. İşte asıl gafiller onlardır.”- Araf Suresi, 179. Ayet
Anlattıklarımızın en doğrusunu; yalnızca Âlemlerin Rabbi olan Allah bilir.
Süreyya Hadi Ülker
Hizirlayolculuk.com