Deneme / Hikaye / Masal

Sakin göllerin kuğusuyduk…- Deneme
Oralarda Yaratıcının sonsuz aşkına uçan kuğular vardı. Yaratıcının aşkı sarıp sarmalamıştı kalplerini. Göllerde, denizlerde, okyanuslarda yaşar, gizli gizli Yaratıcının adını anarlardı. Gözlerini kapar, O'nu düşünür, O'nu anar, O'nu severlerdi. Üzerlerine sağnak sağnak yağan aşk yağmurlarında ıslanırlardı.

Sırrına sır katılan aşklar…
Bir erguvan yıldız yağmuru altında, ümitten seslerin izinde kalan bir güzel gün bestesini işitmek özlemiyle gözlerini kapayıp andığında Allah’ı, başlar çile sağanağı… Hiç solmayan bir aşkın gülünden devşirmek, yanıp yakılmak kalpte sızı tanımsız bir seviye, hançerelerde düğümlenen kelimelerin isyan dolu gecelerinde ıraksı bir yazgıya bakakalmak hayıflanarak aşk yağmurları ile… Hiç dilemediğin bir sonu, ulaşamamayı, ayrılıkları yüklenerek iki büklüm olup bütün açılmayan kapılarda yıllar yılı umutsuzca beklemek…

Akıp Giden Bizdik Hayatlardan - Deneme
Bir damla su olarak gelirmiş insan hayata… Hayat, su, damla, insan ve sevmek… İnsan denen meçhul su-toprak değilse nedir öyleyse? Ya aşk? Sanırım Allah’a taşıyan bir Burak… Böyle olduğu için de aşk, sonsuzluğa yükselmekte… Cisim ruhun giydiği bir elbise… Elbiseden soyunduğun an, sonsuza kadar hep insansın… İnsan elbiseyi sevmekten geçerse, sevdiğinde, yüreğini sonsuza kadar yakanı bulur o an…

Sezai Karakoç - Deneme
Bir şairin yazın dünyasındaki başarısı neyle ölçülür? Tabii ki neyi anlattığından çok nasıl anlattığıyla… Sanatsal anlatı, hiç kuşku yok ki dil olanaklarından en üst düzeyde sanatlı bir biçimde yararlanmayı gerekli kılmaktadır. Çünkü sanatçının malzemesi dildir, amacı sanat yapmaktır. Dil servetinin geniş olanaklarından yararlanıp özgün bir biçem eldesi yetkin sanatçıların harcıdır.

Yaşlı Tuhaf Adam ve Köylü Kızı - Masal
Hay dedim, huy dedim. “Bu ne pişmez şey?” dedim. Bir iken iki olduk, üç iken dört olduk. Anan soylu, baban boylu derken kırk olduk. Kırkımız kırk ateş yaktık! Kırk gündür kaynatırım kaynamaz. Baktım ki olacak gibi, sofraya konacak gibi değil, “Eğil dağlar eğil!” dedik. Onumuz “Hu!” çekti. Onumuz su çekti. Onumuz un, onumuz odun çekti.

Anka Dağındaki Mağaranın Sırrı - Masal
Evvel zaman içinde bir kral varmış. Avlanmayı çok severmiş. Bir gün ormanda avlanırken bir geyiğe rastlamış. Atını geyiğe doğru sürmüş. Kral geyiğe yaklaştıkça at huysuzlanıp şaha kalkmaya başlamış. Kral, çaresiz bir şekilde atından inmiş. Ormanın derinliğine doğru kaçan geyiğin izini sürmeye başlamış. At, ayağına mıh çakılmış gibi kıpırdamadan olduğu yerde duruyormuş.

Kızıl Gezegenin Şafağı - Hikaye
Kızıl gezegen yıldızının aydınlığında uyur çocuklar. Açılmış gül yapraklarının yayılır kokusu tan yellerinde. Bir ışık parıldar, mevsimler geçer mavi gökyüzünde. Gecenin sinesinde bir nehir gibi akar bıçkın alınyazıları. Gök kubbenin çağıldayan boşluğu… Geçip gider baharlar, yazlar, güzler, kışlar...

